GERÇEKLERİ GÖRELİM ARTIK

ABD’nin, terör yuvalarını kurutabilmek amacıyla, Fırat’ın doğusuna askeri bir operasyon yapmakta kararlı olduğunu defalarca vurgulayan Türkiye ile sürdürdüğü görüşmelerde, çözüm üretme yerine, Menbiç’te olduğu gibi, oyalamayı hedeflediği açıkça görülmüştür. 

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi, eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in, “Kürt-Arap karışımı bir askeri güç olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bizim oradaki ortağımızdır. Bizimle birlikte savaşmış olanların saldırıya uğramaması, onlara hiç kimse tarafında zarar verilmemesi taahhüdümüzdür” açıklaması, ABD’nin “Güvenli Bölge” konusuna bakışının özetidir. 

Bu dostluk değildir. Pentagon şahinlerinin Türkiye’yi, terör yuvasına dönüştürdükleri Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapmaya zorlayan oyalama taktiğinin dostluk sözlüğünde karşılığı yoktur.

J. Jeffrey’nin açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonda Türk ordusunun muhatabı yalnızca terör örgütü olmayacaktır. 

M. KEMAL SALLI

Suriye’deki tablo netleşmiştir. ABD, Rusya ve İran buradaki kazanımlarını elde tutabilmek için, bu kazanımlarını uluslar arası hukuk çerçevesinde kayda geçirebilmenin yollarını aramaktadırlar. Mevcut kazanımlar kabul gördüğü sürece, Fırat’ın batısındaki Rusya’nın, Fırat’ın doğusundaki ABD varlığından pek fazla şikayeti olmayacaktır. İran’ın Suriye’deki varlığı, hem ABD hem de Rusya tarafından, İsrail’le ilişkilerde pazarlık kozu olarak kullanılmak istendiğinden, görmezden gelinmektedir. 

PENTAGON ŞAHİNLERİ BİR TAŞLA İKİ KUŞ VURMANIN PEŞİNDE

Bugüne kadar Suriye’deki varlığını “DEAŞ’la mücadele” gerekçesine bağlayan ABD, burada oluşturacağı bağımsız bir devlet yapılanmasına dayanarak, bölgede kalıcı olmayı hedeflemektedir. Bu amaçla, Suriye’nin kuzey parselinde kurmayı hedeflediği devlet yapılanmasına uygun bir demografik yapı oluşturabilmek için kesenin ağzını açmış, PKK uzantısı YPG militanlarını eğitip donatarak ordulaştırmış ve maaşa bağlamıştır. 

Suriye’nin yeraltı kaynaklarının önemli bir bölümünün bulunduğu Fırat’ın doğusunda kalan bölgenin gerçek sahipleri olan milyonlarca Arap ve Türkmen, kurgulanan terör örgütlerinin baskılarıyla Türkiye’ye sürülmüş ve buralara, I. Körfez Savaşı sonrasında 36. Paralel boyunca bölünen Irak’ın kuzeyinde yapıldığı gibi, Kürt nüfus taşınmıştır. 

Böylece bir taşla iki kuş vurmayı hedefleyen ABD, Türkiye’nin güney illerinin demografik yapısını değiştirirken, Suriye’nin kuzey bölgelerinde de, kurmayı hedeflediği devlet yapılanmasına uygun bir demografik yapı oluşturma çabasındadır.

ABD, Suriye’nin kuzey bölgelerinde oluşturduğu kantonlarda hedeflediği oranda bir demografik düzenleme gerçekleştirememiştir. Bu gerçeği açıkça dile getiren ve “Buradaki Kürt nüfusu yüzde 20’ye bile ulaşmamıştır, burada bir Kürt devleti kurulamaz” diyen General Votel ABD’ye geri gönderilmiş olsa da, bu gerçek değişmemiştir. 

Bütün çalışmalara rağmen Suriye’nin kuzey bölgelerinde hedeflediği devlet yapılanmasına uygun bir demografik iklim oluşturamayan Pentagon şahinleri, PKK uzantısı YPG militanları ve YPG üniforması giydirdiği Blackwater devşirmeleriyle 60 bin kişilik bir terör ordusu kurmuştur. ABD derin devleti, kurguladığı ve binlerce TIR dolusu silahla donattığı bu terör ordusunu kullanarak, buraları kontrolü altıda tutmayı hedeflemektedir. 

FIRAT’IN DOĞUSUNA YAPILACAK OPERASYONDA TÜRK ORDUSUNUN MUHATABI YALNIZCA TERÖR ÖRGÜTÜ OLMAYACAKTIR

ABD’nin, terör yuvalarını kurutabilmek amacıyla, Fırat’ın doğusuna askeri bir operasyon yapmakta kararlı olduğunu defalarca vurgulayan Türkiye ile sürdürdüğü görüşmelerde, çözüm üretme yerine, Menbiç’te olduğu gibi, oyalamayı hedeflediği açıkça görülmüştür. 

ABD, demografik yapılarını kendi hedefleri doğrultusunda başkalaştırdığı Tel Abyad gibi Arap kökenli yerleşim birimlerine Suriyeli sığınmacıların yerleştirilmesini kabul edecek midir? 

Oluşturulacak Güvenli Bölge sınırları içinde kalacak yerleşim birimlerinde oluşturulan PYD/YPG ağırlıklı yerel konseyler, Arap ağırlıklı Suriyeli sığınmacıların geri dönmelerine, yönetime katılmalarına razı olacaklar mıdır?  

Kısaca ABD, 2011’den bu yana Suriye’nin kuzey bölgelerinde hayata geçirmeye  çalıştığı “Suriye’nin kuzey bölgelerinde bağımsız bir devlet oluşturma” hedefinden vazgeçebilecek midir? 

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Trump’ın 20 Mil (30 km) sözü var” açıklamasına rağmen, Pentagon şahinlerinin, “oluşturulacak 5-15 kilometrelik  bir güvenli bölge kuşağında birlikte devriye gezme” teklif etmeleri, Türkiye’yi, Suriye’de kurguladıkları terör devletini tanımaya davet etmek değil midir? 

ABD, güney sınırlarımız boyunca ordulaşan terör tehdidinin ve içerde giderek kangrenleşen Suriyeli sığınmacı sorunlarının kalıcı duruma gelmesi için elinden geleni yapmaktadır.

Bu dostluk değildir.

ABD’nin, ülkesini güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör kuşağına asla razı olmayacağını defalarca haykıran Türkiye’ye, “ 5-15 kilometrelik bir Güvenli Bölge” kuşağı teklif etmesi, sözün bittiği yerdir. Pentagon şahinlerinin Türkiye’yi, terör yuvasına dönüştürdükleri Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapmaya zorlayan oyalama taktiğinin dostluk sözlüğünde karşılığı yoktur. 

J. Jeffrey’nin açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonda Türk ordusunun muhatabı yalnızca terör örgütü olmayacaktır.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ABD’nin “Güvenli Bölge” konusundaki tutumunu değerlendirirken şöyle diyordu: 

“Maalesef Menbiç’te oyalamaya gittiler, sözlerini tutmadılar. Fırat’ın doğusundaki bölge terör yuvası oldu. Geçenlerde yine TIR’larca silah getirdiler. Bu durumda, 1) samimi olmaları gerekiyor, 2) oyalamanın Türkiye tarafından tolere edilemeyeceğini anlamları gerekiyor.”

Türkiye’nin bu konudaki kararı belli, peki ABD ne yapmak istiyor?

Onu da ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi, eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’den öğreniyoruz:

“Kürt-Arap karışımı bir askeri güç olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bizim oradaki ortağımızdır. Bizimle birlikte savaşmış olanların saldırıya uğramaması, onlara hiç kimse tarafında zarar verilmemesi taahhüdümüzdür.” 

Suriye’nin geleceği, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile ABD Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’nin söylemleri arasına sıkışmış durumda. 

İki ülke arasında varılan uzlaşıda ABD’nin, ‘barış koridoru’ oluşturulması konusunda güvence vermesi olumlu bir gelişmedir. Fakat bu uzlaşının, Türkiye’nin Fırat’ın doğusu konusunda duyduğu kaygıları tümüyle gidereceğini söylemek mümkün değildir. 

Gelişmeleri, iki yeni güney komşumuz olan ABD ve Rusya’nın Suriye’ye ilişkin hedefleri çerçevesinde izlememiz gerekiyor. 

Sıkıntılı, sıkıntılı olduğu kadar zorlu bir bekleme süreci..

20.08.2019