Nisan ayının başında TRT-1 kanalında üç haftadır TRT Yapımı Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi yayınlanmaya başladı. Toplumun yıllardır beklediği bu tarihi dizinin yayınlanan ilk üç bölümünü izledim. Öncelikle dizinin Mavi Vatanımızla ilgili son gelişmeler yanında Kıbrıs konusunda Cenevre’de yapılacak görüşmeler arifesinde yayınlanmaya başlamışını anlamlı bulduğumu ifade etmek istiyorum. Ve ayrıca geç kalınmış olsa da bu tarihi dizinin hazırlanıp sunulmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi de sunuyorum. 

Değerli okurlarım, ben Kıbrıs ile daha meslek hayatımın başlangıcında Harp Okulu öğrencisi iken tanışmıştım. Bilahare Kanlı Noel’den itibaren hem Kıbrıs’la ilgili birliklerde hem de Kıbrıs’ta görev yaptım, Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılma şerefine ulaştım. Kıbrıs’la ilgili iki kitap yazdım, panellere katıldım, konferanslar verdim. Ve hala Kıbrıs’la yatıp Kıbrıs’la kalkıyorum desem mübalağa ediyorum sanmayın. Bu nedenle Kıbrıs’la ilgili her gelişme ve değerlendirmeyi, her yayını olabildiğince takip ediyorum ve düşüncelerimi de açıklıyorum. Şimdi bu tarihi diziyi merakla ve dikkatle izledikten sonra, izleyenlerin bazılarının belirttiği “Dizi bir belgesel değildir” ifadesinin arkasına sığınmadan şu hususları ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum.

Diz malumları Kanlı Noel’le başladığından önce konuya yabancı olanlar için çok kısa da olsa bir Giriş’e ihtiyaç olduğunu belirterek hemen TMT konusuna geçiyorum. Bilindiği gibi Kıbrıs tarihinde çok önemli bir yeri olan, soydaşlarımız için hem Müdafaa-i Hukuk, hem de Kuvayı Milliye olan TMT maalesef dizide yok. Ortaya atılan Bakanlık Müfettişi ile TMT’yi gizleme gayreti tutmamıştır, tutmaz da. Zira Kıbrıslı soydaşlarımız için TMT, bizzat kendileridir. O’nlarsız, Kıbrıs ve direniş ve zafer olabilir mi? 

Kanlı Noel’in daha başlangıcında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da, İnsan Haklarının ayaklar altına alındığı ve Hipokrat Yemininin de hiç uğramadığı Rumların yönetimindeki Devlet Hastanesinde; iki Türk kurşuna dizilmiş, yatan beş Türk hastanın tüm kanları damarlarından çekilerek katledilmiş, ayrıca yirmibeş Türk hasta da kaybolmuştu. Kıbrıslı soydaşlarımızın Jeanne d’Arc’ı Kahraman Mücahide Dr. Ayten Berkalp’in yakın tanığı olduğu insanlık suçu katliamlar adeta unutulmuştur. 

Yine malumları katil Rum çetelerinin Kumsal Baskını öncesinde Bakanlık Müfettişinin Dr. Bnb. Nihat İlhan’ı ziyareti bölümünde, Bnb. İlhan’ın evdeki üç küçük çocuğu ile eşinin Ankara’ya nakledilmesi talebi ile eşi Mürüvvet Hanım’ın görüntülerini ve bilahare de Mürüvvet Hanım’la çocukların banyoda katlini izledik. Ancak, Türk Alayında görevli birçok subay ve astsubayın eş ve çocuklarının Lefkoşa’da aynı şartlarda olduğu o günlerde, Bnb. İlhan tarafından eşi ve çocuklarının Ankara’ya gönderilmesi talebi, uydurulmuş çirkin bir yakıştırmadır. Ayrıca günlerdir savaşın ortasında koruk ve telaş içinde olan Mürüvvet Hanım’ın hal ve kıyafetinin de ekrana fevkalade özensiz yansıtıldığını belirtmek istiyorum. 

Yine ayrıca Küçükkaymaklı’da Kahraman Mücahitlerin direnişinin geçiştirilip ekrana yansıtılan katil Sampson’un Küçükkaymaklı’yı işgal görüntüleri de üzüntü vericidir. Zira 24 Aralık’ta Yunan Alayının da katıldığı Rumların taarruzuna Küçükkaymaklı mücahitleri mermileri tükenene kadar kahramanca direnmişler, bilahare TMT’nin emri ile 25 Aralık gecesi boşaltılmaya başlanan Küçükkaymaklı’ya Rumlar 26 Aralık’ta girebilmişlerdi. 40’ı silahlı 80 mücahitin mermilerinin toplamı da ikibin kadar bile değildi. Daha sonra ben bu kahraman mücahitleri, komutanları olarak tanımış, hepsini çok da sevmiştim, hala da bir araya gelir görüşürüz. O’nların adeta bir çocuk oyunu içine alınmalarının, üzüntülerimi bildirerek kınıyorum. 

Değerli okurlarım, ayrıca Sayın Dr. Fazıl Küçük ile Sayın Rauf Denktaş’ın dizide gereği gibi temsil edilemediğini, kahraman soydaşlarımızın direnişine de yeterince yer verilmediğini ve hatta bölgemizin en köklü ve en güçlü devleti Türkiye’nin Kıbrıs’ta temsilinin de uygun bir şekilde ekrana yansıtılmadığını belirtmek istiyorum. 

Bunlar başka Kıbrıslı soydaşlarımızın o sevimli şiveleri ile niçin konuşturulmadıklarını ve hem soydaşlarımızın hem de Rumların kılık kıyafet ve donanımlarının neden aslına uygun olmadıklarını da anlamış değilim. 

Diziyi Kıbrıslı soydaşlarımızın pek çoğu haklı olarak kınamakta ve itirazlarını dile getirmektedirler. Örneğin Sayın Küçük ve Denktaş aileleri ile Prof. Dr. Ulvi Keser, Yazar Yücel Hatay ve birçoklarının belirttikleri hususlara katıldığımı ifade ediyorum. Ve dizinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini en iyi dileklerimle talep ediyorum.