Atatürk bu ülkenin kurtuluş ateşini 19 Mayıs 1919 günü Samsun ilimizden yakmış, peşine taktığı saf ve inançlı Türk Halkı ile bütün dünyaya mazlumların sesi olmuştur.
Yok olmuş koca bir hanedanlığın bırakmış olduğu küllerinden yepyeni bir ulus oluşturmak her babayiğidin harcı değildir! Onun için bu büyük insanı özlemle anmak bir insanlık görevidir her 19 Mayıs günlerinde...
Neden bu büyük insan 19 Mayıs 1919 günü Anadolu topraklarına ayak bastı? 
Niçin bir arayış içerisine girdi böylesine?
1. Dünya Savaşı bittiğinde Osmanlı kendi ölüm fermanı olan Mondros Antlaşmasına imza koydu. 31 Ekim 1918. Bu antlaşma Osmanlı Devletinin kayıtsız şartsız teslimiyetinden başka bir şey değildi!
Bu rezil antlaşmanın 25 maddesi neler içermiyordu ki: İstanbul ve Çanakkale boğazların askeri işgali, tüm demiryolu ve posta hizmetlerinin İtilaf devletlerince denetlenmesi, kamu düzeninin korunması için gerekli küçük askeri birimler dışında kalan ordu askerlerinin derhal terhis edilip silahlarının alınması ve Ortadoğu Eyaletlerindeki bütün Osmanlı askerlerinin teslim olması ve bu yetmezmiş gibi İtilaf devletlerinin ne kadar savaş tutsakları varsa bunların derhal bırakılmasına kadar deli saçması koşulları içermekteydi. Deli saçmasına bir örnek olsun diye şunu belirtmeden de geçemeyeceğim: Biz onların savaş tutsaklarını bırakacağız ama onlar bizim tutsakları iade etmeyecekler!
Bu antlaşma ertesi günü yürürlüğe girdi. İşte bu manzara karşısında orduda son derece yetenekli, aynı zamanda gururlu ve mücadeleci bir kişiliğe sahip olan Mustafa Kemal Atatürk, diğer çok sayıdaki meslektaşı gibi Anadolu'ya gitmeye karar verdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti her daim var olacak ve biz de ulusça onun bu büyük mimarını her 19 Mayıs günü "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" münasebetiyle şükranla yad edeceğiz..