MÛSIKÎ İNKILÂBININ SOSYOLOJİSİ
Klasik Türk Müziği Geleneğinde Süreklilik ve Değişim


‘Müzik Sosyolojisi’ ülkemizde çok az bilinen bir ilim dalıdır. Hatta sosyologlar yakın zamanlara kadar müzik tartışmalarına uzak kalmışlardır. Güneş Ayas’ın hazırladığı 16 X 23 santim ölçülerinde 416 sayfalık esere şöylece bir göz atanlar, müzik sosyolojisinin, derinlikli bir ilim olduğunu derhal anlıyorlar.
Kitabın müellifi, Cumhuriyet yönetiminin müzikte ‘batı’yı tercih ettiğini belirtiyor. Sonraki sayfalarda bu kanaati meydana getiren hâdiseleri teferruatlı bir şekilde anlatıyor.
Bilindiği gibi medeniyet beynelmilel, kültür millîdir. ‘Notaların dili beynelmileldir’ denilmesine rağmen, Mûsıkî, millî olan kültürün çok önemli bir unsurudur. Ne yazık ki bu önemli unsur, iç ve dış yıkıcı tesirlere ilâve olarak resmî müdâhalelerle ‘devrim’ tahribatına mâruz kalmasına rağmen, husûsiyetlerini önemli ölçüde koruyabilmiştir. Kültürümüzün diğer önemli unsurları olan dil, üçlü tahribata, mûsıkî kadar mukavemet gösterememiş, âdeta bir ‘dil jenosidi’ yaşanmıştır. Bu husus, İngiliz Türk dili uzmanı Geoffrey Lewis tarafından da tespit edilmiş, ‘Trajik Başarı / Türk Dil Reformu’ isimli kitabında teferruatlı bir şekilde açıklamıştır.
Güneş Ayas’ın şikâyetçi olduğu Cumhuriyet’in ‘batıcı’ tercihinin tesirleri din alanında da tahribata sebebiyet vermiştir. Özellikle laiklik kavramı Anayasa’da yer aldıktan sonra, sekülarist görüşler güçlenerek ön plana çıkmış, laikliği dinin yerine ikame etmeye çalışanlar ‘gözde aydın’ olarak alkışlanmıştır. Neticede insanlarımızın bir kısmı, kabahat işliyormuş gibi ibâdetlerini gözlerden uzak şekilde yapmaya mecbur bırakılırken, mühim bir kısmı da İslamiyet’le bağlarını asgariye indirmiştir. Son yıllarda İslâmiyet yükselen değer olmakla birlikte, halk arasında, biraz derin bir tahlil yapılabilse, içi hafifletilmiş bir İslamiyet anlayışının yaygınlaştığı görülecektir.
İlim, statik değil dinamik bir yapıya sâhiptir. Din mevzuundaki hükmü ilâhiyatçılara bırakırsak, dil ve mûsıkînin de gelişmek için değişmek mecbûriyetinde olduğu söylenebilir. Fakat bu değişimin, özünü ve temelini koruyarak gerçekleşmesi arzu edilir.
Sıkıntılı dönemin başladığı Tanzimat’tan bu yana, batılılaşma olarak isimlendirilebilecek her türlü değişim, milletin değil yönetim kadrolarının tercihi olarak uygulamaya konulmuştur. İnsanlarımız, yabancı mutfaklarda pişirilen, damak zevkine uymayan taamlarla yaşamak mecbûriyetinde bırakılmıştır.
Türkiye’yi batıya eklemlemek isteyenler en çok müzik sâhasında zorlanmaktadır. Çünkü kültür unsurlarımız içerisinde en büyük mukavemet müziğimiz tarafından sergilenmektedir.
Güneş Ayas’ın belirttiğine göre müzikte batılılaşma hareketi; ‘Sultan Üçüncü Selim Han döneminde başlamakla birlikte, esas dönüm noktası Sultan İkinci Mahmud Han devrindedir. Yeniçeri Ocağı’yla birlikte Mehterhâne kapatılmış ve yerine Mızıka-yı Hümâyun kurulmuştur. Böylece orduya batılı bir hava verilmek istenmiştir.’ (s: 83, 84) Müzikte batılılaşma hareketi, 188 yıl içerisinde hayli mesâfe katetmiş olmakla birlikte nihâî hedefe ulaşamamış, Türk müziğini bir miktar tahrip etse bile onu mezara gömememiştir. Endişeler devam etmektedir. Devletin kurumlarında Türk müziğinden ‘Alaturka’ diye bahsedilmektedir. Bu isimlendirme yanlıştır. Üstelik bu gariplikler, ‘yerli’ olduğunu her vesile ile vurgulayan siyâsî kadroların yönetime hâkim olduğu dönemde yaşanıyor. Demek ki ecinniler yine hükümferma…
Güneş Ayas’ın ‘Mûsıkî İnkılâbının Sosyolojisi’ isimli eserinde bu ve benzeri konular ilmî bir şekilde ele alınıyor. ‘Zeki Üngör’ün, Edgar Manas tarafından orkestrasyonu yapılan İstiklal Marşı’mızın topluca söylenme kolaylığından mahrum olduğu’ (s:125) hususuna kadar müziğimizle alakalı bütün meseleler, ‘millîlik’ ve ‘yerlilik’ taraftarlarını harekete geçirebilecek tarzda ele alınıyor.
Ve 151. sayfada müthiş üstü müthiş bir belgenin fotokopisi. ‘Dahiliye Vekâletinin 26.1.35 günlemeç ve numarasız buyruklarında’ aynen şöyle yazıyor: ‘Evrensel musikinin halk arasında günden güne yayılmakta olduğu memnuniyetle görülmekte ise de geçimi bu yüzden olan bazı çalgıcıların umumi yerlerde hâlâ eski şark musikisini halka dinletmeye çalışmakta oldukları haber alınmaktadır. Vilayetlerde musiki cemiyetleri ve buna mümasil teşekküllerle musikiye aşina muallimlerden istifâde edilmesi ve bunlara konserler verdirilmek suretiyle halkın musiki ihtiyacının karşılanarak evrensel musikinin kökleştirilmesi ve bu suretle yakın zamanda eski şark musikisinin ortadan kaldırılmasını dilerim.’
İşte bu yazı üzerine birileri; ‘Musikimiz için de bir yüz ellilikler listesi yapmak lâzımdır.’ Diye yazarak akıldânelik ediyor. (s: 173) Bu arada, Rauf Yekta Bey, bir millî kahraman gibi ortaya çıkıyor ve: ‘Devletin müzik alanındaki batıcı siyasetinin bizzat batılı müzikologların görüşlerine aykırı, batı müziğinin topluma ve millete yabancı dar bir elitin müziği olduğunu’ söylüyor. (s: 215)
Kitap, yasaklı dönemlerde yayınlanan karikatürlerle eğlenceli bir hal alarak devam edip ‘sonuç’ bölümünde; ‘milletimize dayatılan müziğe uyum ve direnç hareketleri’nin tahliline yer veriliyor  (s: 391) Müellif, 1950’lerden sonra hızlı şehirleşme ve Amerikan pop kültürünün yayılması ile meselenin bambaşka bir boyuta taşındığını, bu taşınma serüveninin başka bir çalışmanın konusu olabileceğini belirtiliyor. (s: 399)  
DOĞU KİTABEVİ:    
Cağaloğlu Yokuşu, Narlıbahçe Sokağı Nu: 6 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon ve Belgegeçer: 0.212-527 29 26 
e-posta: [email protected]  www.dogukitabevi.com 

GÜNEŞ AYAS:


1981 yılında Edirne'de doğdu. 1999'da Edirne Anadolu Lisesi'nden, 2005'te İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitenin sosyoloji bölümünde tamamladı.
Alâeddin Yavaşça, Ârif Sâmi Toker ve Erol Sayan gibi büyük üstatların meşk halkasından yetişen Sinan Sipahi'den Türk müziği ve ud dersleri aldı. Üç yıl boyunca makam, usul ve klasik repertuar eğitimi aldığı Bakırköy Türk Musikisi Vakfı Konservatuarından 2010 yılında mezun oldu.
Aynı yıl Dostoyevski'de Batı Sorunu / Rus Ruhu ve Evrensellik adlı kitabı yayımlandı. 2012 yılından beri Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde çalışıyor. Evli ve bir çocuk babası olan Güneş Ayas uzun yıllar boyunca çeşitli yayınevlerinde editör, yayın yönetmeni ve çevirmen olarak çalıştı. Kemal H. Karpat'ın daha önce Türkçede yayınlanmamış makalelerini altı kitap halinde derledi, çevirdi ve yayma hazırladı. Karpat külliyatının tamamlanması doğrultusundaki çalışmalarına devam ediyor. Editörlüğünü yaptığı kitapların yanı sıra, sosyal bilimlerin farklı dallarında çok sayıda tercümesi yayımlandı. Bunlar arasında Aime Cesaire, Daniel Goffman, Virginia Aksan, Carter Findley, Arnaldo Momigliano, Werner Jaeger, Asin Palacios, George Gerbner, Arend Lijphardt gibi önemli sosyal bilimcilerin kitapları yer almaktadır.
Ağırlıklı olarak târihî sosyoloji, Türk modernleşmesi ve müzik sosyolojisi alanlarında çalışmakta ve akademik çalışmaları www.yildiz.academia.edu/OnurGünesAyas     adresinden okunabilir.

DERKENAR:


TÜRK DİLİ (1)


Türkçe, Ural-Altay grubunun Altay kolunda bir dildir. Dünya dilleri arasında, anadili olarak konuşan nüfus bakımından Japonca ile Almanca arasında 10. sırada bulunmaktadır. Asya kıtasında ise 5. sıradadır. Ana dil veya ikinci dil olarak Türkçe konuşan insanların yaşadığı devletler şunlardır: Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Türkmenistan, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Moldova, Romanya, İran, Çin, Afganistan, Irak, Pakistan, Suudi Arabistan, Suriye, Moğolistan, Arap Emirlikleri, Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Makedonya, Lübnan, Ürdün, Tayvan, Kuveyt, Yemen, Bahreyn, Japonya, Güney Kıbrıs, Ermenistan, Katar, Almanya, Arnavutluk, Avustralya ve diğerleri…
Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff; ‘Dünya dilleri arasında vatan edinilmiş topraklarda, Türkçe kadar yayılmış başka bir dil yoktur. Anayurt Türkistan ile buradan dağıldıktan sonra Türklerin fethedip yerleştikleri ve Türkçe konuşarak yaşayageldikleri topraklar (Türkçenin doğduğu anayurt ve hâkim olduğu fethedilmiş yurtlar), Türklerin vatanıdır.’ Diyor.
Türk dili âlimi Reşit Rahmeti Arat; Çuvaşça ve Yakutçayı Türkçenin lehçeleri, diğer Türk dillerini ise şiveleri olarak kabul ediyor. Yakutça ve Çuvaşçanın Ana Türkçeden farklılaşmaları, Türkçenin tarih öncesi bilinmeyen devirlerinden itibâren başlamıştır. Diğer Türk şivelerinin farklılaşması ise, tarih içerisinde meydana gelmiştir.
Geniş coğrafyaya yayılmış olan bir milletin dilinde dilbilgisi ve sözlük bakımından bir takım farklılıkların meydana gelmesi tabiidir. Ancak bu farklılıkların, Türk boy ve toplulukları arasında ana dilleri ile anlaşmayı engelleyecek kadar derinleştiği söylenemez.
Macar Türkologu Armin Vambery; Balkanlardan Çin’e kadar olan sahâda, yalnız Türkçe konuşarak rahatça seyahat edilebileceğini ifâde etmektedir.
Türkçe, eklemeli bir dildir. Bu sebeple çok zengindir ve öğrenilmesi kolaydır. (2)
Reşit Rahmeti Arat; Türkçe için şunları söylüyor: ‘Millî bağ olarak Türk dilinin oynadığı rolü, belki diğer dillerin hiçbiri oynamamıştır. Bir dereceye kadar belki Arap dili ile mukayese edilebilir. Fakat Arapçanın rolü, Türk dilinin gerek yayılış sahâsı ve gerek türlü şîve şekilleri bakımından Türk dili yanında çok silik kalmaktadır.’ (3)
(1) Oğuz Çetinoğlu: Türklerin Muhteşem Târihi, İstanbul 2015, 2. Baskı, s: 194    
(2) Yeni Türk Ansiklopedisi: Ötüken Neşriyat, İstanbul 1985, C: 11, s: 4250     
(3) Reşit Rahmeti Arat:  Türk Milletinin Dili, Türk Dünyası El Kitabı. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1966

KUŞBAKIŞI:


DÜNYANIN DERİN DEVLETİ:


Kitabın yazarı Ali Kuzu, 14 X 20 santim ölçülerinde, 488 sayfalı, 2014 yılında yayınlanan kitabında; şu soruları soruyor ve cevaplarını veriyor:
*Piramidin tepesindeki göz: neyi temsil eder? *Lücifer, Dewil, İblis, Deccal, Baphomet Kimin Diğer Adı? *İki Milyar İnsan Niçin Öldürülecek? *Dünyanın Kaynakları Kimlerin Elinde? Nasıl kâr ediyorlar? *Kâbe Bombalanıp, Mescid-i Aksa Yıkılacak mı? *Kıyameti Koparacak 112'inci Kehanet Nedir? *Türkiye'de Hangi Renk Darbe Yapılacak? *Çizgi Filmlerde Çocuklarımıza ne Mesaj veriliyor? *25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesajların Asıl Hedefi Ne? *2020 Yılında Çiçek Hastalığından Türkiye'de Maç Milyon İnsan Ölecek? *Genetik Kodlarımız Çözülüyor mu? *Kürtaj Sonucu Öldürülen 95 milyon Bebeğin Organları Ne Yapılıyor? *Kendinizi ve Sevdiklerinizi Nasıl Koruyacaksınız?
Sorular merak uyandırıyor. Peki, cevaplar tatmin ediyor mu? Bu soruyu da okuyanlar cevaplandırmalı.  
KARİYER YAYINCILIK:
Klodfarer Caddesi Nu: 16 Fırat Apartmanı Daire: 4 Sultanahmet, Eminönü İstanbul. Telefon: 0.212-516 99 84 Belgegeçer: 0.212-616 99 80 e-posta: [email protected]  http://www.kariyeryayinleri.com

Geçmişin ve Geleceğin Hükümdârı SELAHADDİN EYYÜBÎ:


Selahaddin Eyyubî, 12. yüzyılda Ortadoğu’da Müslümanların birliğini sağlayarak Haçlıların ilerlemesini durduran ve İslam’a yönelik tehdidi savuşturan büyük bir askerî liderdir. Selahaddin Eyyübî, bu başarısından dolayı, bugün de benzer bir tehdit altında olan Arapların gönlünde bir ümit simgesi olarak yaşamaktadır. Dosta düşmana hoşgörülü, cömert, ölçülü yaklaşan biriydi. İnancını savunmak için ne gerekiyorsa yaptı, fakat şiddeti daima en son çâre olarak gördü. Bu özellikleri hem İslam’ın birliğini sağlamasında hem de Hıristiyanların gözünde saygınlık kazanmasında etkili oldu. Haçlılar O’ndan öylesine etkilendiler ki, O’nun gizli bir Hıristiyan olduğuna inanmaya başladılar. John Man bu kitabında, çocukluğundan hayatının son yıllarına kadar Selahaddin Eyyubi’nin hayat hikâyesini sürükleyici bir üslupla anlatıyor. İktidara nasıl adım adım yürüdüğünü, Türk beylerinin yönetimindeki şehirleri nasıl bir araya getirdiğini, Fâtımî hânedânlına nasıl son verdiğini, Abbasî hâlifesinin desteğini nasıl sağladığını ve sonunda mukaddes şehir Kudüs’ü Haçlılardan nasıl geri aldığını gözler önüne seriyor. Bugün Ortadoğu’da olup bitenleri daha iyi anlamak için… 
Ekin Duru’nun Türkçeye çevirdiği kitap, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 288 sayfadır. Mayıs 2016’da yayınlandı.
SAY YAYINLARI:  
Ankara Caddesi Pamir Han Nu: 22/4 - 34110 Fatih-Sirkeci-İstanbul. Telefon: 0.212 - 512 21 58 / 528 17 54, Belgegeçer: 0.212 - 512 50 80 e-posta: [email protected]  //  www.saykitap.com 

ENDÜLÜS’TE FELSEFE, DİN VE SİYÂSET İLİŞKİSİ:


Felsefe Anabilim dalında Doç. Dr. unvânına sâhip Mustafa Yıldız kitabında, felsefenin ve dinin birbirine karşı konumlarını siyâsî hayat bağlamında tartışmaya açıyor. Şubat 2016’da yayınlanan 12 X 19,5 santim ölçülerinde 230 sayfalık eserde; Endülüs'te şekillenen felsefe geleneğinde özellikle: ‘Din ile felsefe arasındaki çatışmanın kaynağı nedir? Dinî hükümlere göre biçimlenen bir siyâsî sistem içerisinde bilim ve felsefenin yeri nedir? Din felsefeyi etkiler mi, felsefe dinî bilgileri sağlam bir kaynak olarak alır mı? Dinde mânânın belirlenmesi neye göre olur? Dinî bilgiler ile felsefede/ilimde ortaya konulan hakîkatler çeliştiği zaman ne yapılmalıdır? Yönetim mekanizmasında din bilginlerinin mi, yoksa filozofların mı bulunması uygundur?’ gibi sorulara cevap aranmaya çalışılmıştır.
Hiç şüphe yok ki, felsefe ile din arasındaki çatışma kadar bunlar arasındaki bağların ve benzerliklerin de gösterilmesi büyük önem arz eder. İslam dünyasında bugün bile çok ciddî tartışmalara sebep olan din, felsefe ve siyaset arasındaki ilişkiler Endülüs'ün birbiri ardı sıra gelen üç filozofunun; Ibn Bacce, ibn Tufeyl ve Ibn Rüşd'ün görüşleri çerçevesinde incelenmiştir.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:   
İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr  e-posta: [email protected] 

KISA KISA… KISA KISA…


1- AH İSTANBUL Şiirler: Recep Yaşar / Bilgeoğuz Yayınları.                                                                                                                                         
2-CEMİL MERİÇ’İN PSİKOBİYOGRAFİSİ: Murat Beyazyüz / Timaş Yayınları.  
3-BEHÇET NECATİGİL – İki Başına Yürümek: Burhan Uygur / Yapı Kredi Kültür Yayınları  
4-TÂRİHİ YAPANLAR, TÂRİHİ YAZANLAR: John H. Elliot’dan Çeviren: Ebru Sürmeli / Tarihçi Yayınları.  
5-GÜNÜN BİRİNDE: Yavuz Ekinci / Doğan Kitap.