Yıllar yıllar önce "dağ dağa küsmüş, bundan kimsenin haberi olmamış" misali bazı kırgınlıklar yaşayıp ülkemden ayrılan bendeniz " tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır" misali hem de çoluklu çocuklu ülkeme dönüş yaptım. Önce bana soranlara çocuklarım Türkçe öğrensin, kültürümüzü öğrensinler ayda döneceğiz derken bayağı yerleştik buraya. Şimdi defa itiraf ediyorum " istersen en süper şartlarda yaşamın olsun, istersen dillerini iyi konuş, ülken gibisi yok." zaman oraya ait olamıyorsun. Ben gittiğime pişman mıyım? Hayır, çünkü harika bir kocam ve harika iki çocuğum var. Demekki o kırgınlıklarımı yaşamam ve gitmem gerekiyormuş. Yani gitmek mi zor, dönmek mi zor sorusuna cevap veriyorum. Gitmek zor, dönmek kolay. "Bir kere gittim, dönersem elalem ne der, başaramamış olurum" demediğiniz sürece. Çünkü elalem değil sizin ne istediğiniz önemli. Ve ben burda kendi dilimde, kendi kültürümde sizlerle olmayı çok seviyorum.

ŞAHMARAN MI? BUNALIM, BUHRAN MI?

Biz haftada bir ayrı ülkelerde olsak bile film seyretme günümüzü hiç ihmal etmeyiz. Genelde de ben seçerim çünkü Rob gider ne kadar vurdulu kırdılı ya da çok ağır ilerleyen varsa onları seçer. Ve ben filmin yarısına gelmeden uyuyakalırım. Ama ne hikmetse sonunu yakalar "harikaydı" diye bitiririm. (Aşk böyle bir şey işte.) Neyse bu sefer yine kumandayı eline aldı ve film değil dizilere gitti. geleneksel atıştırmalıklarımızı hazırlarken "bak ne buldum" diye "Şahmaran" dizisini açmasın mı? O iyi bir şey yaptığını düşünüyor, ben başıma geleceklerden emin. Çünkü son seyrettiğim zeytin ağacı dizisi bende büyük şok etkisi yaratmıştı, bir gün anlatırım) Koltuğa uzandık ve başladık izlemeye.

Bir efsaneye göre Anadolu’da yaşadığına inanılan, gövdesi yılan olan kadınŞahmaran, Farsça Şâh ve mârân (yılanlar) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. “Yılanların şahı” olarak anılan varlığın ismindeki şah her ne kadar bir erkek unvanı olarak bilinse de dünya tarihinde bu efsaneye dair görülen kayıtlarda Şahmaran bir kadın. Akıllı, iyi, fedakâr bir kişi olan Şahmaran, Tarsus’taki yedi katlı yeraltı ülkesinde Meran adı verilen akıllı ve şefkatli yılanlarıyla birlikte yaşıyor. Ölürken bile sevgilisi için fedakârlık yapan Şahmaran’ın öldürüldüğü bilgisini yılanların hâlâ bilmediği rivayet ediliyor. Kehanete göre yılanlar günün birinde Şahmaran’ın öldürüldüğünü öğrenecek ve Tarsus’u istila edecek.Şahmaran, insanın nankörlüğünü, kadının aşkına sadakatini, sevginin fedakârlıkla nasıl tehlikeli bir hâl alabileceğini, ihaneti içinde barındırıyor. Diziyi izleyebildik mi? Bu sefer ben merakımdan kendimi zorlayarak sonuna geldim,Rob ikinci bölümden sonra "horluyorsun" dediğim için yatmaya gitti. Elde ne mi var? Yine Kocaman bir hayal kırıklığı. geçememiş, hedefi kadim bir efsaneyi ve kehaneti ele almak üzere başlamış bir yapımısıtlı bir aşk hikâyesinden ileri gidememiş.

Bilinen bir efsane olan Şahmaran’ı bu kadar yüzeysel, derinliklerine inmeden, inceliklerini ortaya koymadan, felsefesini işlemeden ortaya koymak bunu sadece basit ve tipik aşk ve acı kavramlarında işleyebilmek zor, ama hiç değilse bunu başarmışlar. Kısacası yine olmamış.

GELECEĞİNİ BİLMEK İSTER MİSİN?

Bugünlerde astrolojiyi çok sorgular oldum. haritası veya dönemsel haritalara baktırmak iyi bir şey mi diyeGeçen hafta uzaktanda olsa iyi tanıdığım biri kalp krizi geçirdi ve öldü. Kendisi çok başarılı bir astrologtu. İki üç ay önce kendi haritasına bakmış ve " ocak, şubat benim için çok kötü şeyler gösteriyor " demiş. Dış hayatla bağlantısı azaltmış,son 20 gün sırtı ağrıdığı halde boşvermiş. Aslında bile bile beklemiş. Bir arkadaşının yanına taşınacakmış,vazgeçmiş. Ve evinde tek başına kalp krizi geçirmiş, dört saat sonra arkadaşları bulunca artık her şey için çok geç kalınmış. Öğrendiğimden beri kafamda deli sorular. " Her şey tesadüf mü? Taşınsaydı ya da sırtı ağrıdığında doktora gitseydi acaba yaşıyor olur muydu? Astroloji tutkusu yüzünden nasıl olsa öleceğim diye bıraktı mı her şeyi? Yoksa şekilde önüne geçemeyecek miydi?" Bilmiyoruz, bilemeyeceğiz. Ama ben bir daha haritaya baktırmayacağım,onu biliyorum. Geleceğimi bilmem şart değil.

FOTOKOPİ YAPTIRSAM 20 YAŞIMA DÖNER MİYİM?

Dış görünüşümüzü iyi tutabilmek artık bir takıntı haline geldi herkeste. Evet bakımlı olmak,temiz olmak, güzel kokmak çok güzel. Ama niye doğal yaşlanmaktan bu kadar çok korkuyoruz? O çizgilerimizin her biri bizim yaşanmışlıklarımız, anılarımız, aldığımız nefesler. Yaşlanmak, yaş almak bizim gerçeğimiz. Artık erkek, kadın diye bir ayrım kalmadı. Çılgınca bir estetik yarışı. Çılgınca birbirine benzeyen fotokopi gibi kadın ve erkekler. "Bilmem ne zaman robotlarda sarcakmış dünyayı, klonlar hakim olacak, ay bizi çipleyeceklermiş" diye çığlıklar atarken aslında biz kendimizi pek bir güzel hazırlıyoruz o dünyaya. Estetikler yetmezmiş gibi sosyal medyadaki bazı aplikasyonlarla paylaşıyoruz fotoğraflarımızı. Sanırsın hepimiz 20'lik taş gibi kızlar, delikanlılar. Tamam kendimi zaman 56 yaşımda hissetmiyorum, belki 80 yaş üstüde öyle hissetmiyor. İçimiz kıpır kıpır. Enerji doluyuz, ama yaşımız değişiyor mu? Hayır! Yaşanmışlıklarımız değişiyor mu? Hayır! Hele sanat camiasında üzerimizde yer alan boğucu baskı ne? Sanatçıyım, toplum önündeyim, iyi görünmeliyim,onun içinde estetikle yaşamalıyım, onun için yüz estetiği yaptırdım. Hayır efendim, bizde insanız ve "yaşlanmak ya da yaş almak" her ne derseniz deyin hepimizin hakkı. O çizgilerde benim hakkım...Ve ben "taş bebek" haline gelsem bile o sayı yine aynı.

KIVAÇ TATLITUĞ İÇİN KATLANMALIYIM

Bir yönetmen ve oyuncu olarak "Kıvanç Tatlıtuğ"a her zaman hayran olmuşumdur. Başladığından itibaren hep kendine yatırım yapıp kendini geliştirmiş, yakışıklılığı değil oyunculuğu öne geçmiş biri. Ama şanssız. İçinde olduğu dizi projeleri bir türlü rast gitmedi.Aşk-ı Memnu hariç. Hep bir şeyler eksik kalıyor. Senaryo mu? Kadro mu? Yönetmen mi? Bilmiyorum ama Kıvanç Tatlıtuğ seyretme heyecanımız hüsranla bitiyor. Yönetmen koltuğunda genç kuşağın en iyi yönetmenlerinden biri Ahmet Katıksız var. Yapım şirketi harika işlere imza atan Ay Yapım. Kadroda harika isimler var ama bana göre illa başrol diye hayatımıza dayatılan Serenay Sarıkaya bu dizininde ipini çektirecek. Çünkü fragmana bakınca bile aralarında yakalanamamış sinerji çok belirgin. Hasretle Kıvanç seyretmeyi bekleyen biri olarak şimdiden diziden uzaklaştım bile...

Bu haftalık benden bu kadar. Yeniden sizlerle Önce Vatan gazetesinde bir araya geldiğim için çok mutluyum. Sevgiyle,ışıkla kalın. Bizimle kalın.