Milliyet'in Washington muhabiri Yasemin Çongar hakkındaki "AB'nin Türk kamuoyuna duyurmak istediklerini aktaran bir kalem" değerlendirmesi oldukça yaygındır.  

Bu, oldukça iddialı değerlendirmede, mesleki kıskançlığın ne derecede etkili olduğunu elbette bilemeyiz. Fakat, Çongar'ın Washington kulislerini aktarmadaki başarısını inkar etmek mümkün mü?  

Çongar'n Washington kulislerine sızmadaki başarısını inkar edebilen yok; merak edilen şey, Çongar'ın yazılarında kendi izlenimlerini mi aktardığı, yoksa ABD yetkililerinin duymamızı istediği şeyleri mi yansıttığı bilmecesi...  

"ABD'nin, duymamızı isteklerini aktarıyor" suçlaması bu denli yüksek sesle dile getirilmeye başlanmışsa, Çongar'ın yazılarını okuyanlar satırların aralarında nelerin gizlendiğini, bir başka dikkatle görmeğe çalışacaklardır.  

Yasemin Çongar gerçekten bir "Amerikan borazanı" mıdır, yoksa, Washington D.C. kulislerine derinlemesine sızmayı başarabildiği için mi bu tür suçlamalara muhatap olmaktadır?  

Yasemin Çongar'ın gazeteciliğin onurunu zedeleyecek siyasi oyunlara alet olabilceğine ihtimal vermesek de, dünyaya pabucunu ters giydiren bir siyasi kadronun, Milliyet'in deneyimli muhabirini zaman zaman ustalıkla hazırlanmış tuzaklara düşürebilme olasılığını da gözardı edemiyoruz.  

ÇONGAR DA TUZAĞA DÜŞÜRÜLMÜŞ OLABİLİR  

Yasemin Çongar'ın Washington kaynaklı haberlerini okurken, zaman zaman kafalar karışıyor.  

Karışmayacak gibi de değil...  

"Washington, Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün Telafer operasyonunda sivil Türkmenler'in ölmesiyle bağlantılı olarak yaptığı 'İşbirliğini keseriz' sözlerine derin tepki" duymuş!  

Washington'daki bir kaynak, Gül'ün kendisiyle konuştuktan sonra bu tarz bir açıklama yapması, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel'ı hem şaşırtmış, hem de kızdırmış!  

Bir başka yetkili de, Gül'ün "İşbirliğini keseriz" söylemini "iç tüketime yönelik" Ve bu nedenle de "zararlı" bulduğunu söylemiş...  

Ne demek isteniyor bu aktarımlarla? Türk kamuoyuna birşeyler mi telkin edilmek isteniyor?  

Türkiye'nin Dışişleri Bakanı olarak, Abdullah Gül, Telafer kıyımını sineye mi çekmeliydi?  

IRAK'I İŞGAL ETMİŞ OLAN ABD, MUHATABINIZ IRAK HÜKÜMETİ DİYOR  

Washington'a göre Türkiye'de Telafer konusunda gerçeklerden çok uzak şeyler söylenip yazılmış. Kentin demografik yapısını değiştirmek amacıyla bir Türkmen katliamı yapıldığı bile öne sürülmüş! Türk hükümeti bunun gerçek olmadığını biliyor, ama söyleyemiyormuş!  

Çongar'ın "Washington'daki bir yetkiliye dayanarak" yaptığı bu değerlendirmeye, bu vurgulamaya "masum, tarafsız bir izlenim" diyebilir miyiz?  

Washington kulislerindeki konuşmalar yansıtılırken yapılan vurgulamayla, biraz da "Türkiye yanlış yapmıştır" denmek istenmiyor mu?  

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Musul'da bir konsolosluk ve Ovacık'ta ikinci bir sınır kapısı açmamızı Amerika'nın engellediğini ima etmişti.  

ABD'li bir yetkiliye göre, "Musul'da konsolosluk, Ovacık'ta ikinci bir sınır kapısı açmak Amerika'nın değil, Irak hükümetinin iznine bağlıymış. Türkiye Washington'u değil, Bağdat'ı ikna etmeliymiş."  

Ayrıca (buraya dikkat!), Ankara, Bağdat ile daha sık temasta bulunmalı ve "Irak'lı Kürt yetkilileri, kuzeydeki partilerin değil, Irak'ın temsilcileri olarak benimsemeye" alışmalıymış!  

"Irak'ta Türk İzleri Siliniyor" başlıklı sohbetimizi hatırlayınız (20.08.2004). ABD, dilinin altındaki baklayı çıkarmaya hazırlanıyor. Hem Türkiye'nin, hem de bölge ülkelerinin Irak'ın kuzeyinde yeni bir bağımsız oluşuma hazır olmalarını, artık lisanı hal ile değil, açık açık söylemeye ve söyletmeye başladı.  

Çangar'ın Milliyet'teki 20.09.04 tarihli yazısının son satırlarında bu hazırlığın ayak seslerini duyar gibiyiz:  

"AB yoluna girmiş bir Türkiye, Irak'a bu yolun genişlettiği ufuktan bakabilecek mi? Washington'la ve Bağdat'la bu rahatlıkla konuşabilecek mi?"  

21. yüzyılın haritası yeniden şekillenirken çok dikkatli olmalıyız.  

 

KÜPE: İnsanın elinde olmayan tek şey, mevsimleri yönetmektir.  

W.Russel Lowell