“SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!... (33)”

M.ÖZTÜRK - 18.01.2020, 19:33

“Allahu Zülcelal Hazret’leri, elfe elfin razî olsun! Ah! Ağabey bunları bir kitap’ta toplasanızda, bastırılabilinse... 

“Aziz Kardeşim, geçtiğimiz haftaki yorumunuzda bahsettiğiniz ve gönderdiğiniz linki, biz açamadık. Bu işleri profesyonelce yapanlara müracaat ettik, onlar da açamadılar. Lütfeder, bu link’in deşifre edilmiş halini, bir şekilde bize ulaştırırsanız, ya da, ba’demaki yorumunuza derc ederseniz, seve seve, değerlendiririz.

M.ÖZTÜRK - 19.01.2020, 13:47

Ağabey, tüm bu mevzu’u’ları, hatıratı, İmam-Hatip-İlahiyat ile alakalı doğruları, yaşadıklarınızı, Hazreti Üstazımızın (k.s.) Rahle-i Tedrisinde bulunanlarla alakalı bildiklerinizi, hulasa, “TARİH-İ Evladı İmam-ı Rabbânî, Kitabını, kitaplarını bekliyoruz...”

Aziz Kardeşim. (1888-1959) Veladetinden İrtihaline, Sahibizaman, Mürşid-i Kamil ve Mümemmil, Medar Mürşid ve Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) el-ma’ruf, bi Tunahanı, Efendi Hazretlerinin, hayatı, tahsili, ulaştığı mertebeler, mücadelesi, ma’ruz kaldığı ta’kibat, eziyet ve işkenceler, aynı zamanda, 20. Asırda Türkiye’mizdeki ve gönül Coğrafya’mızdaki, din-i İslâm ve dinî tedrisatın da tarihidir. 50 yıldan beridir ulaştığımız, biriktirdiğimiz, kaynaklarından te’yid ettirdiğimiz malzeme 10-15 cild’lik bir külliyata yetecek kadardır. Bu hususta sizlerin, sizler gibi, bu zeminin çok değerli yorumcu’larının bizi cesaretlendirmesini bekliyoruz. 50 yıl önce, sırf bu maksad’larla kurduğumuz şirket, bugün başka ellerde, Türkiye Coğrafya’sı, Dicle’nin, Fırat’ın debisini, Konya Ovası Sulama projesi, Mavi Tünel gibi mevzu’u’lara geniş yer veren dergiler, kitaplar neşriyatıyla meşgul...

Bizim imkanlarımız mahdud, Allah’ın izniyle, sizlerin destek ve du’a’larıyla ilk cildimizi inşa ALLAH! Kısa bir müddet sonra neşre muvaffak olacağımızı düşünüyorum. Araba’nın tekerinin ilk tümsekten aşırılması lazım, ilk tümsek aşıldıktan sonra, Allah’ın izniyle araba yoluna devam eder...

SANİOĞLU - 19.01.2020, 16:10

“Hocam, uzun bir zamandan beridir, “Tasarruf” kelimesi’nin sık sık, geçtiği sohbetlere şahidlik etmekteyiz. Nübüvvet tasarrufu, velayet tasarrufu, müceddid’in tasarrufu, hatta, sosyal medya denilen, internet vasatında, tedavüle sokulan bir ses kaydında, “Falanca büyüğümüze, iki nebî’nin tasarrufu verildi,” diye sohbet edildiği ve kimse tarafından itiraz edilmediği, söylendi. Tasarruf ne demektir? Kimlere tasarruf salahiyeti verilir, nebi olmayan birisi nasıl nebi tasarrufu kullanabilir, müsavî’ler arasından bir adım öne çıkarılan birisi, Üveysî olarak, tecdidini devam ettirmekte olan, Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medar Mürşid ve Müceddid ile temas halinde olup, ondan doğrudan emir telakkî edebilir mi?Bütün bu hususlarda bizleri tenvir edersiniz, hem bizleri ziyadesiyle memnun eder, hem de, Camia’mız ferdlerindeki zihin bulanıklığına bir son vermiş olursunuz...”

Aziz Sanioğlu Kardeşim. Tespit ve suallerinize kamil ma’na’da cevap verebilmek için bir risalecik yazmayı gerektirir. Mücmelen cevaplandırmak için, öncelikle, “Tasarruf” cümlesinden başlamak, mevzu’u’muzun daha iyi anlaşılmasına yardım edecektir. Şöyle ki, “Tasarruf” kelimesi’nin türetildiği, aslı-mastarı, “Sarf”dır. Sarf, lugatta (sözlük)’te, döndürmek, ta’ğyîr etmek (değiştirmek), men’etmek, farz, kuvvet, dehrin, gece ile gündüzün dönüşümüne de sarf denilebilinir. “Tasarruf” Tefe’e’ul babından mutasarrıfın tasarrufudur, Resul ve Nebî’ler, Allah’ın yeryüzüne, Allah’ın yarattığı, ins-ü-cinni hidayete, Allah’a kul olmaya da’vet için gönderdiği, seçilmiş, ba’zılarına, (Resullere) kitap ve sahifeler verilmiş, risalet ve nübüvetini isbat zımnında, Allah’ın ellerinde, mu’cize’ler izhar buyurduğu, (hariku’L-âde) ismet sıfatıyla muttasıf, (Allah tarafından ma’siyetten korunurlar.) Peygamber’lerin Allah’ın izniyle, tebliğ ve ihda hususunda, gerektiğinde ellerinde mu’cize’ler de izhar ederek yaptıkları her şeye, resul veya nebî tasarrufu denilir.

Peygamber’lerden sonra, insan’ların en faziletli’leri, Hulefâ-i Raşidîn Efendilerimiz, sırasıyla, Haz.Ebû Bekir, Haz.Ömer, Haz.Osman, Haz.Ali ve Haz.Hasan (rıdvanu’llahi aleyhim ecmaîn)’dir. -Resûl-i Ekrem, salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Benden sonra hilafet,(Hilafet-i Kâmile) 30 yıldır, ondan sonra, meliklik ve emirliklerdir,” buyurmuştur. Dört Halife’nin hilafet müddeti, 29 yıl 6 aydır, 30 yılın 6 ayını, Peygamber’imizin gözbebeklerinden, Sevgili torunu, Haz.Hasan tamamlamıştır. - Resûlu’llah salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Benim ve Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetlerini yerine getirmek sizlerin boynunuzun borcudur,” buyurmuştur. Böylece, Hulefâ-i Raşidîn Efendilerimizin, tasarrufu bizi, ümmeti bağlayan, birer sünnettir.

Sevgili Peygamber’imizin tasarrufuna bir misal olarak, şu ayet-i Kerime’yi gösterebiliriz; “Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber’e uyanlar (var ya,) işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülüklerden men’eder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber’e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr’a (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (A’raf 7/157)

Hazreti Peygamber’imizin tasarrufu, (Tasarruf-u Resul), Allah’ ın izniyle, iyiliği emretmek, kötülüklerden men’etmek, temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılmaktır. Peygamber-Resûl, tasarrufu ile şer’i  hüküm koyar.

Sevgili Peygamber’miz salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Hâtemü’L-Enbiya-i ve’L-Mürselîn,” (bütün nebî’lerin ve resûllerin sonuncusu olduğu ve kıyamete kadar da başka Peygamber gelmeyeceği için, Allah kıyamete kadar, dinini tecdid için herbir asırda bir müceddid gönderir.

Ebû Davud, Hakim ve Beyhakî’nin rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte, Peygamber’imiz salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz, buyurmuştur ki:

“Şüphesiz Allah şu ümmet için, (Ümmet-i Muhammed) her bir yüz yılın başında dinini tecdid edecek bir müceddid gönderecektir.”

Her bir Asırda, Allah’dinini, Şer’i Şerifi, Sünneti Resûllahı ve Tasavvufu, Tarikat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’yi, şer’î ve tasavvufî bid’at ve hurafelerden temizlemek, butalana ma’ruz, tahrip edilmiş sünnetleri ihya ve tecdid için her bir asırda gönderilen müceddid me’mur ve vazifeli olduğu sahada tasarruf kullanır, buna da Mürşid-i Kâmil ve müceddid tasarrufu denilir.

Her bir asırda, gönderilen müceddid, Nasib-i Ezelisi ve Tensib-i İlahî ile ezelde, ruhlar aleminde  seçilir. Müceddid ve Varis-i Nebî’lerde, Peygamber’lerde olduğu gibi “İSMET” sıfatı yoktur. Ancak, varis-i Nebî ve müceddidler, tecdidine ve hidayetlerine talip oldukları insanlar kendilerinden uzaklaşmaması bakımından, ma’âsî’den mahfuz tutulurlar.

Alem-i Ezelde takdir-i İlahi seçilen müceddid, Nasib-i Ezelisi ve tensib-i İlahî ile, bir müşid-i Kâmil ve müceddidi bulur, onun eteklerine yapışarak, seyr-i Sülûküne başlar. Letaifini, önce, ahlak-ı Zemime ve merdûde’den tahliye, (buradaki “H” noktalı) eder. (kalaycının kalaylayacağı kabı pürüzleri bile giderinceye kadar temizlemesi) nur ile ahlak-ı Hamide ve memduh hallerle, tahliye (buradaki “H” noktasız, tezyin ve süsleme) eder. Nefsin tabakalarını, Nefs-i Emmare’den, Nefs-i Halis’e kadar tezkiye eder, bütün bu makamat ve derecelerden sonra, mürşidi’nin izniyle ve mürşidinin takdir ettiği ve tensip buyurduğu sürede çilesini çeker, tamamlar, Pîran’ın himmeti ve mürşid’inin tensibi ile fi’îlî irşad ve tecdide başlar. Tasarruf salahiyeti, yalnızca müceddid ve mürşid-i Kâmillere mahsustur.

İçinde bulunduğumuz, Hicrî yüzyılın, Miladî, 1936, Hicrî, 1353 tarihinden i’tibaren, müceddi’di, Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s) Efendi Hazret’leridir. Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’de, Mürşid-i Kâmil ve müceddid’ler, tıpkı zahirî alemde olduğu gibi, batınî ve ruhanî aleme geçtikten sonra da tecdid, ihda ve tasarrufuna, bikemaliha ve bitemamiha devam eder. Ancak, artık, başka bir boyuta geçmiş olduğu için, dünya hayatında olanlarla, zahirî idarecilerle münasebet te’sis etmeleri, muhabere ve muhavere’de bulunmaları mümkün değildir. Dünya hayatındaki birisi, çıkar da, “Ben, hâlen,Üveysî olarak tecdid ve ihda vazifesine devam eden, mürşid-i Kâmil ve Müceddid ile irtibat halindeyim, onun emirleri istikametinde hareket ediyorum,” derse, ya delidir, ya da yalancıdır.

Enbiya ve Rüsûl Tasarrufu, Hulefâ-i Râşidîn tasarrufu, Mürşid-i Kâmillerin, müceddid’lerin tasarrufu, aralarındaki farklar… Bir sonraki yazıda...