“Allah, mü’min’lerden canlarını ve malların, cennet kendilerinin olması karşılığında satın aldı. Onlar, Allah yolunda çarpışarak, öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Allah’ın Tevratta, İncil’de ve Kur’ân’da gerçekleşmesini va’dettiği hak bir sözdür. Sözüne Allah’tan daha bağlı olan kim vardır? O halde yaptığınız bu alış verişinizden dolayı size müjdeler olsun! İşte bu, büyük kazançtır.” (Tevbe 9/111)
“Mücrimler, (günahkârlar), istemese de hakkı ortaya çıkarmak ve bâtılı yok etmek,” için cihâd, (Allah yolunda mücâdele (savaş), kıyâmete kadar devam edecektir.
Düşman hangi cephe’den taarruz ve tecâvüz ederse, o cephedekilere cihâd Farz-ı Ayn’dır; Erkek, kadın yaşlı, çocuk herkes eline geçirdiği, silah, sopa, balta, nacak, tahra ve her nev’i kesici, delici âlet her ne varsa kapıp, cepheye koşacak, düşmana karşı koyacak vatanlarını-cephelerini koruyacaktırlar. diğer cephelerde bulunanlara ise, Cihâd Farz-ı Kifâye’dir. Aralarından ba’zılarının cihad için harekete geçmeleri halinde, farziyyet diğerlerinden sakıt olur. Lâkin, düşman Vatan’a, bütün cephelerden taarruz etmiş, Vatan tehlikeye ma’rûz ise, o Vatan’da yaşayanların tamamına Cihâd Farz-ı Ayn olur. Herkes, ama herkes, kadın-erkek, yaşlı-çocuk elinden geldiğinde düşman’a karşı koyacak Vatanı’nı müdafaa edecektir.
15 Temmuz 2016, en uzun ve en karanlık gecede, Azîz Vatanı’mıza taarruz eden düşman, dünya tarihinde bir misli görülmemiş, sinsî, kalleş, hâin, aklınıza gelen ve gelecek bütün kötü sıfatlara lâyık, deccâl’in ordusu, hâşâ! Bunlara “Ordu”, demek en başta, mâzisi, İslâm adına şan’la, şerefle, zaferlerle dolu, Kahraman Türk Ordusu’na hakâret olur. Bunlar ancak deccâl’in çapulçuları, hempaları olabilirler.
Deccâl’in, çapulcuları, hempaları 15 Temmuz gecesi, Azîz Milletimize ve Azîz Vatanımıza bütün cephelerden taarruz ettiler; Azîz Müslüman Türk Milletinin temsil yeri, Millî İrâde’nin Tecelligahı, T.B.M.M.’si, F 16’lar ve gökten ateş kusan son sistem Modern helikopterlerle bombalandı. Devleti temsîl eden, Devlet’in Başı, Anayasa’ya göre Türk Orduları’nın Başkomutanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı ta’til beldesi, SAT Komandoları, (Sualtı Taarruz Komandoları) ve Muharebe Araştırma ve Koruma Komando’ları, tarafından kuşatılmış ve bombalanmıştır.
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bombalanmıştır. Devletimizin güzîde Emniyet güç’leri, Özel Harekât Merkezi ve Özel Kuvvetler Merkezi bombalanmış, ilk etap’ta 50’den fazla Özel Harekât Polisimiz şehid edilmiştir.
Azîz Milletimiz, İşgâl, bölme-parçalama harekâtını, İstanbul’da Boğaziçi Köprüsünün, (15 Temmuz Kurtuluş Harekâtından sonra bu Köprü’nün adı, “15 Temmuz Şehîdler Köprüsü” olarak değiştirilmiştir.) tek taraflı Anadolu Yakasından Rumeli Yakasına geçişlere kapatılması ve Köprü’nün Beylerbeyi katılımında görülen ba’hareketler ve Ankara’da, alçaktan uçan F 16’lar ve yer yer, helikopter’lerin uçuşlarıyla muttalî olmuştur.
Azîz Milletimiz “Neler oluyor, bu hareketler nenin nesidir? Derin inkisarı ve hayreti içerisindeyken, ilk açıklama Başbakan’dan geldi. “Bu bir kalkışma dır, Ordu içinde emir-komuta zincirine dayanmayan ba’zı çete mensubu, asker elbisesi içindeki çapulcuların hareketidir, gereği yapılacaktır,”
Kısa bir müddet sonra, bulunduğu şartlar gereği, Televizyon-Radyo kanallarının normal yayınlarında Milletimize hitap etme imkânı bulamayan, Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan, 4,5 G ile Cep Telefonları vasıtasıyla ba’zı Televizyon kanallarından Aziz Milletimize hitap etme imkânı buldu. “Bu hareket, Ordu içinde, asker kıyâfetlerine bürünmüş, Fetöçü, hâinler tarafından başlatılmış bir harekattır. Ben Milletimden, meydanlara, Hava Alanlarına çıkmalarını istiyorum, Ben de meydanlarda olacağım,” dedi.
Cumhurbaşkanı’nın bu zor şartlarda Milletine yaptığı da’vet, Azîz Milletimiz tarafından, Anayasa’ya Başkomutan’ın Milleti’ne bir cihâd, bir gazâ da’veti olarak kabûl edildi. Aziz Milleti’mizin bütün ferd’leri, siyâsî, iktisadî ve içtimâî görüşleri ne olursa olsun, genciyle, ihtiyarıyla, erkeğiyle, kadınıyla çocuğuyla herkes, ama herkes ailesinden o an için sokağa çıkamayanlarla helâlleşerek, vakit bulanlar abdest alıp iki rek’at Sefer namazı kıldıktan sonra hemen sokağa atıldılar, vâsıtası olanlar vasıtalarıyla, vasıtası olmayanlar yaya olarak, uçarcasına, nerede tehlike varsa, Şehidler Köprüsüne, Şehzâdebaşındaki Büyükşehir Belediye Binasına, Yeşilköy ve Kurtköy Hava meydanlarına, hangi istikâmetlere tevcih edilmişseler o istikâmete uçarcasına, koşaradım gitmişlerdir.
Aziz Milletimiz, çok kısa bir müddet zarfında, bu işgâl, bölme-parçalama harekâtı’nın, Milletimiz, Memleketimiz için bir ölüm-kalım savaşı olduğunu derîn irfanı ve eşsiz sezgisiyle idrâk etmiş, “Toprağın üstünde zillet içinde, şerefsizce, dini, ırzı, namusu, bütün ma’nevî değerleri, malı-mülkü Pây-i mâl edilmiş bir şekilde yaşamaktansa, şerefiyle toprağın altında yatmayı yeğlemiş, kalbinde imanı, dilinde tekbiri, bulabilenlerin elinde Ayyıldızlı Bayrağından başka, hiçbir silahı, cebinde çakısı bile bulunmadığı halde, Meydan-ı Gazâ’da, göklerden ölüm kusan F 16’lara, en son Teknoloji ile donatılmış helikopterlere Şehid’ler Köprüsünün 165 metre yüksekliğindeki ayağından, Keskin Nişancı’nın, 3 metreden, 5 metreden ateş eden piyâde’lerin ateş kusan silahlarına karşı iman dolu göğüslerini siper etmişler, şehîd düşmüşler, ellerini, ayaklarını zayi ederek muhtelif yerlerinden yaralanarak gâzî olmuşlardır.
Gece’nin ilerleyen saatlerinde felâketin, fecaatin boyutları netleşmeye başlamıştı. Cumhurbaşkı ve Başbakan’ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Eski Başbakanlardan Ahmed Davutoğlu’nun, sarih ve net açıklamalarına rağmen, Deccâl’in, Kelb-i Akûr’ları arasına katılmayan, Vatanperver, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından, Komuta Kademe’sinden herhangi bir açıklamada bulunulmaması zihinleri bulandırıyor, Azîz Milletimizi derinden bir endişe’ye sevk ediyordu.
Tam bu sırada, Türk oğlu Türk, Mert bir asker, duruşuyla yarının Tarihçilerinin kendisinden sitayişle bahsedeceği, 1. Ordu Komutanı, Or. Gen. Ümit Dündar, -Cumhurbaşkanı ile devamlı irtibat halinde olduğu söylendi- Televizyon kameralarının karşısına geçti, Aziz Milletimizin derin endişelerini izâle eden açıklamalarda bulundu.
Merâk edilen, Genel Kurmay Bşakanı’nın ve diğer Kuvvet Komutanlarının nerede oldukları ve hangi tarafda olduklarıydı.
İlerleyen saatlerde, 1. Ordu Komutanı’nın açıklamalarına benzer açıklamalar, Özel Kuvvetler, (Bordo Bereliler), Komutanı, Tüm. Gen. Zekâi Aksakallı, (Kendileri YAŞ Kararıyla Kor. Gen. terfî etttirilmiş ve aynı makamda ibka edilmiştir). ve Jandarma Komutanlığında, Tuğ. Gen. Arif Çetin’den gelmiştir. (Arif Paşa da YAŞ Kararıyla Tüm. Gen. Terfî ettirilerek Van Jandarma Asayiş Kol. ord. Komutanlığına ta’yin edilmiştir.
Arap’ların meşhûr bir sözü vardır. “El-LEYÂlÎ HUBLâ, (Geceler pek çok şeylere hâmile’dir,) En uzun ve en karanlık gece’de karanlık yavaş yavaş soyulup, şafak açtığında, Aziz Milleti’mizin derin endişe duyduğu, şüpheler üzerindeki karanlık sis bulutları açıldıkça, derîn endişe ve korkunç şüphe izale edilmiş, Azîz Milletimizin her ferdi, her ne kadar asîl ve büyük bir Millet’in bir ferdi olmanın derîn huzuru içinde tatminlerin en güzeli ve saâdetlisi ile tatmin olmuşlardı.
Görülmüşdü ki, işgal, bölme-parçalama harekâtına katılanlar, Deccâl’in, Cellâd’ın, kudurmuş köpekleri, Kahraman Ordumuz içinde ekalliyetteydi. Genel Kurmay Başkanı, Or. Gn. Hulûsi Akar, 2. Başkan Yaşar Güler ile Karakuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı Karargahta rehîn alınmışlar ve enterne edilerek Akıncı Hava Üssüne götürülmüşlerdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanı, İstanbul Sokaklarında Darbecilerle sanki, Saklanbaç oynarcasına dolaşmış, Gölcük’teki Donanma Komutanlığındaki gemiler, hâin, Darbeci Amiraller tarafından muhtelif istikâmetlere hareket ettirilip kendisini esir almak için her tedbiri almalarına rağmen, bütün hile ve desîselerini bozmuştu.
Hava Kuvvetleri Komutanı ba’zı üst rütbeli Havacı Generallerle birlikte, İstanbul-Kadıköyü, Moda Deniz Kulübünde Üst rütbeli, Havacı bir Generalin kızının düğününde bulnuyuordu.
Darbeciler, kendisini ve ba’zı üst rütbeli generalleri derdest edip, Akıncı Hava Üssüne götürmüşlerdi.
Komuta Kademesinden, işgal Harekâtı içinde bulunan kimse yoktu.
Harekâtın içinde olan en yüksek rütbeli generaller, Yaş Üyesi, Hava Orgenerali, Akın Öztürk ile 2. Ordu Komutanı Orgeneral Hudûti idi.
Cumhurbaşkanıyla, Başbakan’la, 1. Ordu Komutanıyla kesintisiz iletişim te’min edildiğinde ve Genel Kurbay Başkanı Hulûsi Akar’ın Darbeciler elinde rehin olduğu vuzuha kavuşunca, çok kısa bir istişâre’den sonra, Başbakan’ın imzasıyla, 1. Ordu Komutanı, Or. Gn. Ümid Dündar Genel Kurmay Başkanlığı’na ta’yin edilmiş, Emir-Komuta Zincirinde bir kopukluğa meydan verilmemiştir.
15 Temmuz-En uzun ve En Karanlık gece, Devletimize Milletimize bin yıllık tecrübe kazandırmıştır. İnşa Allah! Pek çok hayırlara vesiyle olacaktır.!..