TERÖRÜ YENDİK, TERÖRİZMLE SAVAŞIYORUZ DR. ÇİTLİOĞLU: " BİR İNSAN KENDİNE DÖNÜP 'BEN KİMİM?' DİYE KİMLİĞİNİ SORGULAMAYA BAŞLADIĞINDA, SİZ O İNSANI İSTEDİĞİNİZ NOKTAYA GETİREBİLİRSİNİZ" "PKK'NIN CEBİNDE SON BİR KART DAHA VAR" E.TÜMG. CUMHUR EVCİL, " PKK'NIN KURULUŞ AMACI BİR KÜRT DEVLETİYDİ. BU HEDEFİNDE HİÇBİR DEĞİŞİKLİK OLMAMIŞTIR" DİYOR. Geçtiğimiz hafta sonu Avrasya Bir Vakfı'nda terörö konusunda çok aydınlatıcı bir konferans veren Dr. ERCAN ÇİTLİOĞLU, insanlarımızın terör öergütüne hangi nedenlerle katıldığını, alt kimlik üst kimlik tartışmalarının çok zamansız başlatıldığını, insanların yarınlara olan güvenlerini kaybetmeleri halinde nasıl bir ruh haline girebileceklerini, karşımızdaki sorunun aslında ne olduğunu, PKK'nın elindeki son kartı ve bunu kullanmak zorunda kalmasının anlamını ayrıntıları ile anlattı. Öcalan'ın İmralı'da dövüldüğü iddiası ile başlatılan olaylar bağlamında okunduğunda, Dr. ÇİTLİOĞLU'nun anlattıkları bir başka derinlik kazanıyor. Dinliyoruz: "İnsanları bu tür örgütlere katılmaya iten nedenler vardır: 1) Haksızlığa uğramışlık duygusu 2) Maduriyet duygusu 3) Kendisini ifade edememe.. İnsanlar eğer bir haksızlığa uğramışlık duygusu içinde olularsa, kendilerini sürekli mağdur edilmiş hissederlerse, insanlar kendilerini özgürce ifade edemediklerini düşünürlerse, o insanların geleceğe olan güvenleri yok olmaya başlar. Geleceğe yönelik güvenini kaybeden insanlar kendilerine dönüp bir sormaya başlarlar: 'Ben kimim?' Bir insan kendine dönüp, 'Ben kimim?' diye sorup kimliğini sorgulamaya başladığı andan itibaren, siz o insanın algılarını yönetebilirsiniz, o insanları istediğiniz noktaya getirebilirsiniz." Türkiye'de çok zamansız, çok gereksiz, çok erken bir tartışma başlattılar: Türklük alt kimlik midir, üst kimlik midir? Alt kimlik nedir, üst kimlik nedir? Biz henüz bu noktaya gelmedik. Ama bu başlatıldı. 3-5 kuşak öncesini bilen var mı? Bu konuyu öncelediğiniz zaman, insanların iki temel aidiyet duygusu vardır: 1) Etnisite, 2) Din. İnsanlar eğer geleceğe olan güvenleri kaybederler, geleceğe dönük umutsuzluk yaşamaya başlarlarsa ilk kimliklerine dönerler, psikolojik olarak. İlk kimlik de etnik kimliktir, dini kimliktir. Bunlara dönerler. Bunlara döndüğünüz zaman da, yaşadığınız günü, başınıza gelen her şeyi suçlamaya başlarsınız. Çünkü o geçmiş.. Geçmişe dödüğünüzde de rahat edebilmenizin, o geçmişi kabul edebilmenizin tek yöntemi, gününüzü suçlamaktır: 'Benim başıma ne geldiyse yaşadığım günden dolayı geldi'. Ne olursunuz? Kimliklere düşman olursunuz, sistemle hasaplaşma ihtiyacı ararsınız. Önce radikalleşirsiniz, sonra da fanatizme kayarsınız. Karşımızda olan budur." "PKK'NIN ELİNDE BİR KART DAHA VAR.." Dr. Ercan ÇİTLİOĞLU'nun körüklenen taşlı sopalı gösteriler, kepenk kapama eylemleri bağlamında hepimizin can kulağı ile dinlememiz gereken çok önemli saptamaları ve uyarıları var: " (...) PKK'nın elinde oynamaya hazır bir kart daha var. O kart cebinde.. Ne zaman gündeme getirir bilemeyiz, ama mutlaka getirecektir: Türk-Kürt çatışması kartı. PKK'nın yok olmaya başladığını ne zaman anlayacağız biliyor musunuz? Türk-Kürt çatışmasını tahrik etmeye başaldığı zaman. Bunu bugüne kadar başaramadı. Bu millet büyük bir sağduyu ile hareket etti. Kürt kökenli vatandaşlarımız onlarla birlikte hareket etmiyorlar. DTP'nin aldığı oya bakınız:4.5 milyon.. Ayrılığı desteklemiyor insanlarımız. Ayrılığı desteklemeyen bu insanları, yarın bizim etnik kimlikleriyle görmemizi sağlayacak ölçüde tahrik etmelerine asla izin vermemeliyiz. O zaman olay uluslararası boyuta taşınır. Ozaman biz, bir iç çatışmaya sürüklenirsek, PKK'nın yok olmaya başladığı bir dönemde, bizi sürüklemek istediği noktaya gelirsek, o zaman BM'nin müdahalesine zemin hazırlamış oluruz. Tuzağa düşmememiz ve o noktadan kesinlikle uzak durmamız gerekir." " (...)Karşımızdaki olay, önemli bir olay. Daha da büyüyebilecektir. Mücadele ederken büyük bedeller ödemek zorunda kalabiliriz. Türk devleti büyük bir devlettir. Türk milleti büyük bir millettir. Bu oyunu da boşa çıkaracağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın." ........................................................................................................................................ TERÖRÜN HEDEFLERİ : (1) E.TÜMG. CUMHUR EVCİL, "PKK'NIN AMACI BİR KÜRT DEVLETİYDİ. 'KÜLTÜREL HAKLAR', 'BÖLGESEL OTONOMİ', 'YERİNDEN YÖNETİM' GİBİ SÖYLEMLER, ASIL HEDEFİ KAMUFLEYE YÖNELİK ARA HEDEFLERDİ." "TERÖRÜN İÇ VE DIŞ DESTEKLERİNİ MUTLAKA KESMELİYİZ." " 'AMERİKA DÜNYANIN SÜPER GÜCÜDÜR, O HALDE BİZ BUNU YAPAMAYIZ', DÜŞÜNCESİ YANLIŞTIR; BİZİM DE ELİMİZDE KOZLARIMIZ VE YAPTIRIM GÜCÜMÜZ VAR." PKK'nın kurulduğu, yükselişe geçtiği ve belinin kırıldığı dönemlerde, Kıbrıs Barış Harekatı'nda ve sonrasındaki önemli gelişmelerde bir asker olarak hep aktif görevlerde bulunmuş olan E.Tümg. Cumhur Evcil, gazetemizde yayınlanan yazılarında, yeri geldikçe terör konusunu kendi bakış açısından değerlendirmiştir. O nedenle, son dönemlerde tırmanan, daha doğrusu tırmandırılan terör konusunda Sayın Evcil'in görüşlerini almayı ve terörle ilgili bu yazı dizimizi ülkemizin çok önemli bir döneminde çok önemli görevlerde bulunmuş bir askerimizin değerlendirmeleriyle noktalamayı uygun bulduk. İşte sorularımız ve E.Tümg. Cumhur Evcil'in yanıtları.. -Paşam, terör bizde ne zamandan beri, ne amaçla körüklenmektedir? - PKK terör örgütü 1976'da resmen bir dernek olarak kurulmuştu. Ancak çalışmaları, üniversitelerde 1972-73'lerde kültür kulüpleri, Doğu Kültür Dernekleri şeklinde, masum bir görünüş altında başlatılmıştı. PKK'nın kuruluş amacı, Kürt halkını bağımsız bir devlete kavuşturmaktı. Bu hedef, bügüne kadar hiç değişmemiştir. Zaman zaman, 'Efendim, 'biz yalnızca kültürel haklarımızın peşindeyiz', 'yerinden yönetim', 'bölgesel otonomi' gibi söylemler, asıl hedefi kamufleye yönelik ara hedeflerdir. Saptanan ana hedef hiç değişmemiştir. Teşkilatlanmalarını 1976'dan 1980'e kadar sürdürdüler. 12 Eylül öncesini hatırlayınız. O dönemde Doğu Anadolu'da Apo'cular oldukça etkindiler. Kurtarılmış bölgeler ilan etmişlerdi. Kimlik kotrolü yapıyor, gümrük alıyorlardı. 1980'de Silahlı Kuvvetler yönetime el koyunca teşkilatlarını soğuttular, silahlarını gömdüler, yurt dışına kaçtılar. Ağababaları, haklarında işlem yapılmasın diye, 12 Eylül icraatının bitmesini beklediler. Özal'ın iktidara gelmesinden sonra uygun ortamın doğmasını beklemeye başladılar. Zamanı uygun bulduklarında terörü yeniden başlattılar. O zaman belirli bir potansiyelleri vardı, ama dış destekleri yoktu, geniş teşkilatları yoktu. Geçen zaman içinde teşkilatlarını genişlettiler. Dış destekleri büyüdü. Yunanistan doğal dostlarıydı. Bildiğiniz gibi Suriye Öcalan'a 14 yıl kucak açtı. Ayrıca Rusya, Fransa, güney Kıbrıs, Ermenistan da aynı şekilde destek veriyordu. Güneydoğu'dan Avrupa'ya giden vatandaşlarımızı kullanarak bir teşkilat kurdular ve oralarda haraç topladılar. Ortadoğu'dan Avrupa'ya uzanan uyuşturucu trafiğini de ele geçirmişlerdi. Bizim komşumuz olmasa bile, Irak petrolerinde gözü olan Batılı ülkeler, 'bir gün lazım olurlar' düşüncesi ile PKK'ya gizli-açık destek verdiler. İzlanda'nın, Kanada'nın PKK'yla ne işi olabilir, ama destek verdikleri biliniyor.. -Paşam, yılanın başını niçin küçükken ezemedik, terör niçin günümüze kadar uzayan bir sorun oldu? -Bu kadar güçlü bir Silahlı Kuvvetlerimiz olduğu halde, bu süre içinde terörün kökü niçin kazınamadı, niçin kesin bir sonuç alınamadı? Temel neden, bunların dış bağlantılarının kesilememiş olmasıdır. Dış destek kesilmeden terör olaylarının sonlandırılması mümkün değildir. Bugün Irak'ın kuzeyindeki dağlarda 6 bin terörist yaşıyor. Bunların her biri 1000 lira ile geçinse, 6 milyon lira gerekir. Bunların masrafı nasıl, hangi kaynaklardan karşılanıyor? Daha bunların silahları var, eğitimleri var, nakliyeleri var, barınma giderleri var... Nereden geliyor bu paralar, bu silahlar? Gökten zembille mi iniyor? Amerika isterse bu para, silah ve uyuşturucu trafiğine anında mani olabilir. Biz iki kilo TNT almaya kalksak neler olur, neler gelir başımıza.. Koruyorlar bunları, bu desteğin kesilmesi gerekir. TÜRKİYE'NİN GÜCÜ YETMİYOR MU? - Peki, bütün bunları sonlandırmaya Türkiye'nin gücü yetmez mi? - Yetmez olur mu efendim? Mesela, NATO'ya ilk girdiğimiz yıllarda, ikili anlaşmalarla Amerikalılara çok geniş yetkiler vermişiz; egemenlik haklarımızdan vazgeçecek kadar.. Hatırlanacaktır, Amerikalı bir yetkili burada bir suç işlediğinde, eline bir 'görevli' belgesi verilir, adam öldürmüş olsa bile, elini kollunu sallayarak yurt dışına gidebilirdi. Jhonson'ın mektubundan sonra, 1967 yılında yılında ABD'nin üslerini kapattık. Amerika'yı mecbur ettik, 'geleceksin, oturacaksın masaya, bu ikili anlaşmaları tasfiye edeceğiz', dedik. Şimdi bu ikili anlaşmalar yok. Demek ki yapılabiliyor. 'Amerika dünyanın süper gücüdür, o halde biz bunu yapamayız' düşüncesi yanlıştır. Amerika'yı mecbur edecek bizim de elimizde kozlarımız var; bizim de yaptırım gücümüz var. Yeter ki siyasi iktidarlar bunun böyle yapılması gerektiğine inanmış olsunlar.. Peki, terör sadece dışardan mı destekleniyor, içerden destek yok mu? En başlıcası Meclis'te.. Tezkere oylaması öncesinde gördük; diyor ki, 'Savaşla bu işin sonunu almak mümkün değildir, anlaşmaya oturalım'. Biliyoruz ki, bugün bazı mahalli idareler dağdaki adamların ailelerine para veriyorlar, sağlık yardımı yapıyorlar. O belediyelerin paraları kimin? Bizim paralarımız.. Bu gibi can sıkıcı örnekleri sıralamak mümkün.. Bunların mutlaka önlenmesi gerekir.. YARIN: NEREDE HATA YAPTIK?