“TÜRKİYE, NİHAYET, DÜNYANIN ANLAYACAĞI BİR DİLLE KONUŞUYOR”

42 yıllık birikimi Batılılar tarafından yağmalanan rahmetli Kaddafi, Kıbrıs Barış Harekatı’nı haber aldığında çok heyecanlanmış ve “TÜRKİYE, NİHAYET, DÜNYANIN ANLAYACAĞI BİR DİLLE KONUŞMAYA BAŞLADI” demişti. 

Türkiye, bir taraftan koronavirüs salgını ile mücadele ederken, diğer yandan da,  tarihinin omuzlarına yüklediği görevlerini yerine getirmeye ve haklarını korumaya çalışıyor. Türkiye’nin sergilediği kararlılık elbette dost görünümlü çağdaş haramilerin işlerine gelmiyor. Bir taraftan aralarında liderlik mücadelesi yaparlarken, diğer taraftan Türkiye’nin önünü kesebilmek ve Akdeniz denklemi dışına savurabilmek için gizli-açık ortaklıklar sergiliyorlar.

Özet olarak söyleyelim; Türkiye, tarihi ve kültürel bağlarından kaynaklanan konjonktürel haklarını koruma konusunda kararlıdır. Türkiye’nin önünü kesemeyeceksiniz, başaramayacaksınız!

M.KEMAL SALLI

Tüm dünyanın kırıp geçiren koronavirüs salgınıyla sarsıldığı bir dönemde İslam Alemi önerilen koşullar çerçevesinde bir kurban bayramı kutlamaya hazırlanıyor. 

Kurban bayramlarında milyonlarca Müslüman’ın tavaf ettiği Kabe’den ekranlara yansıyan maskeli, sosyal mesafeli görüntüler hepimizi hüzünlendiriyor. Bu ölümcül salgının da, küresel çapta yaşanan çatışmaların da biran önce son bulması için dua ediyoruz. 

Kurban Bayramı’nın İslam Alemi’ne de, tüm insanlığa da huzur, barış ve sağlık getirmesini diliyoruz, ama ABD’nin beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu merkezli çatışmalar nedeniyle Akdeniz tam bir savaş gölüne dönüşmüş durumda. Akdeniz’de kıyısı bulunan ve bulunmayan sayısız ülkenin savaş gemileri, ülkelerinin haklarını savunmak ya da bu küresel paylaşım mücadelesinden pay kapabilmek adına   Akdeniz’de bayrak göstermekte. 

Yeni İpekyolu’nun önünü kesebilmek amacıyla ABD ve yandaşlarıyla Çin ve destekçileri arasında yaşanmakta olan mücadele, Türkiye’nin, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle (UMH) deniz yetki sınırlarına ilişkin bir anlaşma imzalaması ve anlaşmanın gereğini yerine getirecek adımlar atmasıyla yeni bir boyut kazandı.

Dünkü yazımızda ayrıntılarını anlattığımız ve Almanya’nın araya girmesiyle ertelenen NAVTEX krizinin görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulması pek mümkün görünmüyor. 

Peki ne olacak; Görüşmeler yoluyla NAVTEX krizinde bir anlaşma sağlanamazsa,  Oruç Reis sondaj çalışmalarına son mu verecek ya da Yunanistan ile savaşacak mıyız?  

Yunanistan’ın silahlı kuvvetlerinin gücüne güvenerek Türkiye’ye savaş açması mümkün değil, ama Kurtuluş Savaşı öncesinde Batılı dostlardan aldığı destekle boyundan büyük işlere kalkıştığı ve boyunun ölçüsünü aldığı bir yaşanmışlık var. Yunanistan’ın tek başına bir çılgınlığı göze alacağına ihtimal vermiyoruz, ama yeni Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın seçilir seçilmez, Türkiye’nin burnunun dibindeki Eşek Adası’na bayrak çekme gösterisini hatırlayınca en kötü olasılığa hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünüyoruz. 

PAYLAŞILMAKTA OLANIN OSMANLI MİRASINI OLDUĞUNU UNUTMAYALIM. DEVAMININ NEREYE VARABİLECEĞİNİ DE CİDDİ CİDDİ DÜŞÜNELİM

Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu, Akdeniz ve Libya merkezli yaşanmakta olanların da, bir yönüyle Osmanlı mirasını paylaşa kavgası olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca, bu paylaşım kavgasında rol alan bölgesel ve küresel güçlerin tarihsel hedeflerinin nerelere uzandığını da hatırlamamız gerekir. “Devletlerarası ilişkilerde ebedi dostluklar ve düşmanlıklar yoktur; konjonktürel çıkar ilişkileri vardır” sözü bugün de geçerlidir. 

Yeni İpekyolu üzerinden yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu bir süreçte, Türkiye’nin omuzlarına yüklediği tarihi sorumluluk bilinciyle hareket ederek Libya UMH ile çok kapsamlı bir anlaşma imzalayarak Akdeniz’e ilişkin planları altüst etmesi beklenmiyordu. 

Hesapları altüst olanlar, dost ve düşman maskesi altında Türkiye’yi yanına çekmeye ya da Akdeniz denkleminin dışına savurmaya çalışıyorlar. O nedenle bu süreçte çok dikkatli adımlar atmamız gerekiyor. 

Olası dostalar ve düşmanlar listesine bir göz atalım..

ABD, Çin’e, Rusya’ya ve AB cephesinden koparıp yanına çekebilmek amacıyla Türkiye’ye çok yoğun istihbarat desteği veriyor; ABD’nin Afrika Kuvvetler Komutanı (AFRİCOM) General Stephen Towsend Başbakan Sarrac’ı ziyaret ederek yüreklendiriyor, ama “Libya, Türkiye’nin kültürel  coğrafyasının bir uzantısıdır. Yaptıklarında haklıdır” gibi bir düşüncesi yok. 

Hafter ile ateşkes anlaşması yapmak için, Almanya ile dirsek temasında olarak Moskova’da bir barış masası düzenleyen Rusya’nın amacı da, “Libya’da ortak çalışalım” vermek değildi. Hatırlayacaksınız, gelen bir telefonla masadan kaçan Hafter, CIA’nın bir operasyonuyla Polonya’ya kaçırılmıştı. 

Yaşadık, gördük.. Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez avuçiçi kadar olan Eşek Adası’na koşan Yunanistan Cumhurbaşkanı Türkiye’yi tahrik eden görüntüler sergilemişti. 

Rusya Suriye’de boyadığı savaş uçaklarını Libya’ya Hafter’in emrine gönderdi ve hemen ertesinde Türkiye’nin yoğun olarak kullanmakta olduğu Vatiyye hava üssünü hedef alan bir saldırı yaşadık. Bu saldırının hemen ardından Suriye ve Azerbaycan’da can sıkıcı gelişmeler yaşadık. Ermenistan’ın ihtilaflı Karabağ cephesinden değil, savaş neden sayılabilecek Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırmıştı. Türkiye ve Azerbaycan Nahcıvan’da ortak askeri tatbikat yapıyorlar. 

 Fransa, Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı anlaşma çerçevesinde, halen kullanmakta olduğu deniz ve hava üslerinin yanı sıra, ABD ve İsrail’in kullandığı Baf’taki Andreas Papandreu hava üssünün de savaş uçaklarının kullanımına açılmasını istiyor.

Fransa daha önce de Libya’ya insani yardım götüren gemilerimizi engellemeye kalkışmış, biz NATO’ya şikayet etmiş, sonuç alamayınca da NATO’dan ayrılmak gibi  tehditler savurmuştu.

Türkiye, Akdeniz’deki haklarını koruma konusunda ne derece kararlı olduğunu göstermek amacıyla, deniz kuvvetlerini Oruç Reis’in bulunduğu alana göndermişti. Yunanistan nereden cesaret bulduysa, MEİS Adası’nın kıta sahanlığını bahane ederek Oruç Reis’in çalışmalarını engellemeye kalkıştı. Türk ve Yunan deniz kuvvetlerinin sıcak bir çatışmaya girmesini, sonunun nereye varacağını çokiyi gören Almanya önleyiverdi. 

Yunanistan ile yaşanan NAVTEX krizinde araya gire Almanya’nın da Türkiye’ye ilişkin hesapları var. Almanya, yıllarca AB’ye tam üye yapılmasını engellediği Türkiye’yi, I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi yanında görmek istiyor. İsteklerini kabul ettiremeyince de, koronavirüs salgınını bahane ederek Türk mallarına ambargo uyguluyor, Türkiye’ye turistik ziyaretlere izin vermiyor. 15 Temmuz kaçkınlarının güvenli liman olarak Almanya’ya sığınmaları da bu ülkenin Türkiye’ye bakış açısını göstermesi açısından önemlidir. Libya’da Hafter’in silahlı güçlerini oluşturan Wagner askerlerinin Almanya tarafından finanse edildiği de bilinen bir sır.  

Sessiz ve derinden giden, derin ABD ile Çin yanlısı küresel finans baronlarının oluşturduğu cephe arasında gidip gelen İngiltere de hem dış politikada hem de iç politikada etkili olmaya çalışarak Türkiye’ye ile olan dostluğunu sürdürme çabasında. Koronavirüs’ü yenerek sağlığına kavuşan Başbakan “Bizim Boris”, “Küresel Britanya, eski dostlarıyla yeniden hayat bulacaktır” derken, öncelikle Türkiye’ye göz kırpıyor. 

“TÜRKİYE NİHAYET, DÜNYANIN ANLAYACAĞI BİR DİLLE KONUŞUYOR” 

Görüldüğü gibi, Libya yalnızca Libya değil. 

Libya, 450 yıl yaşadığımız, tarihi ve kültürel bağlarımız olan bir coğrafya. 1911’de İtalyan işgaline uğradığında Enver Paşa ve M. Kemal Paşa’nın gizlice giderek Ömer Muhtar komutasındaki direniş güçlerini organize etmeye çalıştıkları İmparatorluk coğrafyasının çok önemli bir coğrafyası Libya. Mustafa Kemal’in sol gözünü kurban verdiği bir coğrafyamız Libya. Son Libya Lideri Şeyh Sunisi, ülkesi İtalya tarafından işgal edildikten sonra Anadolu’ya geçmiş, köyleri ve kentleri dolaşarak Kurtuluş Savaşı’mıza destek vermişti. 

Batılıların “Kıvırcık Kafa” dedikleri Kaddafi, 1974’te, jetlerimizin yakıt bulmakta zorlanabileceğini haber aldığında, bütün petrol stoklarını Türkiye’nin emrine vermişti. Rahmetli Kaddafi, Kıbrıs Barış Harekatı’nı haber aldığında çok heyecanlanmış ve “TÜRKİYE, NİHAYET, DÜNYANIN ANLAYACAĞI BİR DİLLE KONUŞMAYA BAŞLADI” demişti. 

Evet, 42 yıllık birikimi Batılılar tarafından yağmalanan rahmetli Kaddafi’nin dediği gibi, “Türkiye, nihayet dünyanın anladığı bir dille konuşuyor”. Tarihinin omuzlarına yüklediği görevlerini yerine getirmeye ve haklarını korumaya çalışıyor. Türkiye’nin sergilediği kararlılık elbette dost görünümlü çağdaş haramilerin işlerine gelmiyor. Bir taraftan aralarında liderlik mücadelesi yaparlarken, diğer taraftan Türkiye’nin önünü kesebilmek ve Akdeniz denklemi dışına savurabilmek için gizli-açık ortaklıklar sergiliyorlar.

Özet olarak söyleyelim; Türkiye tarihi ve kültürel bağlarından kaynaklanan konjonktürel haklarını koruma konusunda kararlıdır. Türkiye’nin önünü kesemeyeceksiniz, başaramayacaksınız!

Oruç Reis, çalışmalara yeniden başlamak için emir beklerken, Barbaros Hayretti Paşa sismik araştırma gemimiz, KKTC’nin harflerle işaretlediği F parselinde göreve başlıyor. Yüreğiniz yetiyorsa, yaklaşın bakalım.. 

  BAYRAMINIZ BAYRAM OLSUN

Koronavirüs koşullarında, uyarılara özen göstererek kutlayacağımız Kurban Bayramı’mızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Maskeye, sosyal mesafeye ve sabunla dostluğa özen göstereceğiz. 

BAYRAMINIZ BAYRAM OLSUN.