Muhteşem Kurtuluş Savaşı’nın, daha milletçe toparlanma yıllarının yüzüncü yılını idrak ettiğimiz bugünlerde, bu yazımı da Güney Cephesinde; Urfa, Antep ve Adana’da Kuva-yı Milliye’nin teşkiline ve mücadelesine ayırdım. 

Malumları Fransızlar, Mondros Mütarekesi’nden bir yıl sonra Maraş ve Urfa’yı İngilizlerden 30 Ekim 1919’da devralarak işgal etmişlerdi. Ve tabii ilk işleri Urfa Jandarma Tabur Komutanını görevden almak, Suruç Kaymakamı ile Jandarma Komutanını da tutuklayarak Adana’ya sürmek ve Ermenilerle yakınlarını da hapishanelerden çıkarmak olmuştu. 

Urfa Mutasarrıfının bu tür keyfi uygulamaları şikayeti de bir sonuç vermemişti. Ermenilerin taşkınlıkları ile Fransızların keyfi tutumlarına çare aranırken yeni bir Jandarma Tabur Komutanı atanmıştı. Heyet-i Temsiliye’nin de talimatı ile göreve başlayan Yüzbaşı Ali Saip, Urfa Mutasarrıfı, şehrin ileri gelenleri ve aşiret reisleri ile anlaşarak, Diyarbakır Kolordu Komutanlığının desteklerini de alarak, 20 Aralık 1919’da Urfa Kuva-yı Milliye teşkilatını kurdu. 

Kısa sürede mevcudu üç bine ulaşan Milli Teşkilat muhtemel çatışmaya hazılanıyordu. Nihayet Yüzbaşı Ali Saip, Kuva-yı Milliye’yi ve yöredeki silahlı aşiret kuvvetlerini 7 Şubat 1920 günü şehrin güneyinde toplayarak, Fransız işgal kuvvetlerine “Türk Milletinin esareti kabul etmediğini, mütarekeye aykırı işgali reddettiğini” belirterek “24 saat içinde Urfa’nın boşaltılması” ültimatomunu vermiş ve hiçbir mukavemetle karşılaşmadan şehre gireye başlamışlardı. 

Ertesi gün gerginlik içinde, bir kaza kurşunu Urfa’da kanlı bir kent savaşının başlamasına neden oldu. Şehirde, yarısı Ermeni bin mevcutlu Fransız birliği ile Milli Kuvvetler arasındaki sokak-sokak, ev-ev bir savaş başlamıştı. 

Fransız İşgal Kuvvetleri ile Milli Kuvvetler sayısal olarak denk kabul edilse ile Fransızların top ve makineli tüfekleri, büyük bir ateş gücü desteği sağlıyordu. Buna rağmen Urfa’da Fransızlar adeta kıstırılmış, kuşatılmış gibiydi. 

Maraş’tan sonra Urfa’nın kahraman evlatları da, bütün yokluk ve yoksulluklara rağmen, koca Fransız Ordusu ile savaşı başarıyla sürdürüyorlardı. 

Urfa’nın Fransız İşgal Kuvvetleri; Türk kuşatmasının yarılmasından, takviye ve destek alabilmekten artık ümidini kesmişti. 8 Nisan 1920’de Urfa Mutasarrıfına anlaşma önerdiler. 

Buna göre Türkler ellerindeki Fransız esirleri teslim edecek, Fransız İşgal Kuvvetleri de silahları ile  şehri boşaltacaktı. Ayrıca Fransızlar Cerablus’a kadar Türklerden kedilerine refakat edilmesini, şehirdeki Ermenilerle diğer yabancıların güvenliklerinin sağlanmasını da talep etmişlerdi. 

Taraflar anlaşmış, Fransızlar 10-11 Nisan 1920 gecesi Urfa’yı boşaltmışlardı. Ve Güney Cephesinde Urfa’nın kahraman evlatları, Maraş’tan sonra, bütün yokluk ve yoksulluklara rağmen Koca Fransız Ordusunun elinden Urfa’yı kurtarıp geri almayı başarmışlardı. Ve bu destansı direniş ve başarının anısı, 1984 yılında kentin adı ŞANLIURFA olarak değiştirilerek ebedileştirilmiş, Şanlıurfa’nın kahraman evlatları da onurlandırılmışlardı. 

***

Değerli okurlarım, o günlerde Ayıntap olarak anılan Antep’i Fransızlar; Ateşkesten bir yıl sonra 5 Kasım 1919’da, İngilizlerde devralarak işgal etmişlerdi. O gün bir Ermeni taburu da beraberinde olan Fransız İşgal Kuvvetleri, yerli Ermenilerin çılgın gösterileri arasında kente girmiş ve Akyol Polis Karakolunda asılı Türk Bayrağı da, bir Fransız subayı tarafından indirilmişti. 

Anteplilerin tepkisini çeken bu çirkin olaylar; Türk halkını ateşlemiş, galeyana getirmişti. Hemen büyük bir miting yapılarak olaylarlar protesto edilmişti. Ayrıca Diyarbakır 13ncü Kolordu Komutanının da yaşanan olayları birkaç defa protestosuna rağmen, Fransızlar Türkleri aşağılayıp, ezmeye, Ermenileri de himayeye devam ediyorlardı. 

Akyol Polis Karakolunda bayrak indirilirken müdahale eden polis memurunu görevden atan Fransız Komutanlığının, resmi dairelere Türk Bayrağı asılmasını da yasaklaması, Fransız ve Ermeni askerlerin taşkınlıklarının artmasına neden olmuştu. Sokaklarda Türk kadınlarının peçeleri yırtılarak pervasızca taciz ediliyor, cinayetler işleniyordu. Fransız askerlerin taciz ettiği bir kadını, korumak isteyen yedi yaşındaki oğulunun süngülenerek öldürülmesi, Antep’i ayağa kaldırdı. 

Antep’te bütün dükkanlar kapatılıp olay şiddetle protesto edilirken halk ateşlenmiş gibiydi. Zaten Fransızlar Antep’i işgal ettiğinde, halkın teşebbüsü ile Milli Teşkilat kurulmuş ve Mustafa Kemal Paşa’nın talimatları doğrultusunda düzenlemeler yapılmış, Kuva-yı Milliye’yi yönetmek için Şefik Özdemir Kılıç Ali ve Şahin beyler de bölgeye gönderilmişti. Kısa sürede Antep Kuva-yı Milliye Teşkilatı tarafından; herbiri yüz mücahitten oluşan, yedek subayların komuta ettiği yirmiyedi adet semt teşkilatı da kurulmuştu. Ve Fransız askerlerin sebep olduğu insanlık dışı vahşetin ardından Antep sanki bir kıvılcım bekler gibiydi. Çok geçmedi 11 Ocak 1920’de Antep’ten bir Fransız birliği Maraş’a takviye olarak gönderilmişti. Bu birliğin, geceyi geçirmek için Araptar köyünde köylüleri dışarı atıp evleri yağmalamaları üzerine civar köylerle birlikte silahlanan köylüler, Fransızların hücumla bu kuvveti kâmilen imha etmişlerdi. İşte o gün, Antep’te il kurşun 11 Ocak 1920’de Araptar köyünde atılmıştı.  

Daha sonra 3 Şubat’ta bilahare de 18 Şubat’ta Antep’e takviye gönderilen Fransız taburları ile ikmal kollarının, Kilis civarında Şahin Bey’in kurduğu pusularla ağır zayiat vererek geri dönmek zorunda kalmaları Fransız İşgal Komutanlığını ayağa kaldırmıştı. Zira o günlerde Fransızlar Maraş’tan kovulmuş, Urfa’da da kent içinde savaş devam etmekteydi. Ve Fransız Komutanlığı Antep’e; iki süvari bölüğü ile takviyeli ve bir topçu bataryasının desteklediği toplam mevcudu ikibinbeşyüz olan bir piyade alayı ile tankların desteğinde dörtyüz araçlık ikmal konvoyunu 26 Mart günü Kilis’ten sevk etmişti. 

Antep’te kahramanlığın simgesi olan Teğmen Şahin Bey; Fransız takviye kuvvetini, Kilis-Antep yolu üzerinde Kızılburun mevkiinde müfrezesi ile karşılamış, daha sonra da Kertil ve Elmalı Köprüsü bölgelerinde kendisinden çok çok üstün bu takviye kuvveti ile üç gün kahramanca savaşmış, 28 Mart 1920 günü yoğun topçu ateşleri arasında Bostancı sırtlarıda son mermisine kadar direnirken şehit olmuştu. 

Bugün Gazianteplilerin gönüllerinde yaşayan bu kahramanın, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin Şahinbey İlçesi’nde bir heykeli de vardır. Ayrıca Anıtkabir’de de; Kurtuluş Savaşı’nda büyük hizmetleri görülen, aralarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de bulunduğu, sivil-asker yirmi kahramanın büstleri arasında, Şahin Bey’in büstü de sergilenmektedir. Böylece Şahin Bey’le birlikte Gaziantep, Anıtkabir’de çok anlamlı bir alanda yer alma şerefine ulaşmıştır. 

Şahin Bey

(1877 - 1920) 

Antep’de doğdu. Asıl adı Mehmet Sait’tir. Şahan Bey olarak da bilinir. Rüştiyeden ayrılıp er olarak Yemen Cephesi’ne gitti. Alayını, mahsur kaldığı Aynelcebel Kalesi’nden kurtardı için teğmen yapıldı. Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde görev aldı. Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, Nizip Askerlik Şubesine atandı. Fransızlar Antep’i işgal edince, Kilis Kuva-yı Milliye Komutanı olarak işgal kuvvetleriyle çarpıştı. Uzun süre, Fransızların Antep’e destek kuvvet göndermesine engel oldu. Bostancı sırtlarında Fransızları Antep’e sokmamak için kahramanca savaşırken şehit düştü.