Hadi kendimize yeni yıl, yeni başlangıçlar için bir hayal yaratalım...Kendimizi bir sabah, hafif serin ama güneşli bir sahil kasabasında uyanırken hayal edelim. Dalga sesleri, hafif esen rüzgar ve kuş cıvıltıları eşliğinde gözlerimizi açıyoruz. Odamızın penceresi denize açılıyor ve içeri dolan temiz hava bizi yeni bir başlangıca davet ediyor.

Üzerimize rahat bir kıyafet geçirip sahil boyunca yürüyoruz. Ayaklarımız çıplak, kumun sıcaklığı ve suyun serinliği arasında gidip geliyor. Gözlerimizi ufka çeviriyoruz ve orada, tüm hayallerimizin gerçekleşmiş olduğu bir hayatı düşünüyoruz.

Bugün cesur bir adım atacağımızı biliyoruz. Bir süredir içimizde büyüttüğümüz o proje, bir yolculuk, ya da hayatımızda yapmak istediğimiz bir değişiklik için ilk adımı atmak üzereyiz. Yanımızda bir defter taşıyoruz ve aklımıza gelen tüm fikirleri yazıyoruz. Biliyoruz ki küçük bir adımla, büyük hayalleri gerçek kılabiliriz.

Sahil yürüyüşü bittikten sonra, içimizi sıcacık hissettiren bir kahve ya da çay eşliğinde oturuyoruz. Yeni bir başlangıcın heyecanını içimizde hissediyor ve kendimize şu sözü veriyoruz:

“Korkularımı geride bırakıyorum, çünkü hayat beni destekliyor. Her gün bir adım atarak, hayallerime yaklaşıyorum.”

Hadi bu hayali daha da zenginleştirelim:

Sabah yürüyüşünün ardından, kendimizi doğanın içinde keşfe çıkıyoruz. Karşımıza çıkan patikalar, bizi renk renk çiçeklerle dolu bir ormana ya da sakin bir tepeye götürüyor. Burada biraz durup derin nefes alıyoruz. Rüzgarın ağaçların yapraklarında yarattığı hışırtıyı ve kuş cıvıltılarını dinlerken içimizde güçlü bir huzur oluşuyor. Çevremizdeki doğanın yenileyici enerjisi, bize yeni başlangıçlar için cesaret veriyor.

Sonrasında, günümüzü planladığımız bir hedefe doğru ilerlemek için somut bir adımla dolduruyoruz. Belki uzun zamandır ertelediğimiz bir projeye başlıyoruz ya da bir eğitim programına kayıt oluyoruz. Yeni bir dil öğrenmek, bir sanat dalını denemek ya da bizi heyecanlandıran bir girişime adım atmak… Hangi hedefi seçersek seçelim, bugün onun için harekete geçtiğimiz gün olacak.

Öğleden sonra, bize ilham verecek bir ortamda vakit geçiriyoruz. Belki deniz kenarında bir kafede oturuyoruz ve gelecekteki hayallerimizi zihnimizde canlandırıyoruz. Belki bir sanat galerisini ziyaret ediyoruz, ya da yaratıcı bir toplulukla buluşup fikirlerimizi paylaşıyoruz. Bu karşılaşmalar, hayatımıza taze bakış açıları ve yeni bağlantılar katıyor.

Günün ilerleyen saatlerinde, günlüğümüze ya da bir deftere şu soruları yazıyoruz:

• Bu gün ne öğrendim?

• Hangi yeni adımları attım?

• Bana enerji veren şey neydi?

Sonra, bu soruların cevaplarını yazarken aslında ne kadar yol aldığımızı fark ediyoruz.

Akşamüstü, biraz kendimizi ödüllendiriyoruz. Bu, bir sahil kasabasındaki butik bir dükkandan kendimize özel bir hediye almak, ya da sadece sıcak bir kahve eşliğinde sevdiklerimizle keyifli bir sohbet olabilir. Belki de biraz meditasyon yaparak ya da sakin bir müzik eşliğinde zihnimizi tamamen dinlendiriyoruz.

Akşam yemeği için denize nazır bir masada, bizi tatmin edecek bir yemek yiyoruz. Masada sevdiğimiz kişiler varsa, bu anları şükranla paylaşıyoruz. Eğer yalnızsak, bu anı kendimize teşekkür ederek geçiriyoruz. Bugün attığımız adımları kutluyor ve kendimize söz veriyoruz:

“Yarın yine aynı kararlılıkla uyanacağım ve bu hikayeye devam edeceğim.”

Gece, yıldızların altında bir yürüyüşle günü tamamlıyoruz. Gökyüzüne bakarken, sınırsız evrenin bir parçası olduğumuzu hissediyoruz. Yeni başlangıçların her zaman mümkün olduğunu bir kez daha fark ediyoruz. Bugün sadece bir adımdı; bu adımlar bizi hayallerimize ulaştıracak.

Hadi deneyelim... Hayal etmek başlamanın yarısıdır. Ve başarı hayallerimize cesaret edersek gelir.

İYİ Kİ VARSIN

“İyi ki Varsın” programımız, ünlü konuklarımızın içten sohbetleriyle, kalplere dokunan hikayeleriyle tam gaz devam ediyor. Her bölümde, hayatlarına anlam katan anıları, “iyi ki varsın” dedikleri insanları ve hayatlarına dokunan deneyimleri samimi bir şekilde bizlerle paylaşıyorlar.

Bu program sadece bir sohbet platformu değil; aynı zamanda iyiliği, sevgiyi ve minnettarlığı paylaşmanın bir yolu. Ünlü konuklarımızın yaşamlarına dair pek bilinmeyen detayları keşfederken, onların ilham verici hikayelerini dinliyoruz. Belki de onlarla ortak bir nokta buluyor, kendi hayatımıza dair yeni bakış açıları kazanıyoruz.

Her sohbet, bir yolculuk. Bu yolculukta, kah bir öğretmenin dokunuşuyla değişen hayatları, kah bir dostun kurtarıcı sevgisini, kah hiç tanımadığı birinin yardımıyla yepyeni bir yön bulan öyküleri dinliyoruz. Her konuk, bizlere şunu hatırlatıyor: Hayatın içinde bir “iyi ki varsın” demek kadar güçlü bir cümle yok.

Bu bölümlerde sadece hikayeleri değil, aynı zamanda konuklarımızın hayata dair felsefelerini, mutluluk sırlarını ve iyilik anlayışlarını da keşfediyoruz. Çünkü biliyoruz ki, birinin kalbinden gelen içten bir hikaye, hepimize umut ve ilham verir.

Yakında çok özel konuklarla çok daha derin, çok daha anlamlı sohbetlere hazır olun. İyiliği birlikte büyütmeye, sevgiyi paylaşmaya ve hayatın güzel yanlarını keşfetmeye devam edeceğiz. Çünkü bu yolculukta en büyük gücümüz, birbirimize söylediğimiz o sihirli cümle: “İyi ki varsın!”

SEVGİ VE FEDAKARLIK

Sevgi ve fedakârlık, insanoğlunun en dokunaklı erdemlerinden biridir. O. Henry’nin “The Gift of the Magi” (Magi’nin Hediyesi) adlı kısa öyküsü, Noel ruhunu, fedakârlığın anlamını ve gerçek sevginin değerini bizlere en sade haliyle anlatır. Hikaye, sevgiyi anlatırken okuyucuyu güldürüp aynı zamanda hüzünlendiren, insan ruhuna işleyen bir mesaj taşır. Şimdi bu sevgi dolu hikayeye göz atalım.

Della ve Jim, fakir ama birbirini çok seven bir çifttir. Noel yaklaşmıştır ve ikisi de birbirlerine hediye alma heyecanı içindedir. Ancak Della’nın elinde sadece 1 dolar 87 sent vardır. Kocasına layık bir hediye almak isteyen Della, çok sevdiği saçlarını kestirip satar ve Jim’in ailesinden yadigâr altın saatine uygun bir platin zincir satın alır. Bu, onun sevgisinin bir göstergesidir.

O sırada Jim de Della için büyük bir fedakârlık yapmıştır. Della’nın hayalini kurduğu zarif tarakları alabilmek için, altın saatini satmıştır. Noel akşamı hediyelerini değiştirdiklerinde, her ikisi de şaşkınlık ve tatlı bir hüzün yaşar. Della, saçlarını sattığı için tarakları artık kullanamayacaktır. Jim ise saatini sattığı için zinciri takacak bir saati kalmamıştır. Ancak bu durum, birbirlerine olan sevgilerini asla azaltmaz. Aksine, her ikisi de hediyeleri kullanamasalar bile, sevgi ve fedakârlıklarının büyüklüğünü anlar.

Della ve Jim’in hikayesi, sevginin maddiyatla ölçülemeyeceğini ve gerçek hediyenin kalpten gelen fedakârlık olduğunu anlatır. Tıpkı hikayedeki bilgeler gibi, Della ve Jim de en değerli şeylerinden vazgeçmiş, ancak sevgiyle her şeyin ötesine geçmiştir. Bu hikaye, bizlere Noel’in yalnızca hediyelerle değil, sevgi ve bağlılıkla anlam kazandığını hatırlatır. İşte bu yüzden, Della ve Jim’in hikayesi zamanın ötesinde bir klasik olarak kalmayı hak eder.

ARTIK DAYATMALARA DUR DEYİN

Genç bir sosyal medya fenomeninin ani ölümü, hem medyada hem de toplumda derin bir üzüntüye yol açtı. İddialara göre, genç fenomenin zayıflama ilacı kullandığı ve bu durumun kalp kriziyle sonuçlandığı düşünülüyor. Ailesi, olayın ardından hastane yönetimini suçlayarak yanlış müdahale yapıldığını öne sürdü. Bu trajik kayıp, zayıflama ilaçlarının güvenilirliği ve sosyal medyada sürekli olarak dayatılan “kusursuz beden” algısı üzerine ciddi tartışmalar başlattı.

Bu olay bir kez daha gösteriyor ki, dışarıdan dayatılan güzellik standartlarına ulaşmak adına sağlığımızı tehlikeye atmamalıyız. Kendinizle barışık olun. Hiçbir ilaç, mucize çözüm ya da hızlı yöntem, sağlığınızı riske atmaya değmez. Sosyal medya fenomenlerinin hayatlarını, önerilerini ve söylediklerini gerçek bir rehber gibi görmeyin. Herkes kendi hikayesini yaşıyor; başkalarının ne yaptığına körü körüne inanmak ve onların önerdiği her şeyi uygulamak sizi sağlıklı veya mutlu yapmayabilir.

En önemlisi, bedeniniz size ait ve onun en büyük dostu da sizsiniz. Eğer kilo vermek, sağlıklı yaşamak ya da bir değişim sürecine girmek istiyorsanız, bunu mutlaka uzman bir hekim ya da diyetisyen rehberliğinde yapın. Sağlığınızı koruyarak ilerlediğinizde hem ruhen hem de bedenen daha güçlü ve mutlu olabilirsiniz. Unutmayın, sağlıklı olmak her zaman en güzel halinizdir!

ŞAKİR PAŞA YALISI

Şakir Paşa Yalısı’nda çıkan yangın, yalnızca bir binayı değil, tarihin, kültürün ve bir mirasın taşıyıcısını da küle çevirdi. Ancak bu yangın, sadece bir talihsizlik olarak görülemez. Yalı, bir süredir bir dizi projesine ev sahipliği yapacak olmasıyla gündemdeydi. Yapımcıların yalıyı dizi seti olarak kullanma kararı, bölge halkı ve bazı sanat çevrelerinde büyük tepkilere yol açmıştı. “Tarihi bir eser set ortamına dönüştürülmemeli” diyenler ile “Bu proje, yalıyı tanıtmak ve korumak adına büyük bir fırsat” diyenler arasında ciddi tartışmalar yaşandı.

Ancak tüm bu tartışmaların ardından, dizi çekimleri başlayınca yalıda çıkan yangın, akıllarda pek çok soru işareti bıraktı. Yangın tesadüf müydü? Yoksa bu bir sabotaj mıydı? Projeye karşı çıkanların sert duruşu, bu felakette bir rol oynadı mı? Birçok kişi, bu yangını yalıdaki restorasyon çalışmaları sırasında alınmayan güvenlik önlemlerine bağlarken, bazıları ise yangının arkasında daha derin bir hikâye olabileceğini düşünüyor.

Bu trajik olay, yalnızca tarihi bir yapının yitirilmesi değil, aynı zamanda sanat ve toplum arasındaki gerilimin de bir sembolü haline geldi. Şakir Paşa Yalısı, yaşadığı onca yıpranmaya rağmen ayakta kalmışken, bu yangının ardından artık sadece bir anı olarak kalacak. Yalının dizinin hikâyesine ev sahipliği yapamaması bir kayıp mıydı, yoksa bu proje zaten mirasa zarar verecek bir girişim miydi?

Bu sorular bir yana, kesin olan şu: Yangının ardından yalıyı koruyamamanın acısı ve ihmallerin getirdiği pişmanlık hepimizin üzerinde ağır bir yük olarak kalacak. Önemli olan, bu olaydan ders çıkarıp başka miraslarımızı benzer bir kaderden kurtarabilmek. Belki de bu yangın, tarihi yapılara karşı sorumluluğumuzu yeniden gözden geçirmemiz için bir uyarıdır.

SENİ BEKLİYORUZ  2025


“Yeni bir yıl, yeni umutlar, taptaze başlangıçlar demek. 2025, bizi bekleyen sayısız fırsatla dolu. Sevginin, anlayışın ve iyiliğin dünyamızda daha fazla yer bulduğu bir yıl olmasını diliyorum. Hayatımızda güzel izler bırakan anılara, hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz güç ve cesarete sahip olmaya niyet ediyorum.

Unutmayalım ki, en karanlık gecenin sabahı mutlaka gelir. Kalbimizde taşıdığımız ışıkla hem kendimize hem de başkalarına rehber olalım. İyilikle, aşkla ve mutlulukla dolu bir 2025 hepimizin olsun.

İyi ki varsınız! Sevgiyle ve umutla kalın.”