Bir milletin siyasi alınyazısında mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını görebilmek ve onun kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. - -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1927) AB ile olan ilişkilerimiz AB üyesi ülkelerin bilinçli ve planlı uygulamaları ile giderek soğumaya devam ediyor. AB her fırsattan istifade ile sindiremeyeceğini gördüğü Türkiye'yi kendinden uzaklaştırmak yolunda hareket ediyor. Bugünlerde kullandıkları malzeme ise geçmişte tamamen kendilerinin pişirip servise sundukları "Ermeni Soykırımı Yasa Tasarıları" ile ilgilidir. Geçen yıl Ekim ayında Fransa'nın Ermeni Soykırımı'nın inkarını suç sayan ve cezai müeyyideler getiren yasayı meclisinden geçirmesinden sonra bu defa da, dost ve müttefikimiz AB dönem başkanı Almanya'nın öncülüğünde Avrupa Birliği içinde soykırımın inkarını suç sayan ve bu suçlara 3 yıla kadar hapis cezası öngören yasa tasarısı kabul ettirlmeye çalışılmaktadır. Bugün bu yasada öncülük görevini üstlenen Almanya; İkinci Dünya Harbinde planlı ve proğramlı olarak YAHUDİ milleti üzerinde tipik bir soykırım uygulamıştır. Ve bunun üzerine bir daha böyle bir şey yapılmaması için 1948 tarihinde "BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi" hazırlanarak kabul edilmiştir. İşte bu Almanya kendisinin daveti ile bu ülkeye giden ve tam 45 yıldır birlikte yaşadıkları 3 milyona yakın Türk'e rağmen ülkesinde bulunan 20.000 Ermeni'nin yönlendirmesi ile Türkiye'ye yanlış yapmaya hazırlanıyor. Bununla yakın tarihte Yahudi milletine yaptığı hatayı örtebileceğini sanıyor. 29 Ocak 2007'de, AB Dönem Başkanı Almanya'nın yaptığı basın açıklamasına göre, hazırlanan bu çerçeve yasa ile üç husus önlenmek isteniyor. Bunlardan birincisi; AB ülkelerinde ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yayılmasının engellenmesidir. İkinci olarak; soykırımın, insanlığa karşı işlenen suçların ve savaş suçlarının inkarı ya da küçümsenmesi de suç kapsamına alınmasısır.. Üçüncü olarak da, ırkçı ve yabancı düşmanı düşüncelerin diğer suç unsurlarında ağırlaştırıcı faktör olarak değerlendirilecek olmasıdır. Sonuçta AB sınırları içerisinde bu kapsamda suç işleyen kişilerin 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilmesi öngörülüyor. Daha dün sadece Türk oldukları için evleri ile birlikte vahşice yakılarak öldürülen masum yurttaşlarımızı unutmuşlar, şimdi kağıt üzerinde de olsa kendi ikiyüzülülüklerini ve vahşiliklerini örtmeye çalışıyorlar. Ve de bunu insanlık olarak gösteriyorlar. Bizim içimizde barınan aydın geçinen bazı entel takımının hâlâ bu barbarları bize örnek göstermekte devam etmelerinden büyük destek buluyorlar. Pes doğrusu.. Konuyu biraz açalım..Bu yasanın açık anlamı şudur; Eğer bir AB üyesi ülke Ermeni soykırımını tanımışsa, bu çerçevede o ülkede Ermeni soykırımını inkar etmek otomatik olarak suç kapsamına girecektir. AB yasalarına göre verilen açık mesaj şudur: "Ermeni Soykırımı'nı inkar edenler, aynı zamanda ırkçı ve yabancı düşmanıdır." Haydi buyrun çıkın şimdi işin içinden.. Irkçılığı ve yabancı düşmanlığını Avrupa'da engellemeyi amaçlayan bir yasanın içine soykırımı reddetmenin, tehciri olumlu karşılamanın suç olarak yedirilmesi, açıkça Türkiye' ye verilmiş." Biz seni istemiyoruz" mesajı olarak değerlendirilmelidir. Bu yasanın Yahudi soykırımının inkarını cezai yaptırıma bağlama amacı olsa da, gerçek ve güncel amaç kesinlikle Ermeni soykırımının inkarını engellemek, tehciri savunmayı caydırmaktır. Bunun Türkiye'ye karşı bir sindirme, yıldırma operasyonu olduğu açıktır. "Ermeni Soykırımı'nın emperyalist bir yalan olduğunu ileri sürerek olmadığını belgeleriyele ispat etmenin" ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olduğu suçlamasını içinde barındıran bu yasa tasarısı tipik bir psikolojik savaş saldırısıdır. Yasanın onaylanması ile birlikte, AB'yi savunmak, Ermeni Soykırımı olduğunu savunmak ve tehcirin bir suç olduğunu kabul etmek anlamına gelecektir. Böylece Türkiye, AB'nin bu yasası çerçevesinde Ermenilere soykırım yapıldığını kabul etmemesi ya da tehcirin doğru ve zorunlu bir karar olduğunu savunması durumunda, üyesi olmak istediği AB'nin yasal düzenlemesine karşı davrandığı, dolayısıyla "ırkçılık ve yabancı düşmanlığı" suçunu teşvik ettiği için AB üyesi olamayacaktır. Aksini düşünelim. Türkiye, soykırımı kabul edip AB üyesi olması durumunda, üye ülkelere yüklenen sorumluluk dahilinde soykırımı inkar eden, tehciri doğru bulan yurttaşları hapis cezasına çarptırmak durumunda kalacaktır. Akıl yürütmeye devam edelim. Biz biliyoruz ki, AB üyesi ülkeler parlamentolarında "soykırım"ın gerçekleştiği tarihler olarak 1915-1923 yılları gösterilmektedir. Bu durumda kurtuluş savaşımızı övmek dahi suç kapsamına girmektedir. Zaten bu adamlar bize Kemalizm sözcüğünü kullanmamamızı ve Atatürk resimlerini resmi dairelerden indirmemizi tavsiye etmiyorlar mıydı? Şimdi gerçek niyetlerini açıklamış oldular. Özetleyecek olursak, bu yasanın kabulü ile birlikte soykırım konusu artık diaspora Ermenilerinin oyuncağı olmaktan çıkacaktır. Çünkü sadece bu yasa taslağı bile Ermeni soykırımı iddialarının arkasında küresel emperyalist güçlerin bulunduğunu ispatlamakta ve bir bakıma Türkiye'nin eline kullanabileceği geçerli bir argüman vermektedir. Şimdi artık savunmamızı Ermeni Diasporasına karşı değil, doğrudan emperyalist Avrupalıya karşı yapmak durumunda kalacağımız gerçeği ile karşı karşıya bulunmaktayız.. Sonuç olarak; Türkiye'ye karşı cephe oluşturmuş küresel güçlerin maşası durumundaki diaspora Ermenilerinin her yıl "ERMENİ SOYKIRIMI" günü olarak kabul ettikleri 24 Nisan tarihinde yerleştikleri ülkelerde çeşitli etkinliklerle konuyu gündeme taşımaları konusu kesin bir başarıya ulaşmış olacaktır. Peki bu husus Türkiye'ye etki eder mi? Etmemelidir. Tamamen yalana dayalı ve tarihi gerçekleri inkar eden hususların bir takım siyasi gerekçelerle kanunlaşması yanlıştır. Yanlışlar bilimin ışığında demokratik yönetimlerde daima doğrulara yerine terk etmek zorundadır. Bütün dünyada Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk milletini, " Ermenileri soykırıma uğratmış bir ülke ve soykırım yapan insanlar" gibi göstermeye çalışmaları her zaman sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Hakikat er veya geç ortaya çıkacaktır. Eğer biz dik duracak olursak bütün bu olumsuz çabaların sonsuza kadar da başarısız olacağı da kesindir. Bilelim ki, her geçen gün güçlenen, bölgesinde ve yakın çevresinde sözü geçen önemli bir potansiyel güç olduğu artık açıkça anlaşılan Türkiye'nin düşmanları giderek artmaktadır. Bugün Türkiye tarihi olaylar saptırılmak suretiyle sistemli ve çok taraflı bir saldırı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Fakat bizim bu sistemli saldırıya karşı koyacak gücümüz ve tecrübemiz vardır. Burada dikkatle düşünmeli ve aklıselimimizi kullanmalıyız. Fevri ve mantıksız davranışlardan kaçınmalıyız.