AMERİKAN BAHARI MI, ABD YANGINI MI?

ABD’DE NELER OLUYOR?

Minneapolis’te zenci bir vatandaşın polis tarafından hunharca öldürülmesinin tetiklediği “Nefes Alamıyorum” gösterileri, ABD tarihinin en kapsamlı protesto eylemleri olarak değerlendiriliyor.

Yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs salgını protesto eylemlerinin gölgesinde kaldı, ama ABD’de, gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına yansımayan çok başka savaşlar da yaşanıyor.

Duyduğunuzda, eminim, inanmakta güçlük çekeceksiniz, ama ABD Dışişleri Bakanı ve eski CIA Başkanı Mike Pompeo’nun 89 yaşındaki babası Wayne Pompeo öldürüldü.

8 Mayıs günü babasını toprağa veren Bakan Pompeo’nun, 13 Mayıs günü İsrail’i ziyaretinin hemen ardından, Çin’in İsrail Büyükelçisi Du Wei evinde ölü bulundu.

2011’de, Tunuslu bir işportacının kendisini yakmasıyla başlayan/başlatılan “Arap Baharı” Ortadoğu’yu Cehennem’e çevirmişti. Şimdi de, zenci George Floyd’un 25 Mayıs’ta polis tarafından öldürülmesi sonrasında televizyon ekranlarına yansıyan protesto görüntüleri, “Amerikan Baharı mı?” sorgulamasına neden olmaktadır.

M. KEMAL SALLI

ABD karıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok kentin sokakları savaş meydanına döndü. ABD gibi bir süper gücün sokaklarında bu görüntülerin yaşandığını rüyanızda görseniz inanmazdınız, ama televizyon ekranlarına kaygıyla izlediğimiz görüntüler yansıyor.

Bir zenci vatandaşın polis tarafından hunharca katledilmesinin ardından, televizyon sahnelerine yansıyan bu dehşet görüntüleri, perdenin arkasında yaşanmakta olan savaşın ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. “ABD Baharı mı?” sorgulaması, gelişmelerden duyulan kaygıların boyutunu göstermesi açısından önemlidir.

George Floyd adlı bir zencinin Derek Chuavin adlı polis tarafından hunharca öldürülmesi, insan olan herkesin yüreğini kanatan bir görüntüydü. Buna benzer olaylar daha önce de yaşanmış, fakat bu kadar büyük tepkilere neden olmamıştı. Daha doğrusu, buna benzer olaylar, ABD’de, üstü kolayca örtülen dosyalardı. Fakat bu olayın toplumsal bir tepkiye dönüşeceği belliydi; çünkü, medyaya sızdırılan videoda polis Chuvain, yaptığı “işin” görünmesini, kayda geçmesini ister gibiydi.

İsteyenler, bu “tehlikeli gelişmeler” uyarılarımızı “komplo teorisi” olarak değerlendirip keyfine bakabilir, ama anlaşılan o ki, keyifleri uzun sürmeyecektir. Çünkü koronavirüs salgını kamuflajının arka planındaki küresel egemenlik mücadelesi giderek derinleşmekte, “altın vuruş”a doğru ilerlemektedir. Bilen bilir, uyuşturucu literatüründe “altın vuruş” “ölüm” denmektir. Küresel güç olarak tanımlanan devletlerin ölümü kendi rızalarıyla kabul etmeleri mümkün olmadığına göre, yarınlarda mutlu günler yaşamamız giderek zorlaşıyor demektir.


FİLM SAHNESİ DEĞİL, YAŞANAN GERÇEKLER

Minneapolis’te zenci bir vatandaşın polis tarafından hunharca öldürülmesinin tetiklediği “Nefes Alamıyorum” gösterileri, ABD tarihinin en kapsamlı protesto eylemleri olarak değerlendiriliyor.

Her eyaletinde yaşanmakta olan protesto gösterileri, “küresel lider” olarak anılan ülkenin üzerine kabus gibi çökmüş durumda. Protestoculara karşı ordunun devreye sokulması da, Başkan Trump ile Savunma Bakanı Mark Esper’i karşı karşıya getirdi. Eline İncil alarak Beyaz Saray’dan en yakın kiliseye yaya olarak yürüyen Başkan Trump, “Orduyu sokağa çağırmak için Savunma bakanının onayına ihtiyacım yok” dedi.

Yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs salgını protesto eylemlerinin gölgesinde kaldı, ama ABD’de, gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına yansımayan ve yarınlarımız konusundaki kaygılarımızı artıran çok başka savaşlar da yaşanıyor.

Duyduğunuzda, eminim, inanmakta güçlük çekeceksiniz, ama ABD Dışişleri Bakanı ve eski CIA Başkanı Mike Pompeo’nun 89 yaşındaki babası Wayne Pompeo öldürüldü. 89 yaşındaki bir insan eceliyle ölmüş olamaz mı? Toprağı bol olsun, yaşayacağı kadar yaşamış, ölümü de doğal karşılanır. Fakat Wayne Pompeo’nun doktoru hastasının ölümünü kuşkulu bulmuş ve otopsi istemiş. Ergün Diler ve Bekir Hazar’ın yalancısıyım, yapılan bir dizi otopsi sonunda, baba Pompeo’nun zehirlenerek öldürüldüğü anlaşılmış.

8 Mayıs günü babasını toprağa veren Bakan Pompeo, yaşadığı bu şokun ardından, 13 Mayıs günü İsrail’in Tel Aviv Havaalanı’na indi. İsrail yetkililerinden Çin ile olan ilgilerini kesmelerini ve ABD’nin yanında yer almalarını isteyen Pompeo’nun Tel Aviv’i ziyaretinin hemen ardından, Çin’in İsrail Büyükelçisi Du Wei’nin evinde ölü bulunmuştu. İlginçtir, onlarca ülkeyi, Yeni İpekyolu kuşaklarındaki ticarette Çin’in dijital parasını kullanmaya razı eden Büyükelçi Wei de, Pompeo’nun babası gibi, zehirli bir iğne ile infaz edilmişti.

Mossad tarafından korunan Büyükelçi Wei’nin, İsrail dışından getirilen üç kişilik CAI timi tarafından “iğnelendiği” fısıldanıyor. Operasyon ekibinin, Büyükelçi Wei’ye kolayca ulaşabilmesini sağlayan özel bilgiler, Arkansas'taki Fayetteville Üniversitesi'nde görevli Çin kökenli Prof. Teong Ang’den alınmış. Babasının ölümü sonrasında, Bakan Pompeo’nun ihbarı üzerine tutuklanan Prof. Ang, Büyükelçi Wei’in çok yakın dostu ve sırdaşıymış.

​​​​​​​

 “AMERİKAN BAHARI” MI?

Pompeo’nun babasının intikamını almasıyla dosya kapanmış değil. Pentagon ile Çin ve destekçileri arasındaki savaş derinleşerek sürüyor.

Bir zenci vatandaşın polis tarafından öldürülmesinin ardından Amerika’da sokaklar savaş alanına dönüştü. 2011’de, Tunuslu bir işportacının kendisini yakmasıyla başlayan/başlatılan “Arap Baharı” Ortadoğu’yu Cehennem’e çevirmişti. Şimdi de, zenci George Floyd’un 25 Mayıs’ta polis tarafından öldürülmesi sonrasında televizyon ekranlarına yansıyan protesto görüntüleri, “Amerikan Baharı mı, ABD’nin beka sorunu mu?” sorgulamasına neden olmaktadır.

Şimdilerde Pentagon bir taraftan Pompeo’nun babasının katillerini ararken, diğer taraftan da, 24 Mayıs gecesi katil polis Derek Chauvin’in evine kimlerin geldiğini, neler teklif ettiğini öğrenmeye çalışıyor. Çünkü, katil polisi evinde ziyaret edenler, onu George Floyd’u öldürürken filme almış ve hiç zaman kaybetmeden küresel medyaya servis etmişti. Bütün dünyanın lanetle andığı katil polis Derek Chauvin’in, bu “operasyon” karşılığında yüklü bir “bahşiş” aldığı anlaşılıyor.

Bütün bu yaşananlar, James Bond filminden kareler değil, yaşamakta olduğumuz küresel savaştan yansıyan gerçek görüntülerdir. Savaş tamtamları, giderek daha net olarak duyuluyor.

TRUMP BAŞKANLIĞINI KORUYABİLECEK Mİ?

ABD yönetimini küresel finans baronlarının yörüngesinden kurtarmaya kararlı olan Pentagon şahinlerinin, Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri sonrasında, Demokratların adayı, Obama’nın yardımcısı Joe Biden’la değil de, damadı Kushner’den soyutlamış Trump’la yürümek niyetinde oldukları anlaşılıyor. O nedenle Trump, Covid-19’a karşı özenle korunuyor. Geçtiğimiz Cuma gecesi, zenci vatandaş George Floyd’un polis tarafından öldürülmesini protesto eden göstericilerin Beyaz Saray önünde çılgınca gösteriler yaptıkları saatlerde Trump’ın yeraltı sığınağına alınması, yaşananların sıradan bir protesto gösterisi olmadığını göstermektedir.

​​​​​​​

Bir türlü kontrol altına alınamayan Covid-19 salgını nedeniyle giderek artan işsizlik, protesto gösterilerinin giderek yaygınlaşması, yaklaşan başkanlık seçimlerinde şansını erozyona uğratması nedeniyle Trump kadar, Pentagon şahinlerinin de canını sıkıyor. Çünkü, ABD derin devleti, 2020 sonrasında da, damadı Kushner’den soyutladıkları Trump’la yürüme kararındalar. Fakat Jeo Biden’ı destekleyen Demokratlar ve Çin cephesi (küresel finans baronları, Pekin, Moskova, Telaviv, Paris  ve Londra) Amerikalı seçmeni etkilemeye, derin devleti de iç sorunlara odaklanmaya zorluyor. İşsizlik ve yoksullukla güçlendirilmiş Covid-19 virüsü, Trump’ın yeniden seçilme şansını erozyona uğratmak için kullanılmak isteniyor.

Çin’in, ABD’nin beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nu hayata geçirmesine en güçlü desteği sağlayan Londra merkezli küresel sermaye, “Çin’in küresel ekonominin kaptan köşkünde olduğu bir yeni dünya düzeni” kurma hedefinden vazgeçmiş değil. O nedenle koronavirüs salgınının arka planındaki küresel egemenlik savaşı giderek derinleşerek sürüyor. Covid-19 virüsünü etkisiz kılacak ilaç ya da aşı bulma çalışmaları da, ABD Başkanı Trump ile Bill Gates’in koruması altındaki Dünya Sağlık Örgütü arasındaki dalaşma nedeniyle aksamaktadır.

 “AŞI BULUNDU!” MÜJDESİNİ HEMEN YA DA YARIN YAZMAK DİLEĞİ İLE..

Yaşadığımız gelişmelerin arka planı, “bir virüs salgını” çerçevesine sığmayacak kadar büyük. Perde arkasında giderek netleşmekte olan görüntü, maalesef mutluluk vaad eden bir görüntü değil. Hepimizi cendere gibi sıkan günlerde insanların içlerini daha da karartacak şeyler söylemek doğru değildir, ama görünen gerçekleri çarpıtmak, savaş alanını lale bahçesi olarak göstermek de, gazetecilik etiği ile bağdaşan bir şey değildir.

 “Hazır ol cenge, eğer istiyorsan sulh-u salah” uyarısının geçerli olduğu günler yaşamaktayız. Bir tarafta küresel güçlerin egemenlik dalaşı bir tarafta Covid-19 belası.. “Aşı bulundu!” müjdesiyle uyanacağımız günün yarın olmasını olması diliyoruz.