Bayramın 2. günü Haber Türk gazetesinde yayınlanan, 1980’li yıllarda ilk Türkçe bilgisayar ve Türkçe işletim sistemini yazan ABD’li yazılım uzmanı Mark Tomko ile ilgili röportaj, hepimizin dikkatle okuması gereken çok önemli bir yazıydı. Geçtiğimiz gün,71 yaşındaki bir Kıbrıs Türkü olan Asil Nadir’in, İngiliz mahkemeleri tarafından neden 5 milyon sterlin ödemeye ya da 6 yıl hapis yatmaya mahkum edildiğini anlayabilmek açısından, bu söyleşide dile getirilen ayrıntılar çok önemli ipuçlarıydı.
İngilizler, 1989 yılında Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde VESTEL fabrikasında dönemin en son teknolojik buluşlarını kullanarak elektronik ve beyaz eşya üretimine başlayan, IBM’e, Olivetti’ye monitor satabilen, hepsinden önemlisi klavyesinden monitörüne, işletim sistemine kadar Türk olan, özgün olan bilgisayar (Euro Star) üretimi gerçekleştiren, Rusya’ya doğalgaz karşılığı bilgisayar verme anlaşması imzalayan Asil Nadir’in yıllar boyu neden peşini bırakmadığını anlayabilmek için, Mark Tomo’nun anlattıkları çok önemliydi. Mark Tomo, “1990’larda Türkiye’de nasıl tamamen İngilizce olan bilgisayarlar satıldıysa, şimdi de internette aynı şey yaşanıyor. 1000 dolara İphone alıyorlar, ama Türkçe içerik yok” derken, ülkemizin geleceğine ilişkin hangi gerçeklerin altını çiziyordu?
Türkçeyi anadili gibi konuşabilen Mark Tomko, 1989 yılında, Kıbrıslı işadamı Asil Nadir’in Manisa’daki Vestel/Polly Peck fabrikasında, Türkiye’de ilk defa Türkçe işletim sistemi ve klavyesinden monitörüne, faresine kadar tamamen yerli Türkçe bilgisayar üretmişti. Türkiye’ye ilk geldiğinde yalnızca Q klavye ve İngilizce işletim sistemi gördüğünde, “Türkçe bilgisayar yapmalıyım” demiş ve bu düşüncesini başarıyla hayata geçirmişti. Tomko’nun Türkçe işletim sistemi ve Türkçe bilgisayar hedefinin nedenlerini anlayamayan sözde uzmanların, “Türklerin neden kişisel bilgisayara ihtiyaçları olsun ki?” eleştirilerini de pek ciddiye almamış ve yararının ilerde anlaşılacağını düşünerek, “Muhasebe için gereklidir” deyip geçmişti. Euro Star adıyla 1990’da piyasaya çıkan bilgisayarlarda yerlilik oranı yüzde 70’ti.
STEVE JOBS’UN TEKLİFİNİ REDDEDİP TÜRKİYE’YE GELEN
MARK TOMO’YU YAPTIKLARINA PİŞMAN ETTİK
İlk Floopy Disc’lerin üreticisi olan Mark Tomko, Türkiye için gerçekten bir kazançtı. Bilgisayar teknolojilerin yeni yeni şekillendiği 1970’li yıllarda Tomko Silikon Vadisi’nin tanınmış isimlerinden biriydi. 128 KB hafızası olan ve yalnızca kendi bilgisayarında çalışabilen bir Floopy Disc üretmişti. Apple’ın efsane ismi Steve Jobs bir gün şirketine gelerek floopy’lerin her bilgisayarda çalışabilecek bir yazılım yazmasını istemişti. Tomko bu teklifi redderek hayatının hatasını yaptığını her zaman itiraf etmiştir. Asil Nadir bu bilgisayar dahisini bize kazandırdı, ama biz, hem Asil Nadir’i hem de Tomko’yu, Türkiye’ye en yeni teknolojik gelişmeleri taşıdıkları için bir güzel ödüllendirdik (!) hayatlarını kararttık.
Asil Nadir’in Manisa’daki fabrikasında yalnızca yerli bilgisayar üretilmiyor, IBM, Olivetti gibi dünyaca ünlü şirketler için de monitörler üretiliyordu. Vestel’in bu uluslararası başarısı Sovyetler Birliği’nin de dikkatini çekmiş ve doğalgaz karşılığında bilgisayar üretmek üzere anlaşma yapılmıştı. Ve…Bir sabah Vestel/Polly Peck ansızın batıverdiği için bu ihracat gerçekleştirilememişti!
Asil Nadir konusunu irdelememizin nedeni, Avrupa’nın otomotiv üssü olmakla övünen ülkemizin yollarında neden Türk markalı bir otomobilin dolaşmadığı sorusuyla yakından ilgilidir. 1960 ihtilalini yapanların lideri Cemal Gürsel’in emriyle Türk mühendisleri tarafından üretilen Devrim otoları konusunda belgeseller yapıldı. Fakat, Devrim otolarının tanıtım töreninde neden yürümediğinin nedeni, henüz net olarak söylenebilmiş değildir. “Benzin koymayı unutmuşlar” masalının gerisindeki gerçekleri görebilmek ve aydınlatmak gerekir. 1960’da üretilen Devrim arabaları hala çalışıyor, ama “Benzin koymayı kim unutturmuştu?” sorusunun yanıtı hala karanlıkta..
Asil Nadir, 1980 ihtilalini gerçekleştiren “Our Boys” takımından sonra ülke yönetimine gelen Turgut Özal döneminde batırıldı. Asil Nadir’in batırılması konusunu, 1980 darbesinin, aslında, 24 Ocak Kararları’nı hayata geçirmek, Türkiyeyi küresel sisteme eklemlemek için yapıldığı iddiları penceresinden de değerlendirmek gerekir. Çünkü, küresel sistem, Türkiye’yi sistemin bir parçası, bir pazar haline getirmeye çalışırken, Kıbrıs’tan yola çıkan Asil Nadir, İngiltere’de kazandığı paralarla Manisa’da fabrikalar kuruyor, dünyanın en son teknolojilerini kullanarak ürettiği beyaz eşyalar ve Türk işletim sistemiyle çalışan F klavyeli bilgisayarlar üretiyordu.
Asil Nadir’in başlattığı bu üretim devrimi, Batılıların çöpe attıkları teknolojilerle üretim yapan yerli üreticiler için ölüm fermanı demekti! Üretimi yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan kişisel bilgisayar üretiminde Türk işletim sistemiyle Türk klavyesiyle çalışan bilgisayar üretmesi, Türkiye’nin elektronik teknolojisi ve elektronik aletler üretimi konusunda bağımsızlığını ilan etmesi anlamına geliyordu. Devrim arabalarında olduğu gibi, bilgisayar ve beyaz eşya konusunda da Türkiye’nin (siz Asil Nadir olarak okuyun) önünün kesilmesi gerekiyordu. Ve Asil Nadir’in ipi bir gecede çekiliverdi.
ASİL NADİR’İN SUÇU NEYDİ?
Önü kesilen Asil Nadir değil, Türkiye idi. Hiç de inandırıcı olmayan suçlamalarla ve uluslararası bir komployla ipi çekilen Asil Nadir Türkiye’ye teknoloji alanında çağ atlatmayı hedefliyordu. Ne yazık ki, Türkiye’ye çağ atlattığını savunan Özal döneminde kurban edildi. Bugün, Asil Nadir’in, Türk yazılımıyla çalışan, Türk üretimi bilgisayarları sayesinde Türkiye’nin geleceğini çok olumlu yönde etkileyeceğini herkes kabul ediyor. Türkiye bugün beyaz eşya ve televizyon üretiminde dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biri haline gelebilmişse, bunu, İngiltere’nin 10 büyük zengininden biri iken, Del Monte ile dünyanın en büyük meyve-sebze üretim ve dağıtım ağının sahibi iken, ‘Türkiye’ye çağ atlatacak teknolojik yatırımlar yapmak’ gibi bir ‘hataya’ (!) düşen Asil Nadir’e borçluyuz.
Asil Nadir’in günahı neydi? Asil Nadir’i kim, neden batırdı?
Bu sorulara doğru yanıtlar bulabildiğinizde, “Asil Nadir” yerine “Türkiye”yi koyarsanız, pek çok soru kendiliğinden yanıtlanmış olur. Çünkü boynumuzdaki yuları, başkaları değil, üç günlük saltanat uğruna ülkesinin, milletinin geleceğinden ödünler vermeyi içine sindirebilenlerin eliyle biz kendimiz taktık.
Türkiye’nin son 30-40 yıllık yol haritasını irdelerken, “İngiltere’nin 10 zengini arasında anılan Asil Nadir’in bir gecede batırılmasına medyamız neden sessiz ve duyarsız kaldı?” sorusu da önemlidir. Bu sorunun yanıtını gazete sayfalarında ya da televizyon ekranlarında bulmak mümkün değildir. El yordamı ile bir yanıt bulmaya çalışırken, bazı ipuçlarına tutunmak gerekir. Asil Nadir, elektronik ve beyaz eşya üretim alanına en yeni teknolojileri taşımakla ülkenin ünlü sanayicilerini ve onların dışardaki uzantılarını karşısına alırken, Günaydın gazetesini almakla, basın aleminin de şimşeklerini üzerine çekmiş oldu. Böylece, Asil Nadir’in karşısında, sanayicilerle basın dünyasının elele verdikleri çok güçlü bir cephe oluşmuştu. Bu cepheye, kendi kümesinde karnını doyurup Türkiye kümesinde yumurtlayan Asil Nadir’i cezalandırmak için fırsat kollayan İngiltere de katılınca, idam kararını yerine getirmek için uygun zaman beklenmeye başlandı.
Çok geçmeden Asil Nadir’in ipi çekildi. Dünyaca ünlü şirketleri batırıldı, el değiştirdi. Nadir, Kıbrıs’taki malikanesinde yıllarca hapis hayatı yaşadı. İngiltere’den bir ışık almış olacak ki, geçtiğimiz aylarda İngiltere’ye döndü. Yargılandı, ama herhalde kendisine verilen sözler tutulmadı ki, mahkemenin kararı açıklandığında şoke oldu.
Geçtiğimiz gün, Londra’daki Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlanan 60 milyon Sterlinlik tazminat davasında, Nadir’in 2 yıl içinde 5 milyon sterlin ödemesine ya da 6 yıl daha tutuklu kalmasına karar verildi. 71 yaşındaki işadamı, sahibi olduğu PollyPeck şirketini yaklaşık 34 milyon sterlin dolandırdığı gerekçesiyle geçen Ağustos ayında 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Asil Nadir hiçbir mal varlığının bulunmadığını söylemesine karşın davayı yürüten hakim Holyrode, Nadir’in savunmasını kabul etmedi.
Asil Nadir, kendisine verilen gayri resmi sözlere inanarak, 2010 yılında 17 yıl aradan sonra 2010 yılında Londra’ya dönmüştü. Asil Nadir İngiltere’de kurduğu ve Londra Borsası’nda işlem gören Polly Peck şirketinden 34 milyon sterlini zimmetine geçirmekle suçlanan Nadir, Ağustos ayında, hakkındaki toplam 13 suçlamanın 10’undan suçlu bulunarak 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Asil Nadir halen İngiltere’deki Belmarsh hapishanesinde tutuklu.
‘Türkiye, bazı konularda hiç yapmaması gereken hataları neden yapmıştı?’ sorusuna yanıt ararken, Asil Nadir olayının da ayrıntılarıyla irdelenmesi gerekir. Asil Nadir ile, F 16’ların yerli yazılımla uçmasını sağlamak amacıyla “şifre kıran” ve anlaşılamayan bir nedenle intihar eden (!) mühendislerimiz aynı çerçevede değerlendirilmelidir. Türkiye, yarınlarını aydınlatmak amacıyla çalışan değerlerine sahip çıkamadığı sürece, bazı konularda karanlıkları yaşamaya devam edecektir.