Milâdî 20 Temmuz-18 Ağustos tarihleri arasında, Hicrî-Kamerî 1433, Mübârek Ramazan-ı Şerif Ayı’nı, Beylikler Dönemi’nin en parlak Beyliği, Eşrefoğlu Beyliği’nin Başkenti, Anadolu Selçuklu Devleti’nin Yazlık Başkenti, Büyük Selçuklu Sultanı, Alâeddîn Keykûbât’ın, “Cennet ya burasıdır, ya da buranın altıdır” dediği, yeryüzünün en güzel şehir’lerinden birisi olan Beyşehir’de geçirdik.
Çok sıcak bir Temmuz günü, (09 Temmuz 2012 Pazartesi), İstanbul’dan Beyşehir’e kadar Ailemin açık ve gizli i’tirazına rağmen Otomobilimi kendim kullanarak gittik. Birkaç gün yorgunluğumuzu attıktan sonra, 13 Temmuz 2012 Cum’a günü, şehr’in en büyük camii Tarihî, Eşrefoğlu Cami’ine gittim. Cami’i’de sıradışı, Merkezî Sistem’e bağlı olmaksızın bir hocaefendi canlı olarak va’az ediyordu. Cum’a namazıdan sonra, Cami’in imamı değerli Kardeşim İsmail Efe va’az eden hocaefendiyi tanıştırdı. Konya-Selçuklu, emekli Müftüsüymüş, Konya-Çumra Alibey İmam-hatip Lisesi inşaatı için yardım toplama maksadıyla Beyşehir’e gelmişler. Kendisine, aslen, Konya-Çumralı olan, İstanbul’da, Beyoğlu, Fatih ve Kadıköyü’nde vâiz’lik, müftülük yapan, bir dönem Diyânet İşleri Başkan yardımcılığında bulunan, İstanbul’da önemli bir yayınevi’nin de ortaklarından Halid Güler Hoca’yı sordum.
Halid Hocamız da burada, Çarşı Cami’i’nde ve Merkezî Sistem’e bağlı diğer cami’lerde va’az etmiş olması lâzım, namazdan sonra müftülüğe gelecekler, görüşmek istiyorsanız siz de müftülüğe buyurunuz” dedi.
Eşrefoğlu Cami’i’nin yakınlarındaki müftülük binası önüne ulaştığımızda, Halid Güler Hoca ve Konya’dan gelen diğer misâfirlerle karşılaştık. Çok samîmî bir ortam’da sarmaş-dolaş olduk. İlçe Müftüsü Pek Muhterem Hocamız, Mustafa Tekin Bey nâzikâne bir şekilde hepimizi Göl kenarında bir mekân’a da’vet etti. hem bir şeyler yeriz, sohbete vesiyle olur, sohbete orada devam ederiz” buyurdular. Sıcak bir Temmuz gününde Göl kenarında serin bir ortam’da derin bir sohbete daldık, Değerli İlçe Müftümüzle birlikte yanyana oturuyorduk, Ramazan Ayı’nı Beyşehir’de geçireceğimi söyleyince, İlçe Müftümüz, “mâdem ki Ramazan Ayı’nda buradasınız, bir program dahilinde Ramazan boyunca Cami’i’lerimizde va’az ediniz” buyurdular. 
“Muhterem Hocam, Bendeniz bu maksatla zâten Zât-ı âlinizi ziyaret edecektim, burada buluşmamız benim için biraz sürpriz oldu. İnşâ Allah! Pazartesi sizi Makamınızda ziyaret edeceğim,” Şeref verirsiniz, buyurunuz,” buyurdular. 16 Temmuz 2012 günü müftülüğe, va’az etme talebini hâvi arîza’yı takdim etmek üzere gittiğimde, Müftü Mustafa Tekin Bey’i, Müftülük Şefi, Hasan Akyavaş Bey’i Bilgisayar Ekranı’nın başında biraz telaşlı gördüm.
“Buyurunuz, Hoşgeldiniz, Şöyle buyurun,” dediler, ama gerginlik her ikisinin de yüzünden okunuyordu. Diyânet İşleri Başkanlığı, Müftü ta’yinlerini, müftüler arasındaki nakilleri İnternet sitesine yüklemişti. Mustafa Tekin Hocamız da Muğla ili, Yatağan İlçesi’ne bu ilçe’nin müftüsü de Beyşehir’e naklen ta’yin edilmişti.
Mustafa Tekin Hoca, 2005’den beridir, Beyşehir’de müftülük vazifesini deruhte etmektedir. Bir başka yere ta’yin edilmesi normal karşılanibilir. Anormal olan Beyşehir’de fevkalâde başarılı olmuş, şehir Merkezi’nde ancak dört olan, Kur’an Kursu sayısını yirmi’nin üzerine çıkarmış, Kasaba ve köyler’de Kur’ân Kursu açılmamış kasaba ve köy bırakmamış, Din Hizmetli4leri arasındaki greçek sevgi ve saygıya dayanan bir otorite oluşturulmuş, şehir’deki tüm cemaat ve câmia’lara karşı aynı mesâfede bulunulmuş, bu ma’na’da tam bir huzur ve sükûn te’min edilmiştir. Bu hususlar dikkate alınarak terfî’en daha büyük, daha önemli bir merkez’e ta’yin edilerek taltîf edilmesi beklenirken, terchileri de hiç dikkate alınmadan, Beyşehir’e nazaran üçüncü kategori’deki bir ilçe’ye naklen ta’yini hocamızı cezalandırmak manasına gelir. Türk Bürokrasisinde sık sık tekrarlanan ve ekseriya’da doğrulanan, “Türk Bürokrasisinde hiçbir muvaffakıyet cezasız bırakılmaz,” sözü ma’alesef, Hocamız için de geçerli hale gelmiştir.
İtiraz edildi. Gerekli makamlara haksızlık anlatıldı. Şu ana’a kadar, (bu satırlar, 12.9.2012 tarihinde Saat 15.00’de yazılmıştır.) durum vuzuha kavuşmamıştı. Hata’dan rücû fazilettir. Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan beklenen, asgarî bu hatasından dönmesi, dil bilen, İslâmî ilimlere tam vâkıf, genç yaşına rağmen, gerek yurtdışında ve gerekse Memleketimiz dâhilinde engin tecrübelere sahip Hocamızı, müktesebatına, liyâkat ve ehliyetine mütenâsip bir makamda değerlendirecekleri inancını taşıyorum.
Arîza’yı takdim ettiğimde, Müftü Efendi Müftülük Şefi, Muhterem Hasan Akyavaş Bey’e, “Hocamız için bir program hazırlayalım” ricsında bulundular. Müftülük’ten ayrıldım, birgün sonra Hasan Akyavaş Bey, çok nâzikâne bir ifade ile, “Hocam, bu dilekçe’yi Kaymakamlık Makamından havale ettirirseniz daha iyi olur,” dediler. Hemen Müftülüğe gittim, Bilgisayar ortamında benim adıma Kaymakamlık Makamına hitâben hazırlanmış dilekçeyi aldım, Kaymakamlık Makamının yolunu tuttum. Kaymakamlık Yazıişleri Müdürlüğü4nde Kaymakam Bey’in toplantıda olduğnu, daha sonra kendilerinin imzasını alıp Müftülük Makamına havale ettireceklerini söylediler. Kendilerine bu havale’nin ne zaman yapılabileceğini sordum, bir hafta on gün içinde göndeririz,” dediler. tipik Türk Bürokrasisi mantığı... Işık hızıyla haberleşildiği bir dönemde dakîkalar için ulaşılabilecek bir yere bir hafta ongün sonras için randevû veriliyordu. Kaymakam’ın kaşesinin basıldığı dilekçemi aldım, Kaymakam’ın Makam odasına girenlerin arkasından en de Makam’a daldım, Makam’dıki toplatı Masa’sının etrafında benim tanımadığım başka zevât da vardı. Kaymakam Bey, dilekçeye şöyle br göz attı, Fahrî Vâiz’lik Vesikasını inceledi, tebessüm etti, vesika’nın birinci sahifesinde mühür olmadığını söyledi. Ben de, Sayın Kaymakamım, vesikanın tarihi 1964’tür, mühür, sıbyan halimedki resmin üstündeydi, zaman içinde resim de düştü, mühür de gitti,” dedim. Biraz kahkaha attı, dilekçenin altını imzaladı.
“Kusura bakmayınız, İl Genel Meclisi Üyeleriyle Toplantı Halindeyim, yoksa, size çay ikram etmek ve uzun uzun sohbet etmek isterdim.” dediler, Makam’dan ayrıldım. Kaymakamlık Makamından havaleli dilekçeyi Müftülük Şefi, Pek Muhterem Hasan Akyavaş Bey’e taktim ettim. Hasan Bey son derece titiz çalışan, her şeyin nizâmî olmasına dikkat eden bir idareci...
Titiz çalıştı, bendeniz için bir program hazırladı. İlçe Merkezinde, Beytepe, Esentepe, Ensar, Fatih, İrfaniye, Hüdaverdi, Mevlânâ, Müftücami’i, Selçuklu, Sanayi, Ravza, Yenimahalle (Hastahane)....
Ramazan ayı boyunca bu camilerde öğleden önce, Terâvih’ten önce va’az,u nasihatta bulunduk. Yıllardır, Merkezî Sistem va’az camileri cemaatsiz bırakmış, cemaat rû be rû,veç’hen an veçhin (yüz yüze) va’az ve nasihata çorak toprakların yağmurlara hasreti gibi hasret kalmışlar, Terâvih’ten önce va’az ve nasîhat için gittiğim camilerde vazifeli arkadaşlarımız, minâre’den anons yapıyorlar. “Cami’imizde Teravih’ten önce canlı olarak va’az ve nasihat vardır, Mahallemiz halkına duyrulur,” diyorlar.
Cemaat Cami’e koşturuyor, iftar sofrasından kalkan hanımlar bile cami’e koşuyorlar. Hattâ anons’u duyan komşu cami’lerin cemaati bile va’az edilen cami’e koşuyorlar.
Diğer taraftan, çarşıcami’inde ve Merkezi Sistem’e bağlı diğer bir kaç cami’i’de, hemşehirlim, Medrese arkadaşım, emekli Müftü, Pek Muhterem Kardeşim, İbrahim Ekinci Bey İlçe Müftüsüyle münavebe ile vaâz ettiler.
Ramazan boyunca, Cami’i’lerdeki Kur’ân Kurs’ları faaliyetleri bütün hızıyla devam ettirildi. Bir tesbitimi burada arzetmek isterim. Türkiye çapında cami’i’ilerde düzenlenen yaz Kur’ân Kurs’larında maksimum semerenin alındığı bir merkez’dir. Beyşehir...
Bu bakımdan başta, İlçe Müftüsü Pek Muhterem, Mustafa Tekin Beyefendiye, Müftülük Şefi, Muhterem Hasan Akyavaş Bey’e, Merkez’de bulunan bütün cami’i’lerin vazifelisi imam-müezzin-Kayyım Kardeşlerimize teşekkür etmemiz lâzım...