Uzun bir aradan sonra tekrar akıveriyor kelimeler kalemimden…
Öncelikle bu yazının başında Yitik Ülke yayınlarının kurucusu olan Kadir Aydemir’e teşekkür etmek istiyorum çünkü o olmasaydı belki de ben bambaşka bir konuda yazıyor olacaktım. Onun sayesinde edebiyatın büyülü ormanında bin yıllık gibi görünen ama aslında sadece yirmi yedi yaşında olan bir çınar keşfettim ve bu yeni keşfimi sizlerle paylaşmanın hazzını yaşıyorum.
Keşfettiğim bu çınarın adı: Mihail Yuryeviç Lermontov. Ülkemizde çok bilinen ve kitaplarına rağbet edilen bir yazar değil. Yazarın ilk ve tek romanı Zamanımızın Bir Kahramanı’nın Türkçe ilk baskısı 1982 yılında Ülkü Tamer’in çevirisiyle Can Yayınları tarafından basılıyor. Sonraki ikinci baskısı ise tam yirmi yedi yıl sonra (yani 2009’da) yapılan kitap hala keşfedilmeyi bekliyor. İşin başka bir ilginç yanı da Ülkü Tamer çeviriyi Rusçadan değil İngilizceden yapıyor. Yani bir bakıma çevrilmişin çevrilmiş hali!
Bütün bu olumsuzluklara rağmen kitabın özü hala diriyse bunu Lermontov’a borçluyuz. Lermontov’un çizdiği, romanın başkahramanı Peçorin, o dönem Rusya’sının kötü adamındır ama günümüze göre o kadar da kötü biri sayılmaz. Şimdi bu iki cümlenin birbiriyle çelişki içinde olduğunu düşüneceksiniz. Ama değil. Çünkü bir kitabın özü, o kitabın karakterinin iyi ya da kötü olarak algılanmasının ötesinde, gerçekleştirdiği davranışlar ve ruh haliyle ilgilidir. İşte Peçorin’i ölümsüz ve evrensel kılan da budur. Her insanın içinde, kuytuda köşede kalmış bir Peçorin vardır. Peçorin, özünü yavan mürekkepten almaz, insanın ta kendisinden alır.
Yazarın yaşamına bakacak olursak, onun ömrü insan ömrünün damıtılmış halidir. Askerlik hayatı boyunca düşünceleri yüzünden sürülüp durur ama inandıklarından asla vazgeçmez. Puşkin’in paltosundan çıkmıştır adeta. Şiirleri, tiyatro oyunları ve romanıyla Rus edebiyatının ufkunu az eserle geniş bir perspektife kavuşturan ender yazarlardandır. Ne yazık ki ülkemizdeki okuyan toplum böyle bir yazarın farkında değil henüz. Yirmi yedi yıl sonra yapılan ikinci baskı bunun göstergesi.
Yeni keşfettiğim bu çınarın mısralarına yüreğimi katıp yol alıyorum ve kendimi harflerin arasında huzurlu hissediyorum.
Artık hayattan hiçbir şey beklemiyorum;
Geçmişe hiç mi hiç üzülmüyorum, Özgürlüğü ve huzuru arıyorum, Uykuya dalıp unutulmayı istiyorum.