Günümüzde her şey, mikrosundan makrosuna kadar her şey çok hızlı! Günler, saatler peşpeşe ardından atlı kovalarcasına uçup gidiyor, hayat koşuşturmacası, uyaranlar, görseller, teknoloji, tüketim çılgınlığı, trafik son sürat çıldırmış olmalı! Ruhumuz, bedenimiz buna kayıtsız kalmıyor, tepki veriyor aslında, ama biz bunun ne kadar farkındayız? Ara sıra hiç sizin dışınızdaki her şey, mekan ve zaman donmuş gibi yapabiliyor musunuz? Yaşadığınız tablodan çıkıp çerçeveye dışarıdan, yukarıdan, aşağıdan ya da karşıdan bakabiliyor musunuz? Yaşamı sizinkine benzer mihenk taşlarından oluşmayan farklı kişiliklere ve milliyetlere saygı gösterip empati kurabiliyor ya da onlara saygı duyabiliyor musunuz? Her saniyesi sürekli eksilen ömrünüzün başrolünde misiniz yoksa yardımcı rolde kalakalmış ve adeta bir bilinmeze doğru mu sürükleniyorsunuz? 

Bu satırları okurken her şeyi bir anlığına bırakın, elinizdeki cep telefonunu, seyrettiğiniz programı, dinlediğiniz müziği, bilgisayar ekranınızı, proie raporlarınızı, günlük telaşınızı, zamanı durdurduğunuzu imgeleyin. Sadece andan ve sizden ibaret olsun her şey! İçselleşin. Kendinizi, ruhunuzu, iç sesinizi dinleyin. Negatif düşüncelerinizi uzaklaştırın. Yaşam enerjisini içinizde hissedin, en mutlu olduğunuz anlara ışınlanın. Sonra bulunduğunuz ana geri dönün. Her şey ne kadar farklı değil mi? Döngünün merkezkaç kuvvetinden kopup kaçtınız ve dakikalar bile sürmeyen kısacık bir esten sonra geri döndünüz, zihninizi bir anlık olsun boşalttınız, rahatlattınız. Ve eminim ki bu size çok iyi geldi! Günlük hayatımızda bu esleri sığdırabileceğimiz zaman dilimleri var aslında… Bize iyi gelen ne varsa hayatımızda dengeli bir biçimde mevcut olmalı, akıştaki hayatımızın ödülleri olmalı. Bağımlılıklar, aşırılıklar yıpratıcı ve bir o kadar da yersiz zaman kaybı. İdealleriniz, doğrularınız neyse, sımsıkı sarılın onlara, sevginizle, emeğinizle, sevdiklerinizle üstesinden gelin tüm zorlukların. Tam da bu noktada hayatını Türk milletine ve bu yıl 95. senesini kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’ne adayan ulu önderimiz Atatürk geliyor aklıma. Atamızın o devirde imkansızı başarmasının ardındaki gücün, zamanın ötesindeki ileri görüşlülüğü, sarsılmaz inancı, prensipleri, inandığı değerlerin peşinden hayatını hiçe sayarak gitmesi, dehası, öyle görünüyor ki daha yüzyılları kapsayacak eşsiz öngörüleri olduğunu vurgulamak istiyorum. İstelik onun profilinde çok farklı bir ayrıntı daha var. Birçok filozof, bilgin, ilim adamının aksine sadece zamanın ötesinden gitmemiştir, bulunduğu koşullar ve zaman içerisinde de inanılmaz bir farkındalık, sinerji ve fark yaratmış, millet tarafından sevilmiş, takdir edilmiş ve hatta dünya liderlerinin hayranlığını kazanmıştır. 

Yani biz şu çılgın Türkler zamanı durdurma konusunda biraz daha şanslıyız. Çünkü böylesi güzel ve örnek bir liderin atamız olması gibi bir ayrıcalığa sahibiz. Ülkemden binlerce kilometre ötede yaşarken bu satırları kaleme alan ben, öyle bilinçli, öyle aydın bir Türk grubuyla karşılaştım ki bu Amerika topraklarında, zamanı durdurup duruyorum. İstanbul-Dubai-Seattle üçlüsü sayesinde çok güzel farkındalıklar yaşıyorum ve binlerce kez şükrediyorum hayatımdaki bugünkü beni ben yapan tüm güzel değerlere ve tüm kıymetlilerime. Cumhuriyetimizin daha nice güzel yıllarını birlikte kutlayalım dileklerimle…