Para ile saadet olmazmış? Onu söyleyen halt etmiş! Şarkılara bile girmiş!

Mal ve hizmetlerin değişimi  için devlet tarafından da kabul edilmiş resmi araçlardan biri. Şu an dünya da kabul gören resmi para adeti yüz altmış civarındadır. Uluslararası alanda şu anda en geçerli olan para birimi ise amerikan doları ile avro dur. Günümüzde para politikalarını genelde o ülkenin merkez bankaları yürütmektedir.

Para bir yerde hak ölçüsüdür. Altın karşılığında para basan bir ülke o nisbet de merkez bankasına altın stoklamak zorundadır. Türkiye her hangi bir karşılığı olmayan bir fiat sistemine dahildir. Paranın hesap ve değer birimi olarak işlevi, onun değişim birimi olarak kabul görmesinden kaynaklanmaktadır. Malların değişim oranları ancak para olarak belirlenir. Arz ve talebin rahatlıkla karşılanmasını sağlar. Aynı zamanda sermaye birikimi ve yatırım amacı ile kullanılır.

Günümüzde her şey para ile ölçülüyor. Argoda bile "senin kilon kaç para yahu" bile derken insana bile bir mal gözüyle bakılır. Yani paran varsa itibarında var demektir. Paran bittiğinde ise sen bir hiçsin! Yo abartmıyorum! Gerçek bu. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi "ye kürküm ye" misali, eğer paçan düzgün ise her yere göğsünü gere gere girersin! Bunu halletmen için de paranın olması şart....

Paranın olmadığı zamanlarda mübadele şartlarında acaba insanlar dahamı huzurluydu? En basitinden para taşıma derdi yoktu. İmkanlar el vermeyince o alacağın  şeyden vazgeçersin.  Örneğin bir araba alacaksın. Fiyatı 40.000 lira onun karşılığında yumurta vereceksin. En iyi yumurtanın fiyatı da diyelim ki 40 kuruş. Yap hesabını:  40.000 bölü 40 kuruş eder sana 100.000 yumurta. 10 yumurtanın bile buzdolabında fazla dayanmadığını düşünürsek, o kadar yumurtayı nasıl elde edersin ve de bozulmadan saklarsın? Ne güzel hesap arabayı almaktan vazgeçersin ve sıkıntıya kalmazsın.

Günümüzde öyle mi? Sabah uyurken "cart" diye bir mesaj! Merak edip bakıyorsun "belki önemli bir haberdir" diye. Ya bir mal veya hizmet satışı, ya da köyden muhtarın özellikle acı bir haberi! Öyle ya da böyle sonuçta her şey paraya dayanıyor. Ramazanı bir tarafa bırak, bir cumaya gidiyorsun hemen para istiyorlar. Benim evimde klima yok, maşallah bugün klimasız cami yok. Biz eskiden de camiye giderdik, hem de hiç para ödemezdik. Bu ne yahu! Sokağa çıktığında eğer cebinde paran yoksa, bilesin ki donsuz gibi bir vaziyettesin!

Nasrettin hoca, ta o zamanlar ne güzel belirtmiş "parayı veren düdüğü çalar" diye. Gerçekten de öyle. Paran yoksa bırak düdük çalmayı, sokağa bile çıkma. Eğer yanında çocuk ya da hanım varsa, cebinde paranın olması mutlak. Bankalar sağolsun bu konuda hep yanımızda. Bir kart diye bir şey çıkarmışlar, dostlar alışverişte görsün! O karta sahip olanı zannedersin ki fabrikatör. Marketten bir çıkışları var, sanırsın ki seferberlik var! Yeter ki kasada kartın cırt etsin. Adam kolayı bile koli ile alıyor. Yahu biz kolayla mı büyüdük.

Dedik ya tüketim ekonomisi bu. Adamlar kaldırımlarda bile yollarınıza düşmüş, hep bizi düşündüklerinden acaba daha ne kadar cebinize girebiliriz diye bin türlü vaatlerde bulunuyorlar. Herkesi ipotek altına almışlar. Halk topluca bankalara çalışıyor. Hesabını tutturamayan bunalıma girip canı ile ödediği gibi bazen de yanında çoluk çocuğu da götürüyor. Bu uygulamalar cebimizde para bulunmasını istemiyor.

Günümüzde artık her şey para ile ölçülüyor. Huzur mu istiyorsun kardeşim? Bunun için paranın olması şart! Gerisi hikayedir bence....