Türk Medeni Kanunu’nun dördüncü ayrımında vasinin atanması konusu detaylı olarak düzenlenmiştir. Eşin vasi olarak atanmasından sonra taraflar arasında boşanma davasının devam etmesinde ve sonucunda vasilik görevinin ne durumda olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi kararı ile vesayet altına alınarak vasi atanan kişinin sosyal ekonomik durumu ve medeni halinde değişiklik olması vasilik sürecini de etkilemektedir. Evlilik birliğinin devamı sırasında vasi tayin edilen eşin boşanma sonrasındaki durumunun ne olacağı ve vasi tayini kararından önce boşanmış eşin vasi tayin edilip edilmeyeceği bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanun’unda vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Vasilikten kaçınma sebepleri

Türk Medeni Kanunu madde 417: Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:

l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,

2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, 

3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,

5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları. (2)

Vasiliğe engel olan sebepler

Türk Medeni Kanunu madde 418:Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:

1. Kısıtlılar,

2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,

3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,

Vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler arasında boşanma hususu düzenlenmemektedir. Evlilik birliğinin sarsılması halinde boşanma davasının açılması akabinde menfaat çatışması doğacağından boşanma davasında vesayet altındaki kişiyi temsil etmesi için şartların oluşması halinde kayyım tayin edilmesi gerekmektedir. Davacı ve davalı eşler arasında boşanma davası devamı sırasında menfaat çatışması vasilik görevinin yapılmasında engel teşkil etmektedir. Vesayet makamı tarafından vasilik görevinin yeniden gözden geçirilerek kısıtlı kişiye karşı yeni bir vasi atanması gerekmektedir. Boşanma davası sonucunda eski eş ile menfaat çatışması bulunmaması halinde Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından talep halinde eski eşin yeniden vasi olarak atanmasına karar verilmesi mümkündür. Hakimin eski eşi yeniden vasi olarak tayin etme kararı takdir yetkisi kapsamında olup sürecin detaylı şekilde incelenmesi ve menfaat çatışması hususu dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır.

Vasi Tayin Edilirken Önce Kimler Tercih Edilmektedir?

Türk Medeni Kanunu’nun dördüncü ayrımında vasinin atanması konusu detaylı olarak düzenlenmiştir. 

Eşin ve hısımların önceliği;

Türk Medeni Kanunu madde 414 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi öncelikle haklı sebepler engel olmadığı takdirde, vesayet altına alınacak olan kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini vasilik koşullarına sahip olmaları kaydı ile vasilik görevine atayabilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasilik görevine ilişkin karar verme aşamasında vasi adaylarının yerleşim yerlerinin yakınlığını ve kişisel ilişkilerini de dikkate almaktadır.

III. İlgililerin isteği

Türk Medeni Kanunu madde 415 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde de açıkça düzenlendiği gibi aile tarafından bilinen veya tanınan kişilerin, şayet bu şekilde kolluk kuvvetleri kanalı ile yapılan araştırmada kimse bulunamaması halinde başka kişilerin vasi tayin edilmesine ilişkin bir seçenek düzenlemesi yapılmıştır. Vasi adayının yaşadığı yerleşim yerinin vesayet altına alınacak kişinin yerleşim yerine yakın olması, ihtiyaç duyması halinde hemen yardımına koşabilmesi ve ihtiyaçlarını hızlıca zaman kaybetmeden yerine getirebilmesi açısından önem arz etmektedir. Vasi adayının vesayet altına alınacak kişi ile bir borç ilişkisinin bulunması ve ihtilaf oluşturacak hususların doğması vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkiminin vereceği vasilik kararında engel teşkil edebilmektedir. Öncelikle olarak vasinin, vesayet altındaki kişinin üstün yararını koruyacak şekilde hareket etme niyetinin varlığı önemlidir.