1993'TE AFGAN-TÜRK DEVLETİ'NİN KURULMASINA DESTEK VERMEYEN ABD, AFGANİSTAN'A GERÇEKTEN DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK GÖTÜRMEK İSTİYORSA, YAPACAĞI ŞEY, 1928'DE GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN YAPTIKLARIDIR. 1928'DE TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AFGANİSTAN ARASINDA "SONSUZA KADAR" KAYDIYLA İMZALANAN DOSTLUK ANLAŞMASI ÇERÇEVESİNDE AFGANİSTAN'A (MAAŞLARI TÜRKİYE TARAFINDAN ÖDENMEK VE EN AZ İKİ YIL KALMAK KOŞULUYLA) TIP, ASKERLİK, PSİKOLOJİ, VETERİNERLİK, HEMŞİRELİK, RESİM, MÜZİK... ALANLARINDA ÇOK SAYIDA UZMAN GÖNDERİLMİŞTİ. AYNI ANLAŞMA KAPSAMINDA AFGANİSTAN'A GİDEN DOKTORLARIMIZIN İNŞAATINDA TUĞLA TAŞIYARAK KURDUKLARI TIP OKULU, BUGÜN 'KABİL ÜNİVERSİTESİ' OLARAK HİZMET VERİYOR. Türkistan coğrafyasını etki alanına alma konusunda, ABD ile Rusya arasında, Afganistan merkezli rekabetinin giderek keskinleştiği bir dönemde, yakın geçmişle ilgili bilmemiz gereken bazı gerçeklere dikkat çekmek istiyoruz. Afganistan'daki kaotik durumun sürmesindeki en büyük etken, giderek derinleşen ABD/Rusya rekabeti bağlamında ülke ekonomisinin çökmüş olmasıdır. Amerika, Afganistan ve çevresindeki ülkelere askeri üsler kurarak yerleşmeye çalışırken, Afgan yönetimiyle doğrudan ilişkiye geçen Rusya, ABD'yi ve NATO ülkelerini "Afganistan'ın kendini yönetecek güçlü bir yönetim kurmasını engellemekle" suçlamaktadır. Rusya, yalnızca ABD'nin Afganistan'daki varlığından değil, ülkede Taliban, El Kaide benzeri radikal grupların giderek güç kazanmasından ve Türk cumhuriyetlerini etkileme olasılığının artmasından kaygılanmaktadır. Bu nedenle Rusya, Afganistan'da ABD ile kıyasıya bir rekabet içindeyken bile, Taliban'ın Mezar-ı Şerif ve Kabil çevresinden uzaklaştırılmasında, Kuzey İttifakı (Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan) üzerinden NATO güçlerine askeri ve lojistik destek sağlamıştı. ABD ile Rusya arasındaki rekabet, işgal sonrasında Afganistan'da yeni bir yönetim oluşturulması sırasında daha da derinleşmişti. Rusya Tacik, Türkmen ve Özbeklerden oluşan Kuzey İttifakı'nın adayına destek verirken, ABD, Peştun asıllı Karzai'yi Afganistan yönetiminin başına getirmişti. Bu davranış, ülkenin kuzeyinde yaşayan 5.5 milyon Türkü çok rahatsız etmişti. YAKIN GEÇMİŞTEKİ İLGİNÇ GERÇEKLER Afganistan'la olan tarihi ve kültürel bağlarımız yanı sıra, yakın geçmişte de yaşanmış bazı önemli gerçekler var. Nedir bu gerçekler? 1) TBMM yönetimini ilk tanıyan devlet olan Afganistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, 1928'de, "sonsuza kadar" kaydıyla bir dostluk anlaşması imzalanmıştı. 2) Afganistan'daki NATO havaalanının arazisinde kurulmasına asla izin vermeyen Afganlı aşiret reisini emekli bir Türk subayı ikna edebilmişti. (Uzun hikayesini bir başka yazımızda anlatırız) 3) Amerika'nın niyeti, yalnızca, BOP coğrafyasındaki ülkelere demokrasi, özgürlük götürmekse, Afganistan'ın kuzeyinde kurulma aşamasına gelmiş Afgan-Türk Devleti'ne niçin destek vermemiştir? Afganistan'da Türk devleti?.. Evet, Sovyetlerin dağılmasının ardından, 1993'te, Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı döneminde, Afganistan'ın kuzeyinde bir Afgan -Türk Devleti kurulması ciddi ciddi planlanmıştı. Yeni Türk devletinin başkenti Mezar-ı Şerif, devlet başkanı da ya Azadbeg Kerimi ya da General Raşit Dostum olacaktı. Afganistan'ın kuzeyinde bir Afgan-Türk devleti kurma projesine Başbakan Demirel de, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov da onay vermişlerdi. Kuzey Afganistan Türklüğünün efsane lideri Azadbeg Kerimi ile birlikte Ankara'ya davet edilen General Raşit Dostum, Demirel ve Özal'ın yanı sıra Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz ve Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş'le de görüşmüştü. Kuzeyde kurulacak olan yeni devlet, Güney Afganistan için bir model ve çekim merkezi olacaktı. İlerde, koşullar elverdiğinde, federasyona gidilebilecekti. Bölgede zengin doğalgaz yatakları olduğundan, yeni devletin kısa zamanda kendi ayakları üzerinde durması da mümkün olabilecekti. Olmadı.. Türkiye'nin yıldızının parlamasına, Türkistan coğrafyasında öne çıkmasına neden olabilecek bu proje - çıkarlarıyla çatıştığından - ABD tarafından desteklenmedi, engellendi. Özal'ın beklenmedik ölümünden sonra da tamamen unutuluverdi. Anımsayacağınız gibi Semra Özal, eşinin, Türkistan dönüşünde, bir Bulgar sanatçının resim sergisinde ikram edilen limonata ile zehirlendiğini iddia etmişti. Yine Semra Özal'ın anlattığına göre, Turgut Özal ölümünden kısa bir süre önce bütün Türk cumhuriyetlerini dolaşmış, Büyük Türkistan'ın ilanı konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ortak kararla birlikte Afgan-Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşu da Özal'ın Çin ziyaretinde açıklanacaktı.. Afganistan'ın kuzeyinde bir Türk devletinin kurulmasıyla ülkenin istikrara ve huzura kavuşabileceğini hesaplayan "Süper güç", bu girişime kesinlikle destek vermeyecekti.. Çünkü, Afganistan-Türk Devleti kurulduğunda, 11 Eylül İkiz Kuleler gösterisinin bir anlamı kalmayacaktı. ABD'nin 'ön alma doktrini"ne dayanarak Afganistan ile Irak'ın işgal gerekçeleri dayanaksız kalacaktı. 1928'de imzalanan dostluk anlaşması bağlamında, genç Türkiye Cumhuriyeti, Afganistan halkını çağdaş medeniyet düzeyine taşıyabimek amacıyla, her düzeyde seferber olmuştu. ABD'nin Afgan halkını mutlu etme gibi bir kaygısı yok; Kafkasya'nın ve Türkistan coğrafyasının petrol ve doğalgaz yataklarını ele geçirerek bunları Afganistan ve Pakistan üzerinden Hint Okyanusu'na ulaştırmanın peşinde. Bu konuda kendisine rakip olabilecek Rusya ve Çin'i çevreleyip etkisizleştirebilmek amacıyla da NATO gücünü kullanıyor. Amacına ulaşabilmek için de, başta Türkiye olmak üzere, NATO üyesi ülkelerden "daha fazla muharip asker" istiyor. AFGANİSTAN'DA BİR TÜRK DEVLETİ Türkiye'nin Afganistan'ın kuzeyinde bir Türk devleti kurma girişimi, Türkistan coğrafyasında bayrak göstermesi, yalnızca ABD'nin değil, diğer küresel aktörlerin de kolayca destek verebilecekleri bir gelişme değildi. Clinton, "21. yüzyıl Türklerin dönemi olacaktır" derken, ABD'nin Türkiye'yi Türkistan coğrafyasına yerleşmek için bir araç, bir atlama tahtası olarak kullanma niyetini dile getiriyordu. Afganistan'da bir Türk devleti kurma girişiminin ayrıntılarını Türk istihbaratının Almanya diplomatı ilk sovyetologu olan Enver Altaylı'nın anılarından öğreniyoruz... Yakın tarihimizi bilmeyenler için, Afganistan'da bir Türk devletinin kurulması, uçuk kaçık bir heves gibi gelebilir. Fakat, yakın bir geçmişte yaşananlar, bunun pekala mümkün olduğunu söylüyor.. Kuzey bölgesinde milyonlarca Türkmen ve Özbek Türkü'nün yaşadığı Afganistan, 1 Mart 1921'de TBMM yönetimini ilk tanıyan devlet olmuştu. Bu karar Ankara'yı o derece heyecanlandırmıştı ki, Mustafa Kemal Kızılay'da Afganistan'a verilen iki katlı elçilik binasının balkonuna Afgan bayrağını kendi elleriyle çekmişti. 1928'de, Emir Amanullah Han'ın Ankara'yı ziyaretinde imzalanan anlaşmasının ilk maddesi, Türkiye ile Afganistan arasındaki dostluğun 'sonsuza dek' olacağını vurguluyordu. Bu anlaşma kapsamında, maaşları Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödenmek ve en az iki yıl kalmak kaydıyla, Afganlı gençlere eğitim vermek üzere doktorluktan askerliğe, veterinerlikten ressamlığa kadar çeşitli konularda uzmanlar gönderilmişti. Afgan halkına birşeyler öğretebilmek, bir beceri kazandırabilmek amacıyla gidenler arasında iki yılı yeterli görmeyip daha uzun süre kalanlar da olmuştu. O dönemde Afganistan'a giden Türk doktorların -inşaatında tuğla taşıyarak - kurdukları tıp okulu, bugün Kabil Üniversitesi'dir. 1993'de kurulması planlanan Afgan-Türk Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilişkileri de, 1928 anlaşması çerçevesinde şekillendirilecekti. İngilizler, Asya ülkelerine bağımsızlık ilhamı veren Mustafa Kemal'i düzenlediği iç isyanlarla deviremedi, ama Amanullah Han'ı kendi adamlarına devirtti, Afganlılar iç sorunlarını çözme kaygısına düştüler. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türk-Afgan ilişkileri, Afganistan'ın Rusya tarafından işgaline kadar aynı sıcaklıkta sürdü. 1993'te Özal'ın öncülüğünde Afganistan'da bir Türk devleti kurma girişiminin ayrıntılarını Enver Altaylı'nın anılarından öğreniyoruz.. Enver Altaylı 1963'te Talat Aydemir'in darbe girişiminde görev alanlar arasında olduğundan, Kara Harp Okulu'ndan çıkarılmıştı. Daha sonraları, 1968'de, MİT Müsteşarı Fuat Doğu tarafından MİT'e alınan Altaylı, "Fuat Doğu'nun harika çocuğu" olarak ve "ÜMİT" kod adıyla çalışmaya başlamıştı. Kendisi de Özbek asıllı olan Enver Altaylı, MİT'teki çalışmaları sırasında, CIA'nın Özbek asıllı Türkiye Masası Şefi Ruzi Nazar ile derin bir dostluk kurmuştu. 1977'de MİT'ten ayrılan Altaylı, MHP saflarında siyasete atıldı. 12 Eylül darbesinde sanıklar arasında sayıldığından Almanya'ya kaçtı. Vatandaşlıktan çıkarıldı. Özal döneminde yeniden vatandaşlığa alınan Altaylı, Özal ve Demirel'e uzun süre danışmanlık yaptı. General Dostum'a gönderilen yardımların koordinesinde ve Özbekistan'da düzenlenen darbe girişiminde de rol oynadığı söylenir. 19. yüzyıl başlarında uygulamaya konulan Osmanlıyı tarihten silme ve mirasını paylaşma, bakir Türkistan coğrafyasını ele geçirme operasyonu, bazı aktörlerin değişmesiyle, aynen sürdürülmektedir. 3. Dünya Savaşı'nın, Türkiye'nin varlığını koruyabilme amacıyla, Meclis kararıyla ya da bir askeri darbe ile saf değiştirmesiyle çıkacağının konuşulduğu bir dönemde, küresel gelişmeleri çok yakından izlemek durumundayız..