Bu hafta harika bir romanla tanıştırıyorum sizi. Hatta genelde benim okuduklarımın çok dışında bir kitap. Müptela Yayınları’ndan çıkan Yasemin Candemir’in kaleme aldığı “Kaderin Kırmızı İpi”, son yılların en iyi polisiye-gerilim romanı olmaya aday. Türk bir yazarın kaleminden çıkan ama karakterleri ve olayın geçtiği yerler nedeniyle uluslararası kimlik kazanan kitap, ince ince örülmüş kurgusuyla polisiye dünyasına da yeni bir soluk getirecek.
Kaderin Kırmızı İpi, çaprazlama olarak yaşadığımız tüm hikayelerin, rastgele zaferlerin tesadüfi değil doğduğumuzda takılı olan görünmez kırmızı iplerin eseri olduğunu kanıtlarcasına, her anını nefes nefese okuyacağınız bir olay örgüsüyle çıkıyor okurun karşısına. Kitabı polisiye dünyasında hak ettiği yere getirecek olan ise yazarın dahice bir kurguyla geçmişte çözülmemiş olayları yeniden ortaya çıkarması, cinayetleri, ölümcül kazaları, kayıp insanları ve birçok sır saklayan karakterleri içermesi ve kitap boyunca birden fazla bükülme ve dönüşle okuyucunun son sayfaya kadar dikkatini canlı tutması…
Zehirli kötülük genetik mi?
Gazeteci-Yazar Yasemin Candemir’in pandemi döneminde yazdığı, Müptela Yayınları’ndan çıkan kitap, gömü maskeleri ile şamanizme, kırmızı ipin görünmez varlığı ile Kabala ve Çin Mitolojisi’ne, gerilimli olduğu kadar, dünyanın büyücüler ve şeytanlara emanet olduğunu hissettiren tılsımlı bir yolculuk yaptırıyor okuyucuya. Maslow piramidinin en altında yaşayan, aidiyet, sevgi, kabul görme aşamasına geçemeyen insanlarla başlayan yolculuk, Prof. Paulhus*’un tanımladığı sadistlere ve zehirli kötülüğün genetik olduğunu ispatlamaya uzanıyor. Prof. Dr. Delroy Paulhus; Kanada'daki British Columbia Üniversitesi'nde psikoloji profesörü. İçimizdeki “kötü insanları” anlamak için yaptığı çalışmalarla ünlü. Seri cinayetlerini detaylı tasarlayan ama kendisini plansızca aşkın içinde bulan “Büyücü”, nasıl dönüştüğünü şu sözlerle anlatıyor; “O artık bir fısıltının esiriydi. İlk önce zihninde kısık seslerle belirmiş, sonra ağır ağır tüm bedenini ele geçirmişti. Kızının ölümü, kocasının hapishaneye girmesi sürecinde kollarında, bacaklarında karıncalanma yaratan bir dürtüden öteye geçmemişti. Uğradığı hakaretlerle beslenip, büyüdü. Bacaklarına, kollarına sıçradı. Boğazında bir düğüm haline geldi zamanla. Sabırlıydı. Bekledi, bekledi. Sonunda hayatını onun kollarına teslim etmesini istedi. Bu fısıltının adı; İntikamdı. O, her zaman her şeye hatta en büyük kederlere bile boyun eğmişti. Merhamet ve vicdanı içinden söküp atarken yeni hayatı başladı... Seri cinayetlerini detaylı tasarlayan ama kendisini plansızca aşkın içinde bulan “Büyücü”, nasıl dönüştüğünü şu sözlerle anlatıyor; “O artık bir fısıltının esiriydi. İlk önce zihninde kısık seslerle belirmiş, sonra ağır ağır tüm bedenini ele geçirmişti. Kızının ölümü, kocasının hapishaneye girmesi sürecinde kollarında, bacaklarında karıncalanma yaratan bir dürtüden öteye geçmemişti. Uğradığı hakaretlerle beslenip, büyüdü. Bacaklarına, kollarına sıçradı. Boğazında bir düğüm haline geldi zamanla. Sabırlıydı. Bekledi, bekledi. Sonunda hayatını onun kollarına teslim etmesini istedi. Bu fısıltının adı; İntikamdı. O, her zaman her şeye hatta en büyük kederlere bile boyun eğmişti. Merhamet ve vicdanı içinden söküp atarken yeni hayatı başladı... Yasemin Candemir kitabı nasıl kaleme aldığını ise şu sözlerle aktarıyor okuyucuya; “İngiliz matematik profesörü Frank Morley diyor ki; ‘Bir matematik problemine dalıp gitmekten daha büyük bir mutluluk yoktur.’ Detaylı kurgulanmış bir polisiye roman da aynı matematik problemi kadar derinlemesine dalış gerektiriyor. Ben de bunu yaptım. İki yıl Kaderin Kırmızı İpi’nin içinde yaşadım. İple bağım mesafeler, çeşitli hayat sorunları ile zamanla ipi gevşetse de hiç kopmadı.”
DÜNYA SAĞLIK ÖDÜLLERİ VE ALTIN KALEM ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
Bu sene altıncısı düzenlenen olan Altın İnsan Ödülleri sahiplerini buldu. İlk olarak 2018 yılında, sadece Altın Kalem Ödülleri başlığı altında verilen ödüller, bu sene Mihrabat Korusunda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Her zaman fark yaratmak kadar fark edilmenin de önemli olduğunu düşünerek, Türkiye’de bir ilke imza atan Sayime Serra Erdoğan, bu sene Altın Kalem Ödüllerini bir üst sınıfa taşıdı; Altın İnsan Ödülleri ile bu yıl, geçmiş beş seneden farklı olarak ressamlar, sağlıkçılar ve yazarlarla ayrı bir formatta sanatçılarla buluştu. 25 Mayıs 2024 Tarihinde tarihinde gerçekleşen törende, hikayeleri olan Altın İnsanlara ödülleri verilirken, kendi alanlarında isim yapmış önemli kişilere de ödülleri taktim edildi.
Devletin çeşitli kademelerinden sanatçı isimlerin de yer alacağı program üç saat sürdü. Her gelen ve ödüle layık görülen isimlerden röportaj ve fotoğraflar alındı. Programı; Oyuncu/Yazar Mustafa Sefa Güvenir, Dr. Ender Saraç sundu ve Manken Cemrenaz Turhan eşlik etti. Ben Altın Kalem, kızım Altın Fırça ödülünü aldı. Birlikte aynı sahneyi paylaşmak çok güzeldi.
Günümüz dünyasında insanların hepten ayrıştığı bir dönemden geçiyoruz. Özellikle bugünlerde sanatın birleştiriciliğine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Birkaç farklı sanat dalı ile sağlığı birleştirmenin en önemli sebeplerinden biri de sağlıkla sanattır. Sağlık bedenin, sanat ruhun en önemli unsurlarıdır. Sanatçı Sayime Serra Erdoğan ve ekibi, akıl, ruh, beden sağlığı için sanatlarını, mesleklerini icra eden kıymetli hikayeleri bir çatı altında topladı, çünkü mesele insan olunca sağlık, mesele sağlıklı sanat olunca fark edilmek ve mesele sağlıkla sanat olunca Altın Kalem Ödülleri ve nihayetinde ise Altın İnsana dönüşüyor. Tarafı sadece insan, sanat, sağlık olan bu etkinlikte, derdimiz bu isimlerin fark edilmesini sağlamak, çünkü onların da hakkı fark edilmek.
Ulusal ve uluslararası tüm kutuplaşmalardan ayrı, insana ve insanca yaşamaya adanmış bu kültür, sanat ve sağlıklı sanat etkinliğinde kültür, sanat, sağlık camiasından birçok fark edilmiş isimle beraber, fark edilmeyi hak eden isimleri de ağırlandı. Altıncı yılında, Altın Kalem Ödüllerinin ağırladığı isimler, yapılan etkinlikler: Altın Kalem: Herkes kitap yazar ancak bir eser oluşturmak, yazanların değil yazarların işidir. Altın Kalem ödüllerini verirken, okurların üzerindeki etkisini görmek adına, öncelikli olarak ana fikirden yola çıkılarak, okunmaya değer mi sorusunun cevabı alınır. Okunmaya değer bulunan kitapları eser yapan ise okurun hayatına kattığı değerdir. İyi olmayan yayıncıların, kötü dağıtımcıların, yanlış satış politikalarının kurbanı olanı eserlere bir değer daha katmak üzere düzenlenen bir organizasyon hedeflenmiştir. Altın Deklanşör: Başka tüm sanat dalları insanın içindeki ilham ile buluşmasını gerektirirken, fotoğraf sanatı aksine dışarıdaki anlıkları tek bir enstantane ile anlatabilme sanatıdır. Sadece ışık ve gölgenin ahengi değildir Fotoğraf, kitaplar dolusu cümlelerin yükünü o tek kareye sığdırmaktır. Bunu gerçekleştirebilen, sadece sergilerle kendilerini ifade edebilen bu sanat dalının hem icra eden hem de icra edileni kendi perspektifinden gören isimlerle buluşması, sanatın eksik kalmaması adına atılmış adımıdır bizim için Altın Deklanşör…
Altın Kitap: Bizim organizasyonlarımızın içerisinde öyle hikayelere denk geliyoruz ki bazen, ilham olunan kitap, sadece yazarına değil, ressamımız Serra Erdoğan’a da ilham oluyor. Bu hikaye sadece kelimelerle değil, resmedilerek de anlatılmalı düsturu ile Altın Kitabımız olmaya değer bulunuyor. İşte Altın Kitapların ödüllendirilmeye değer bulunması da bundandır. Dünya Sağlık Ödülleri, her şeyin başına koyulan sağlık, bir ön ek olduğu zaman, icra edilen her şey de otomatikman sağlıklı oluyor. Sağlıklı düşünce, sağlıklı beden, sağlıklı zihin, sağlıklı fikir sağlıklı ilhamları getiriyor kaleme, fırçaya, objektife… Peki bize sağlığı verenler kimler? Sadece doktorlar mı, hemşireler mi? Hayır, sağlık sadece ana başlık ve her sağlık çalışanı diğerinin parçası, bütünleyicisi, tamamlayıcısı, bundan dolayıdır ki sadece doktorlara veya hemşirelere değil, koridorları temizleyen, bankoda yönlendiren, gerektiğinde morgda son insanlık görevini icra eden bir isim ve ismin ardında, kendi merkezinde yer alan bir çalışan da olabilir. Bundan dolayı her sağlık çalışanı ve hikayesi bizler için bir değer, bu değer de ödüllendirmeye değer…
Akademik Altın Kalem Ödülleri, Akademisyenlerimiz, aydınlanan bir ülkenin her zaman yükselen değerleri olacaklardır. Bu anlamlı ödül töreninde kültür/sanat adına yarınlarımızın teminatı akademisyenlerimiz, bizim için belki de en çok duyulmayı hak eden kitapları ile ödül gününde yer aldı.
Altın İnsan: Serra Erdoğan ve Ekibi, son altı yıldır altın eserler ve müelliflerin arayışı içerisinde ödül törenlerini düzenlemektedirler, ancak insan madenciliğinde altın insanları sanatın ve hizmetin tek dalında değil tek çatısı altında toplamanın daha adil, dikkate değer ve kıymetli olduğuna karar verdiler. Bundan dolayı, resmedecek, görüntülenecek, yazılacak hikayelerin hepsi Altın insan çatısı altında toplanmıştır.
Ödül alan isimlerden bazıları; Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Suat Gezgin, Sn. Osman Kısakürek, Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, Spor Bakan Yrd. Enes Eminoğlu
I.Sınıf Ehm. Müdürü/Ressam Ahmet Sula
TGSP Başkanı Ali Haydar Ustaosmanoğlu
SBÜ Rektörü Prof. Dr. Kemalettin Aydın
RTÜK Bşk. Ebubekir Şahin Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Prof. Dr. İhsan Karaman
Darülaceze Başkanı Hamza Cebeci, Ressam Ümmet Karaca Ressam Sanoz Arborzi
Fotoğrafçı Ozan Sağdıç, Fotoğrafçı İbrahim Zaman
TARİHİ DAVET
İsviçreli lüks saat markası Longines, iki asra yayılan köklü tarihini şık bir davet ile marka dostlarıyla paylaştı. Marka direktörü Özlem Kıroğlu Geylan’ın ev sahipliğinde Pera Palace Hotel’de gerçekleşen tarihi konferansın ardından misafirler şık bir yemek ile ağırlandı.Marka Miras Departmanı Direktörü Daniel Hug’ın anlatımı ile gerçekleşen konferansta misafirler Longines’in iki asra yayılan köklü tarihini, Osmanlı İmparatorluğu ile olan ortak hikâyesini ve Longines arşivlerinden başka hiçbir yerde olmayan dokümanları ve müze saatlerini inceleme fırsatı buldular.
SANATTA ENGEL YOK
Sanatta Engel Yok Vakfı sergiler ve fuarlarla engelli sanatçıların sesini duyurmaya devam ediyor. ArtContact İstanbul 4. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı'nda sanatseverlerle buluşan vakfın başkanı Yasemin Zanbak, "Sanatın önündeki engelleri kaldırmak amacıyla kurduğumuz vakfın faaliyetleriyle bugüne kadar çok sayıda engelli sanatçıya destek olduk. Bu fuarda da çok sayıda kişiye ulaştık" dedi.
SEZON BİTTİ
Kadın Hikayeleri oyunumuzla pek çok yere ulaştık. Kadınlarımızla elele, tek yürek oldu. Farklı bir çalışmaydı. Gelen mektuplar her gün fazlalaştı, hikayelerimiz çoğaldı. Ekibimiz giderek büyüdü. Ben, Seren Fosforoğlu, Arzu Yanardağ, Selena Demirli, Şebnem Özinal, Ayşe Erbulak, Ayşenil Şamlıoğlu,Yeşim Gül, Mihriban Er, Çiğdem Spickermann, Tomris Çetinel,Meltem Pamirtan, Ayşen İnci, Eylül Aktürk, Nilüfer Erbil, Ayten Uncuoğlu, Filiz Taçbaş kadınlarımızın, Teymuralp Merter erkeklerin sesi oldu. Şarkılarda Hakan Kılıç, Emrah Bektaş, Kaan Özcan, Tunç Karaaslan bizi bazen ağlattı, bazen üzdü, bazen coşturdu. Menajerimiz Berkan Karasu her şeye, her yere yetişti. Ve sezonun sonuna geldik. Yeni sezona daha fazla mektup, daha fazla kalp dileğiğle.
Sevgi ve ışıltınızla kalın.