İsrail Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Balkan ve Kafkas ülkeleriyle imzaladığı bir dizi askeri ve ekonomik anlaşmayla Türkiye’yi kuşatmayı, “Ortadoğu’nun ve Türkistan coğrafyasının enerji kaynaklarını Batı’ya ulaştıracak enerji terminali” olarak değerlendirilen Ceyhan’ı riskli bir seçenek olarak göstermeyi hedefliyordu.
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı’nı ve Nabucco’ya alternatif olarak hayata geçirilmek istenen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı’nı (TANAP) riskli bir seçenek olarak duyurmak, Çarlık Rusyası döneminden beri sıcak denizlere inmek, Akdeniz’de bayrak göstermek konusunda kararlı olan Rusya’nın da işine geliyordu.
“Önemli” kaydıyla not düşelim; Kırım Savaşı sonrasında, Rusya’nın, Kafkaslardan Ermenistan kamuflajı altında Basra Körfezi’ne ulaşmak atağını güneyden Kürdistan paravanası ile önleme planı gündemden kalkmış değil. Bu set, Anadolu ile Türkistan coğrafyasının ilişkisini keseceğinden, Ortadoğu’nun ve Türk Dünyası’nın zenginliklerini kontrol altına almak isteyen emperyal güçler tarafından desteklenen bir settir.
İsrail’in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Balkan ve Kafkas ülkeleriyle yaptığı bir dizi askeri ve ekonomik anlaşmayla Türkiye’yi kuşatma ve Akdeniz’i “Batı Gölü”ne dönüştürme girişimleri, Türkiye’nin Ortadoğu’da bir enerji terminali ve enerji koridoru olmasını engellemeye yönelik girişimlerdir. İsrail’in İrak’ın, Körfez ülkelerinin petrol ve doğal gazını kendi oluşturacağı boru hatlarıyla Batı’ya ulaştıracak bir enerji terminali oluşturma çabası içinde bulunduğu biliniyordu. Kıbrıs’ın güneyindeki 12. Afrodit parselinde zengin doğalgaz yataklarının keşfedilmesinden ve bu servetin Amerikalı NOBLE şirketi tarafından çıkarılacağının anlaşılmasından sonra, bu konudaki çabaları daha da arttı.
Rusya’nın, bir “Batı Gölü’ne dönüştürülmek istenen Akdeniz’deki tek üssü Suriye’de. Batılılar, enerji konusunda Rusya’ya bağımlı olmamak için, daha ucuz kaynaklar bulmak, alternatif enerji terminalleri ve koridorları oluşturmak istiyorlar. İran, Irak petrol ve doğalgazını Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaştırmak da Batılıların üzerinde ciddiyetle kafa yordukları bir seçenek. “Önemli” kaydıyla not düşelim; Kırım Savaşı sonrasında, Rusya’nın, Kafkaslardan Ermenistan kamuflajı altında Basra Körfezi’ne ulaşmak atağını güneyden Kürdistan paravanası ile önleme planı gündemden kalkmış değil. Bu set, Anadolu ile Türkistan coğrafyasının ilişkisini keseceğinden, Ortadoğu’nun ve Türk Dünyası’nın zenginliklerini kontrol altına almak isteyen emperyal güçler tarafından desteklenen bir settir.
Ali Bulaç’ın 02 Temmuz 2012 tarihli Zaman Gazetesi’ndeki yazısından yatığımız şu kısa alıntı, üzerinde çok ciddiyetle durulması gereken durum tespitidir: “(…) Suriye’nin kuzeyinde kurulması düşünülen “tampon bölge” ve ya “güvenlik koridoru” Kuzey Irak’ta bugün kurulmuş bulunan Kürt Federe Devleti’nin zemininin imkanı ve yolu olan Çekiç Güç’ten başkası değildir. (…) PKK ve Suriyeli Kürtler arasında kuzeyde oluşturulacak tampon bölge konusunda ihtilaflar başlamış durumda. Uzun vadede Irak ve Suriye’den koparılacak parçalarla Erbil’den Akdeniz’e bir Kürt devletinin siyasi coğrafyası oluşturuluyor.”
TANAP NASIL HAYAT GEÇİRİLECEK?
Bu arada, kardeş ülke Azerbaycan doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avupa’ya ulaştıracak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) anlaşması 26 Haziran’da Başbakan Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda imzalandı.
TANAP çok daha önceleri iki kardeş ülkenin hayata geçirmesi gereken bir projeydi. Cennetmekan Elçibey’in uzattığı eli uzattığı anlamda tutabilseydik, bu proje Türk Dünyası’nın kaderini değiştirebilirdi. İmzalar atıldı, ama TANAP’tan iki kardeş ülkenin hak ettikleri ölçüde kazanç sağlayıp sağlayamayacakları henüz belli değil. Küresel çapta enerji devleriyle bağlantıları olan enerji bürokrasisinin katıldığı imza töreni biraz sıkıntılı başladı. Türkiye’nin TANAP’ı hayata geçirebilme adına bir takım sıkıntılara katlanması gerektiği daha ilk günden belli oldu.
Bilindiği gibi, 8 Haziran 2011’de Kayseri’de, transit ülkelerin ilgili bakanlarının katılımıyla Nabucco’ya Proje Destek Anlaşmaları (PSA) imzalanmıştı. Hazar bölgesi gazını Avrupa’ya taşıyacak 31 milyar metreküplük Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi, bu anlaşmayla daha kapsamlı bir projeye dönüşecekti. Fakat Azerbaycanlı kardeşlerimiz, Nabucco’nun imzalandığı gün, bu hatta doğalgaz verme konusunda bir karaları olmadığını açıkladılar. Azerbaycan’ın kararsız tutumu küresel enerji bürokrasisinin devreye girmesine neden oldu ve TANAP, Azerbaycan’ın Nabucco konusundaki kararsızlığını gidermek amacıyla İngiliz BP’nin bir projesi olarak ortaya çıktı. BP, bazı konularda ortak hareket ettiği Rusya’nın tepkisini çekmemek adına, TANAP’ın yalnızca 16 milyar metreküplük bir proje olduğunu ilan etti. Fakat Dolmabahçe Sarayı’nda imzalanan TANAP anlaşmasına göre projenin hedefi 56 milyar metreküp!
TANAP, iki kardeş ülkenin enerji konusunda elele vermesini sağlayacak bir proje. Çok önceden hayata geçirilmiş olması gereken bir proje. Bugün de iki kardeş ülkenin elele vermesiyle kolayca hayata geçirilebilecek bir proje. Fakat, aynı zamanda, “uluslar arası enerji bürokrasi”sinin hayata geçmesine ne derece sıcak bakacakları belli olmayan bir dev proje.. Bu konudaki kuşkularımızı destekleyen yakın geçmişte yaşanmış olan acı deneyimlerdir. İki kardeş ülkenin her konuda elele vermesine büyük önem veren Cennetmekan Elçibey’in çok kritik bir aşamada bir darbeyle yönetimden uzaklaştırılması, yerine gelen Cennetmekan Haydar Aliyev’in TBMM’nde yaptığı konuşmada dile getirdiği “siyasi birlik” çağrısına Türkiye’nin cesurca karşılık verememesi, Azerbaycan enerji kaynakları üzerinde, başta BP olmak üzere, yabancı şirketlerin denetiminin giderek artmasına neden oldu.
TANAP, iki kardeş ülkeyi, enerji konusunda uluslar arası arenada söz sahibi yapabilecek dev boyutlu bir proje. Fakat bu dev proje, enerji konusunda küresel bir aktör olan Rusya’yı da, Azerbaycan’ın enerji kaynakları konusunda en büyük yabancı ortak konumundaki BP’yi de rahatsız etmektedir. 16 milyar metreküp olarak tasarlanan TANAP’ta şu anda kontrol, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’da. SOCAR, TANAP’ın 56 milyar metreküplük bir proje olarak hayata geçirilmesinde ısrarlı.
İSLAM ALEMİ’NİN VE TÜRK DÜNYASI’NIN KENDİ KAYNAKLARINA SAHİP OLMA GİRİŞİMLERİ TARİHİN HER DÖNEMİNDE ENGELLENMİŞTİR
TANAP hayata geçirilinceye kadar, iki ülkeyi birbirine düşürecek inandırıcı oyunların tezgahlanacağının bilincinde olmamız gerekir. Çünkü iki kardeş ülke TANAP’la Avrupa’nın enerji terminali olma yolunda ciddi bir adım atmış oluyorlar. Bu hatta Türkmenistan doğalgazının eklenme olasılığı da değerlendirildiğinde, projenin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fakat, ne yazık ki, İslam Alemi’nin ve Türk Dünyası’nın kendi zenginliklerine sahip çıkmaları anlamına gelen bu gibi gelişmeler, tarihin her döneminde küresel aktörler tarafından engellenmiştir. Kıyasıya rekabet içinde olan küresel güçlerin bu konuda elele verdiklerine tarih çok kere tanık olmuştur.
56 milyar metreküplük hacmiyle, Avrupa açısından, Nabucco’dan daha çekici bir proje. Bulgaristan sınırında Avrupa pazarlarına açılacak olan TANAP’ın devamında üç boru hattı projesi vardı, ama bu seçenek Şah Denizi Konsorsiyumu’nun açıklamalarıyla ikiye indirildi. Konsorsiyum, yaptığı açıklamada, Türkiye-Bulgaristan sınırından Avusturya’daki Baumgarten’a uzanacak Batı Nabucco (West Nabucco) projesinin Şah Denizi 2 doğalgazının potansiyel ihraç rotası olarak Orta Avrupa’ya giden tek seçenek olarak belirlendiğini duyurdu. Konsorsiyum, Azerbaycan’ın desteklediği Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi (TAP) ve BP’nin devrede olduğu Batı Nabucco boru hatları seçenekleri ile çalışmaların sürdürüleceğini ve son kararın da 2013’te verileceğini açıkladı. Bu duyuru ile, Türkiye-Yunanistan-İtalya Projesi (ITGI) devredışı kalmış oluyor.
Askeri uçağımızın düştüğü günlerde (26 Haziran 2012), İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı’nda, Güney Akım Projesi'ne büyük darbe olarak yorumlanan bir anlaşma imzalanmıştı Türkiye ile Azerbaycan arasında: ( Trans Anadolu Doğalgaz Doğalgaz Boru Hattı—TANAP) Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştıracak bu anlaşma Rusya’yı da, Azerbaycan hidrokarbon serveti üzerinde en çok söz sahibi olan İngiliz BP’yi de, Irak ve Körfez ülkelerinin doğalgazını Avrupa’ya ulaştıracak bir enerji terminali olma yolunda ciddi çalışmaları olan İsrail’i de rahatsız etmişti.
“Türk savaş uçağını İsrail düşürmüş olamaz mı?” sorusu, propakativ bir soru olmasına rağmen, Ortadoğu’nun enerji terminali olma konusunda Türkiye ile İsrail arasında yaşanan rekabetin boyutunu göstermesi açısından, ilginç bir kışkırtmadır.
Doğu Akdeniz egemenliği, enerji kaynaklarının değerlendirilmesi, Ortadoğu’nun enerji terminali olma yolunda Türkiye ile İsrail arasındaki rekabet, aslında, 2007 yılında başlamıştı. Bu konuyu da bir başka sohbetimizde ele alacağız..