NEFİS BİR MAKALE:
Ağustos Ayı, Aziz Milleti’mizin zaferler ayıdır. Bu zafer’lerimizden, 30 Ağustos Zafirimiz, Bir Millî Mücadele’ midir, yoksa, bir İstiklal harbi midir, yakın tarihçileri tarafından hep tartışılagelmiştir. Kimi tarihçiler, o devirde,başta,İngiltere olmak üzere, Düvel-i Muazzama denilen Haçlı devletler, Yunan Palikarya’sını üzerimize saldılar. İpleri Haçlı devletlerin hususiyle, İngiltere’nin elleriende olan,Yunan Palikaryası, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıktı.Batı Anadolu hattını ta’kip ederek, Ortaanadlu’ya, Ankara’nın Polatlı Kaza’sına kadar uzandı.Sonra efendi’lerinin iplerini gei çekmesi üzerine,İ zmir Marş’ında ifade edildiği gibi,” Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar,” yel gibi kaçarak arkasına bakma fırsatı bile bulamadan 09 Eylül 1922’de, hazırbekletilen gemilerle, Ege’ye açılıp kaçtılar. Ba’zı tarihçiler, Yunanlı itlerin Haçlı devletler tarafından üzerimize saydırtmalarını Türk Vatanı’nın işgali ve Türk Milleti’nin esareti olarak kabul ile, Yunan Palirkarya’sının Vatanımızdan def’edilmesi,Mücadelemizi “İSTİKLAL tiklal HARBİ,” olarak vasıflandırmakta, diğer ba’zı tarihçiler ise, Memleketimizin ba’zı bölgelerine Haçlı devletlerin Düvel-i Muazzama denilen Güruh’un, Yunan Palikarya’sını, sözde Batı Medeniyyeti’nin Veled-i Zinası Yunan itlerini salıvermeleri, asla bir işgal değildir. İpini koparmış itlerin,bahçelerimizden, ağıllarımızdan, ahırlyarımızdan de’edilmesidir. Merhum, Mehmed Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızda ifade ettiği gibi, “ Ben, Tarih Boyunca Hür Yaşadım, hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım,” Büyük Türk Milleti Tarihin hiçbir döneminde esir edilmemiştir-edilememiştir. Tarih boyunca, insanlığa, hakkı adaleti, hürriyeti ve refahı götürmek için fetihler yapmıştır.Tarihinhiçbir döneminde İstiklal harbi, istiklal mücadelesi vermemiştir. Çünkü, İstiklalini hiçbir devirde kaybetmemiştir.
Son zamanlarda, bu hususta dikkatleri üzerine toplayan, nefis iki makale neşredilmiştir; Birisi,” tezini İstiklal Harbi değil,Millî Mücadeledir,” tezini çok kuvvetli delillerle ortaya koyan,” KANALTÜRK,”Sosyal Medya vasatında( Platformu’)nda neşr’edilen, Tarihçi- Muharrir, Müdekkık Gazeteci denildiğinde, ilk akla gelen Şahsiyyet, Murad Bardakçı’ nın nefis Makalesi... Diğeri de,Merhum, Abdullah Işıklar’ınKadim Dostu, Abdullah Işıklar Sofrasının müdavimlerinden,( bil’hassa, cağaloğlu’ndaki Mekanda) Sakarya eski Milletvekili, Sabık Adalet Bakanımız, Avukat, İsmail Müftüoğlu Ağabey’in, Abdullah Işıklar Sosyal Medya platform’unda ( vaseatında) neşr’edilen, Makalesi... Her iki Makaleyi, me’haz göstererek ve yüksek müsadeleriyle, Köşem’de bu Köşe’de neşredeceğim...
Müdekkık, Muharrir, yakın Tarih Uzmanı, Murad Bardakcı Bey’in Makalessi:
“ İSTİKLAL SAVAŞI” İBÂRESİNDEN VAZGEÇİP “ MİLLÎ MÜCADELE” DEMELİYİZ!
Son iki hafta boyunca askerî zaferlerimizin yıldönümlerini kutladık... Malazgirt’in, Büyük TAARRUZUN VE ÖNCEKİ GÜN DE İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümlerini...
Her sene 30 Ağustos günü Büyük Taarruz’un ve 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşunun yıldönümleri münasebetiyle törenler düzenlenir, konuşmalar ve resmigeçitler yapılır ve bolbol da “ İstiklal Savaşı” ibaresi tekrar edilir...
Bende bu ibareye karşı son senelerde bir ürküntü, bir antipati, başladı ve bunda ba’zı yabancı tarihçi dostlarımın sordukları sorular da etkili oldu; “ İstiklalinizi kime karşı kazandınız ? Tarihboyunca bağımsızlığını kaybetmemekle öğünen Türkiye yabancıların idaresi altına mı girmişti? “ soruları...
Aynı soruyu resmî törenlerde da’vetli olan yabancı diblomatların da arada bir sorduklarını, özellikle Yunan tarafının konuyu istihza iele, hatta alayedercesine gündeme getirdiklerini sonradan öğrendim.
“ İstiklal Savaşı”, başka devletlerin boyunduruğu altında kalmığş milletlerinbağımsızlıklarını elde etme mücadelesidir; böyle savaşları onlar verirler, Meselâ Yunanistan’ın 19. Asırda bize yahut Cezayir’in 1950’lerden sonra Fransa’ya karşı ayaklanmaları birer istiklâl mücadelesidir.
Sözlerini 1823’te Yunanistan’ın bize karşı başlattığı ayaklanma sırasındaDionisios Solomos’un yazdığı tamamı 158 dörtlükten meydana gelen ve bu yüzden “ dünya’nın en uzun millî marş’ı olan Yunan millî marşı “ İmnos is tin Elefterian”ın yani “ Özgürlük İlâhî’si’ne bakın! Uzun uzun Yunan kılıçlarının keskinliğinden bahseder, “ düşmanı” yani bizi nasıl perişan edip kanımızı oluk gibi akıttıklarını anlatır, tâââ Spartalılar zamanına uzanan ve bitmek bilmeyen Yunan destanlarından dem vurur, sonra da özgüryüğün elde edilmesi için Yunan halkını haçın altına çağırır!
AKİF’İN MANZUMESİ
Başkalarınınboyunduruğu Altındaki milletlerin marşlarında da böyledir ama dikkat ederseniz, Mehmed Akif’in İstiklâl Marş’ında esaretten kurtulmaktan bahsedilmez. Aksine hiçbir zamanboyunduruk altına girmediğimiz hatırlatılır. “ Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım”, “ Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın”, “ Hakkıdırd, hür yaşamış bayrağımın hürriyet” yahut Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal” mısra’larla istiklâlimizi kaybetmeyeceğimiz vurgalanır ve manzumenin ismi bu yüzden “ İstiklâl Marş”’dır.
Zaten tarihimizde yabancı hâkimiyyetten ve boyunduruktan kultulmak için verdiğimiez bir savaş yoktur. Türkiye bağımsızlığını tarih boyunca muhafaza etmiş ama birinci Dünya Harbi’nden mağlup çıkmasının ardından imzalamak zorunda kaldığı Mondoros Mütarekesi’nin neticesinde askerî işgale uğramıştır.19 Mayıs 1919’da başlayıp 09 Eylül 1922’de zaferle, yani İzmir’in kurtarılmasının ardından imzalanan Mudanya Mütarekesi ile taçlanan mücadele memleketi yabancıların idaresinden değil, işgalci düşmahdan temizlemek için girişilip kazanılmış bir muvaffakıyyettir. Yahya Kemal’in meşhur “ 1918” şiirinde söylediği gibi şafak sökmüş, Ordumuz “ işgal” lekesini kan ve ateşlesilmiştir.
Dikkat ederseniz, Mustafa Kemal Paşa’nın da Nutuk’da sadece “ Millî Mücadele” dediğini görürsünüz. “ İstiklâl Harbi” sözü Nutuk’ta bir def’a, o da Rauf Orbay’a atfen geçer. Mondoros ile Mudanya Mütarekeleri arasındaki dört sene boyunca devam eden çabalar sadece asker’in değil, halkın da katıldığı topyekûn bir müc adele olduğu için bu savaş’a “ Millî Mücadele” denmiş ve resmî belgelere de “ Millî Mücadele”, “ Mücadele-i Milliye”, “ Cidal-i Millî “, “ Harekât-ı Milliye,” ve “ Mücadele-i Milliye”, diye yansımış, nâdiren “ İstiklâl Mücadelesi,” yahut “ İstiklâl Harbi” , sözleri de geçmiştir ve “ İstiklâl Savaşı”, kavramı,sonraki senelerde ortaya çıkmıştır.
Dalaysi ile, “ İstiklâl Savaşı”, yerine kullanmamız gereken ifade Mondoros ile Mudanya Mütarekeleri arasında geçen dönemdeki çabalarımızın doğru karşılığı, yani ezkiden olduğu gibi “ Millî Mücadele”’ dir. Ama bu ibâre’yi sadece yazarların, tarihçilerin veya konunun diğer uzmanlarının yazıpsöylemeleri kâfi değildir; devletin resmî söylemlerinde de “ Millî Mücadele”, denmesi şarttır, Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünde şunun şurasında iki sene kaldı ve Türkiye’nin artık bu kavram kargaşasını terk’edip ifadenin doğrusunu kullanması gerekiyor.
Cesur yürekli Adam! Eline,diline,kalemine,klavye’ne sağlık!...