“Bu memleket bizim değil abi, oynatıyor bizi kuklacılar. Elimizden ne gelir abi, adamlar her köşe başını tutmuşlar. Zamanında abi zamanında, her işi zamanında yapmış bu münafıklar. Her yere sinsice yerleşmişler baba, var mı böyle bişey, görülmüş mü aga? Elimizi nereye atsak karşımızda bunlar, her taşın altından bu Yahudiler çıkıyor mirim her yerde varlar, her yerde! Adamlar nasıl yapmışlar birader, nasıl kurmuşlar düzeneği? Ya bize ne demeli? Yan gelip yatmışız asırlar boyu. Dünyayı yöneten imparatorluklar kurduk diye öğünürken bir de bakıyorsun ki bizi de bu efendiler çekip çevirmişler. Ah biraderim sorma gitsin bu memleket ne zaman bizim olacak yahu?”
“Sabatayistler kültürümüzün incelenmeyi hak eden saklı kalmış boyutudur”, lafıyla başlayan tartışmaların vardığı sonuçlar başlangıçta “aa!” dedirtir gibi olsa da kısa süre içerisinde “ayıp oluyor” dönemecini geçerek “komedi meydanına” ulaştı. Sevmediğiniz, gıcık kaptığınız birileri varsa ve de hayatta sizden daha yüksek bir statüye ulaşmışlarsa mutlaka sabatayisttir. Tipini beğenmediğiniz kişiden, fikrini zikrini beğenmediğiniz âdemoğluna kadar herkes, hayattaki sosyal rekabette sizi zorlayan herkes sabatayisttir. Siyasi mücadele meydanında sizi mağlup eden hangi akımsa o akımın kurucuları, fikir babaları ve eylemcilerinin tümü hiç şüphesiz sabatayisttir. Dini inançlara düşmanlık besleyenler, komünist ideolojinin karşıtları ve elbette masonlar bunların hepsi sabatayisttir. Türkiye eliti ve entelijansiyası şeksiz şüphesiz ve dahi külliyen sabatayisttir. Her ne kadar bunlar arasında toplumun gözleri önünde sert tartışmalar ve siyasi –fikri kavgalar olsa da bunların tümü ya danışıklı dövüş ya da cemaat içi sürtüşmelerdir:
“Bunlar var ya kardeşim bunlar öyle bir gruptur ki bunları toplumun bünyesinden kesip atmak mümkün değildir, temizlik imkânsızdır. Bunları temizlemeye kalksan dünyayı başımıza yıkarlar memleket de güme gider hocam. Her taşın altında olsalar iyi bütün taşlar adamların elinde hangisini uygun bulurlarsa tepemize onu fırlatıyorlar. Yok canım işi bitmiş memleketin, bizim çabamız boşuna vallahi billahi... Elin oğlu örmüş ağını. Bizimkisi laf mirim, laf!”
Bir toplumun ve bir grup kimliğinin dört yüz yıl yeraltında var olabileceğine, insanların rol yaparak çifte kimlikle yaşayabileceklerine ve üstelik korkudan kendi kimliğini muhafaza için yeraltına inen bu grubun kurduğu komplolarla “memleketin bütün kalelerini fethedebileceğine” inanmak başlı başına bir mantık mucizesi(!) değilse nedir?
Mamafih benim gibi bazı “aklı ermezler”(!) bu söylemi hâkim milleti aşağılamak olarak kabul etse de, belli ki - uzaylı kabilinden görünmez bir grubun kuşatması altında yaşamaktayız(!)
“Abi adam koca profesör yahu... Her halde bir bildiği vardır. O kadar laf boş mu yani baba? Hem bak yığınla kitap yazmış abi. Bu kadar lafın hepsi hayali şeylerle savaşmak için olabilir mi? Adam organizasyonu deşifre ediyor baba! Bunlar baba adamlar yahu, vardır bir bildikleri.”
Nedir Bu Gürültünün Sebebi?
Padişahın huzurunda dinini değiştirip Müslüman olduğunu ilan eden Yahudi Mesih Sabatay Sevi’nin peşinden sayıca oldukça sınırlı bir grubun aynı yolu tercih ettiği bilinmektedir. Bu insanlar bu dört yüz yıllık süreç içerisinde siyasal baskılar ve sistemin kuşkularına rağmen kimliklerini korudularsa yani Müslüman görünüp Yahudi kalmayı başardılarsa doğrusu takdir etmek gerekir. Bu bir sosyal mucizedir; bir toplumun sosyolojinin, biyolojinin, tarihin kısaca hayatın yasalarına karşı kazandığı büyük bir zaferdir. Üstelik bu birkaç yüz aile bu dört asırda sadece kendi gizli dinlerini muhafaza etmekle kalmayıp dünün imparatorluk Türkiye’sine ve bugünün cumhuriyet Türkiye’sine “el koyabilmeyi” başaracak bir siyasal ahtapot haline gelebildilerse insanın içinden “helal olsun kardeşim” demekten başka bir duygu geçmiyor doğrusu.
Vaziyetin gerçekten böyle olup olmadığını nasıl tespit edebiliriz; yani memleketimiz gizli din sahibi komplocu bir grubun kontrolü altında mıdır, gerçekten kaderimizin ipleri insani var oluşun bütün kural ve kaidelerine karşı direnmeyi başarabilmiş, gizemli ve ketum bir örgüt-toplumun ellerinde midir? İplerimiz yeraltına inmiş,  Tanrının hayata ilişkin vazettiği tüm yasalara direnebilmiş etno-mafyöz bir iradenin elinde midir? Eğer öyleyse ve eğer bize ait olduğunu zannettiğimiz bütün değerler aslında kaderimize hükmeden bu işgalci topluluğun ürünüyse, cumhuriyeti bile “milli varlığımıza karşı kötü niyetler besleyen bu komplocu grup” kurduysa o zaman Türkler olarak geleceğe güvenle bakmamızın haklı bir sebebi olabilir mi? Kaderimiz yüzlerce yıldır bir gizli Yahudi grup tarafından denetlendi ve bizler bunun farkına varamadıysak, sözüm ona “uyanış” adına ulaştığımız şimdiki algılamamızın sahihliğinin kanıtı nedir? Her şeye kadir bu gizli komplocu grubun mezkûr komployu teşhir eden bu zevatı kullanmadığının garantisi var mı?