Büyük devletlerin, hedeflerine ulaşmak amacıyla başvurdukları vekalet savaşlarında, terörü bir silah olarak kullanmaları sonucunda, kontrol edilmesi çok zor bir küresel bela üretilmiştir. 

Küresel ve bölgesel güçler tarafından yeni nesil savaş argümanı olarak kullanılan terör örgütleri, artık her ülkenin kapısını çalan uluslararası bir soruna dönüşmüştür. O nedenle, dünya kamuoyunu, teröre karşı durma konusunda çok etkin yöntemlerle işbirliği yapmaya çağırmalıyız. 

Etkili olabilir mi?

Olabilir; namuslu bilim adamları çıkıp da, terör örgütlerinin hangi amaçlar uğruna nasıl kullanıldıklarını anlattıkları gün, terörü kullanan devletler bu kadar sorumsuz ve pervasız olamayacaklardır. 

Yine canımız yandı..

Atatürk Havaalanı’nda canlı bombaların gerçekleştirdikleri insanlıkdışı bir terör saldırısıyla sarsıldık..

Giden canlara mı yanalım, ülkemizin giderek erozyona uğratılmak istenen imajına mı, bilemiyoruz.. Acımız büyük, ama metanetli olmak zorundayız..

PKK/PYD, TAK, IŞİD/DEAŞ... Türkiye organize bir terör saldırısıyla karşı karşıya.. Acımasızca ve insanlıkdışı yöntemlerle bombalı eylemler gerçekleştiriyorlar..

Herkes teröristin kimliğini ve vermek istediği mesajı anlamaya çalışıyor..

Artık açıkça görülmektedir ki, günümüzde terör örgütleri, büyük devletler arasında sürdürülmekte olan vekalet savaşlarının argümanlarıdır. Büyük devletlerin, hedeflerine ulaşabilmek için yaptıkları katliamlar, insanlık dışı uygulamalar nedeniyle dünya kamuoyu önünde sorgulanmaktan kurtulmak amacıyla kurguladıkları örgütlerdir. 

TERÖRÜ BİR ARAÇ OLARAK KULLANAN DEVLETLER, BÜTÜN ÜLKELERİ TEHDİT EDEN KÜRESEL BİR SORUN YARATTILAR 

Bütün ülkelerin terör eylemleriyle sarsıldığı günümüzde, bir başka gerçeğin de altını çizmemiz gerekir; bugün hiçbir ülkenin tek başına terörle başa çıkması mümkün değildir. Büyük devletlerin, hedeflerine ulaşmak amacıyla başvurdukları vekalet savaşlarında, terörü bir silah olarak kullanmaları sonucunda, kontrol edilmesi çok zor bir küresel bela üretilmiştir. 

Küresel ve bölgesel güçler tarafından yeni nesil savaş argümanı olarak kullanılan terör örgütleri, artık her ülkenin kapısını çalan uluslararası bir soruna dönüşmüştür. O nedenle, dünya kamuoyunu, teröre karşı durma konusunda çok etkin yöntemlerle işbirliği yapmaya çağırmalıyız. 

Etkili olabilir mi?

Olabilir; namuslu bilim adamları çıkıp da, terör örgütlerinin hangi amaçlar uğruna nasıl kullanıldıklarını anlattıkları gün, terörü kullanan devletler bu kadar sorumsuz ve pervasız olamayacaklardır. 

Küresel ve bölgesel güçler, terör örgütlerini, amaçlarına ulaşabilmek için bir araç olarak kullandıkları sürece, tüm ülkelerin terörü önleme konusunda bir araya gelerek işbirliği yapmalarını bekleyemeyiz. Fakat, ortak dünya görüşleri ve çıkarları olan ülkelerin bir araya gelerek caydırıcı bir güç oluşturmaları ve etkili bir mücadele başlatmaları her zaman mümkün olmuştur. Bağdat Paktı, Balkan Paktı, NATO, CENTO, Bağımsız Devletler Topluluğu, Avrupa Birliği… belli konularda belli amaçları olan ülkelerin gerçekleştirdikleri birliklerdir. 

DEVLETLER TERÖRÜ, KANDAN BESLENEN BİR DIŞ POLİTİKA ARACI OLARAK KULLANIYORLAR

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hayata geçirilmesi bağlamında Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Suriye’de gerçekleştirilen operasyonlarda bir koç başı olarak kullanılan IŞİD/DEAŞ, PKK/YPG teröründen en çok zarar gören ülke Türkiye olmuştur. BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan “Kürt Koridoru” görünümlü ABD/İsrail Koridoru’nun (Rusya ve İran’ın Esat’ı desteklemeleri sonucu) Suriye’de tıkanması nedeniyle, Ortadoğu’da estirilen Arap Baharı rüzgarları, önce Türkiye’yi, sonra Rusya’nın arka bahçesi Ukrayna’yı en sonra da başta Fransa olmak üzere Avrupa coğrafyasını etkilemeye başladı. 

Devletlerin terörü, kandan beslenen bir dış politika aracı olarak böylesine yaygın bir şekilde kullanmaları, öncelikle bir insanlık suçudur. 

ABD’nin küresel liderliğini sürdürebilmek için Ortadoğu’nun en zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerini “demokrasi götürüyoruz” kandırmacasıyla işgal etmesi, önce kaosa sonra da iç savaşa sürükleyerek parçalaması, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalaması sürecinde IŞİD/DEAŞ ve PKK/YPG gibi terör örgütlerini sorumsuzca destekleyip kullanması, terörün küresel çapta bir sorun olarak büyümesine neden olmuştur..

Başlangıçta IŞİD/DEAŞ yalnızca Şii Türkmenlere saldıran “radikal İslam’cı” bir örgüt iken, kısa zamanda Irak ve Suriye’de, İngiltere büyüklüğünde bir coğrafyayı kontrol eden, devlet ve hilafet ilan eden çok boyutlu bir yapıya dönüşüverdi. Irak ve Suriye’de rafineler işleten, bu ülkelerden çaldığı petrolü çok ucuza satarak Rusya’nın ekonomik krize girmesine neden olan bir enerji tedarikçisi oldu. 

Başlangıçta bir tek IŞİD/DEAŞ vardı, bugün Ortadoğu coğrafyasında her ülkenin bir IŞİD/DEAŞ’ı var.

Ortadoğu’da sürdürülen paylaşım savaşından, tarihi ve kültürel bağlarının kazandırdığı stratejik derinlik nedeniyle, en çok etkilenen ve etkilenecek olan ülke Türkiye’dir. Çözüm sürecinden yararlanarak Güneydoğu illerimizde özerk bölgeler oluşturma girişiminde bulunan PKK, Ortadoğu haritasını yeniden çizme çabasında olanlardan da büyük destek almış olmalıdır. Kendisini güney sınırı boyunca kuşatacak olan “Koridor”a karşı çıkan Türkiye, kırmızı çizgilerini silmeye, “Koridor”a destek vermeye zorlanıyor. 

“MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR” DERLERDİ..

Geçen akşam İstanbul’da, Atatürk Havaalanı’nda gerçekleştirilen katliamı IŞİD/DEAŞ’ın ya da TAK’ın gerçekleştirdiği söyleniyor. 

Kendini patlatacak kadar iradeden yoksun bırakılan, robotlaşan insanların bir davayı savundukları söylenemez. Fakat, bu zavallı insanların hangi yöntemlerle, hangi kimyasallarla, hangi adacıklarda mankurtlaştırıldıkları az-çok biliniyor. Bu canlı bomba adacıklarının bilinenlerden daha çok olabileceği de konuşuluyor. 

2011de Suriye krizinin başlaması sonrasında, bu ülke ile olan sınırımız giderek silikleşmeye başladı. Sınırın ötesinde büyük bir paylaşım savaşı yaşanıyordu. Bir ülke kaosa sürüklenerek parçalanıyor, insanlar terör örgütlerinin saldırılarıyla katlediliyor, göçe zorlanıyordu. 

Evlerini, yurtlarını terk eden insanlar komşu ülkelere sığınıyordu. Bu arada, akrabalık bağları nedeniyle en çok göç alan ülke Türkiye idi. Türkiye milyonlarca insana kucak açarak bir insanlık örneği sergilerken, ileride giderek büyüyecek olan bir ekonomik ve sosyal sorunu da yüklenmiş oluyordu. 

BOP bağlamında Ortadoğu haritasını yeniden şekillendirenler, bilinçli olarak, bölgenin insani sorunlarını Türkiye’nin sırtına yıkama çabası içinde oldular.  Rusya’yı, petrol fiyatını 120 dolardan 30 dolara düşürerek ekonomik krize sürükleyenler, Türkiye’yi de mülteci sorunuyla köşeye sıkıştırma hesapları yapıyorlardı. Türkiye’nin bu oyunu görmesi ve büyük bir insanlık örneği sergileyerek bağrına bastığı bu insanları ve sorunlarını, absorbe etmeyerek, olduğu gibi Avrupa ülkelerine yansıtması gerekirdi. Çünkü sorun, bugün parçalanma sürecine girmiş olan AB kaptanı Merkel’in teklif ettiği 3 milyar euro ile üstesinden gelinebilecek bir sorun değildi. 

Suriye’nin 2011 krizi öncesinde nüfusu 12 milyondu. Bugün Suriye’de kalanların sayısı birkaç milyonu geçmiyor. Bu insanları 1 milyonu Lübnan’a göç etmişse, kalanı ya Türkiye’ye sığınmış ya da Akdeniz’in azgın dalgaları arasında bebeleriyle birlikte boğulup gitmiştir. Türkiye’nin kucak açtığı mülteci sayısının 3.5 milyon olduğu söyleniyor, ama bize kalırsa ülkemizdeki mülteci sayısı çok daha fazla. 

Sorun şu.. Mültecileri bağrımıza bastık diyelim, onlarla birlikte gelen ve ülkenin çeşitli köşelerinde terör adacıkları oluşturduklarından kuşku duyulan “mülteci” kamuflajlı canlı bomba üreticilerini nasıl ayıklayacağız? 

NE YAPMALIYIZ?

Büyük devletlerin, hedeflerine ulaşmak amacıyla başvurdukları vekalet savaşlarında, terörü yaygın bir silah olarak kullanmaları sonucunda, kontrol edilmesi çok zor bir küresel bela üretilmiştir. Yeni nesil savaş argümanı olarak kullanılan terör örgütleri, artık her ülkenin kapısını çalan uluslararası bir soruna dönüşmüştür ve bu sorun, ancak uluslararası işbirliği ile çözülebilir. 

Savaşta taraf olmayan masum insanların hunharca katledilmesi, insanlık vicdanıyla asla bağdaşmaz. Terörle mücadele konusunda, dünya kamuoyunu, çok etkin bir biçimde işbirliği yapmaya çağırmalıyız.