“VEBALİM SUSKUNLUĞUM”

GELİNSİN VE KÜÇÜKSÜN SUSMAYA MAHKÛMSUN

Yılın son röportajı. Yılın son röportajını kendi adıma ithaf edilen kitaba yapma torpilini geçebilirim sanırım. Zeynep Hanım’ı anlatmaya kelimelerim yetmez. Yaklaşık 6-7 yıldır tanıyorum. Varlığımla hep gurur duyan, benim hep yanımda olan, haydi dediğimde gözünü budaktan esirgemeyen kadın kardeşimdir. Özü sözü birdir. Yıllar öncesinde bana hep gönderirdi yazılarını inceler misin diye? Zamanla kendini geliştirebilen nadir insanlardan. Kendisiyle dostluktan öte bir bağım var. İstanbul’a ne zaman gitsem havaalanı kapısında anne heyecanıyla yolumu gözleyen yürekçe bir kardeşimdir. Üzerimde hakkı çoktur. Yolun açık, kalemin hep kavi olsun güzel insan her zaman yanında ve destekçinim. Şimdi ise “Vebalim Suskunluğum” isimli kitabı ile okurları ile buluşuyor. Ne büyük gurur ve ben bu başarıyı kaleme alıyorum. Kitap içeriği çocuk gelinleri anlatıyor.

“Aslı Hanım; Ben küçük yaşta evlendiğim için hep sustum. Gelinsin ve küçüksün susmaya mahkûmsun diye vebalin altında olduğumu sonradan fark ettim.  O yüzden hazırdı ismi kitabımın. “Vebalim Suskunluğum” Bir kadının anneliği, yaptığı fedakârlıkları merhametleri ve kimse kırılmasın diye susarak cevap vermesini anlatıyor. Bir bakıma, insanın herkese yetişirken kendine geç kalmasını özetliyor. Ben çocuk gelin olduğumdan 16 yaşımda evlenmiş, bu evliliğimden bir kız (Zehra Zümrüt) bir de erkek (Tarık Buğra) iki çocuğum var. Erken yaşta eğitimimi tamamlayamamıştım. Kızım okula başladıktan sonra ona daha iyi anne olmak ve kendimi geliştirmek için kurslara katıldım. Bilgisayar, İngilizce, dikiş-nakış, ahşap boyama, kumaş boyama, tel kırma birçok dalda sertifikalarım var. Kendimi o kadar geliştirdim ki hiç kimse ne mezunumu olduğumu bile sormuyordu.  İçimde hep ukdedir okumak. Çocuklarım büyüyüp üniversiteye başlayınca. Sıra bana geldi diye kolları sıvadım. Yarım bıraktığım eğitimime başladım. Bunu da iki yıldır başarıyorum. Ben başarıya aşığımdır. Hele de kadın başarısı var ise bunu yüreğimle ayakta alkışlarım.”ifadelerini kullanan sevgili Zeynep Aktürk Öztemur röportajımız sizinle.

Söyleşimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz kimdir Zeynep Aktürk Öztemur? Bir günü nasıl geçer?

_ elbette, kahraman-makbule Aktürk’ün üç çocuğundan en büyüğüyüm. Bir erkek kardeşim (Mustafa kemal) bir de kız kardeşim (Tuğba) var. Çocukluk yıllarım 16 yaşıma kadar, Kadıköy Fikir Tepe’de geçti. Ben  çocuk gelin olduğumdan 16 yaşımda evlenmiş, bu evliliğimden bir kız (Zehra Zümrüt) bir de erkek (Tarık Buğra) iki çocuğum var. Erken yaşta eğitimimi tamamlayamamıştım. Kızım okula başladıktan sonra ona daha iyi anne olmak ve kendimi geliştirmek için kurslara katıldım. Bilgisayar, İngilizce, dikiş-nakış, ahşap boyama, kumaş boyama, tel kırma birçok dalda sertifikalarım var. Kendimi o kadar geliştirdim ki hiç kimse ne mezunumu olduğumu bile sormuyordu.  İçimde hep ukdedir okumak. Çocuklarım büyüyüp üniversiteye başlayınca. Sıra bana geldi diye kolları sıvadım. Yarım bıraktığım eğitimime başladım. Bunu da iki yıldır başarıyorum. Ben başarıya aşığımdır. Hele de kadın başarısı var ise bunu yüreğimle ayakta alkışlarım.

Henüz çok yeni "Vebalim Suskunluğum" Okuru bol olsun Zeynep Hanım. Kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz?

HİÇBİR ZAMAN KİTAP ÇIKARMA KIVAMINA GELMEDİĞİMİ DÜŞÜNÜYORDUM

-çok teşekkür ederim. Ben okul yıllarımda başlamıştım yazmaya, edebiyat öğretmenimin yazılı kâğıdımı sınıf ortasında okuyup beni yüreklendirmesi ile başlamıştım. Ama hiçbir zaman kitap çıkarma kıvamına gelmediğimi düşünüyordum. Yazılmış silinmiş olan iki kitabım daha vardı. 6 yıl önce yazarlık eğitimi aldım. Çünkü damdan düşme gibi birden yazmak istemedim. Eğitimim bitince de yazmadım. Kasamda neler yazacağımın planını yaptıktan sonra başladım. Ama en çok yazar olan dostumun teşvikiyle bastırdım.
Kitabınızın ismini belirlerken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdir? Herhangi hikâyesi var mı kitap isiminizin?
-kitap isminin içeriğine uygun olması ve ismi ile konusunu devam ettirmek. Ben küçük yaşta evlendiğim için hep sustum. Gelinsin ve küçüksün susmaya mahkûmsun diye vebalin altında olduğumu sonradan fark ettim.  O yüzden hazırdı ismi kitabımın.
                              
Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi tesadüfimi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?

Ben yalnızlığı seviyorum. Yalnız toplu taşımalara binmeyi de çok seviyorum. Genelde konularım oralardan çıkıyor. Beynim bir fotoğraf karesi çekiyor, oradan çıkıyor birçok konu.

Romanda gerçekçilik mi? İdeal dünyamı yoksa hüzün mü?

-biraz gerçeklik biraz kurgu var. Konumu belirlemiş, üzerinden çıkan hüzünleri yazdım.

"Vebalim Suskunluğum" Roman kitabınızda genel tema ve içerikten biraz bahsedebilir misiniz?

"VEBALİM SUSKUNLUĞUM"  İNSANIN HERKESE YETİŞİRKEN KENDİNE GEÇ KALMASINI ÖZETLİYOR

-benim için en büyük içeriği içinde çocuk gelinin olması.  Bir kadının anneliği, yaptığı fedakarlıkları merhametleri ve kimse kırılmasın diye susarak cevap vermesini anlatıyor. Bir bakıma, insanın herkese yetişirken kendine geç kalmasını özetliyor.


 Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

KİMSELER BİLMEZ SUSTUYSAM

-hiç bıkmadan usanmadan ömür boyu yazacağım yapışık ikizim olacak. Kimseler bilmez sustuysam kafamda yazıyorumdur.


Kimsenin okumayacağını bilseydiniz de yazar mıydınız?

Yazardım. Hatta kimseler bilmeden yazdım. Basılması satılması benim için mucize oldu.             

Yazın yolculuğunda gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?

-en çok istediğim projelerimden biri kitap kafe açmak. Bu kafe ayrıca kütüphane tarzında olup durumu olmayan öğrencilerin oradaki kitaplardan yararlanmasını sağlamak.

Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?

-içinde merhamet ve fedakârlık barındıran her yaşa.

"Vebalim Suskunluğum" ile birlikte güzel bir okur kitlesi yakaladınız bunu yakinen takipteyim. Kitap ile sizce ilgili dönütler nasıldı?

-güzel dönütler aldım. İlk Konya imza günümde bunu gördüm.

Şu an gündemde olan Corona virüsü meselesi hayatımızın maalesef tam ortasına oturmuş durumda. Bu husus kitap satışlarında, dergi ve gazete gibi yazılı basımlarda kötü bir etki yaptı. Birçok aktif piyasa çöktü. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Nasıl toparlanabilir bu süreç?

- maalesef ki bizim toplumuzda kitap okuma kültürü olmadığından, coronanın da etkisi çok oldu. Para yok kitap dergi alamıyorum gibi sorunlar oldu.

 Bende bu yazın meziyetin sonradan kazanıldığına inananlardan değilim.  Sizi yazmaya özendiren şeyler neydi?

-okulda okuduğum romanları şiirleri hayal dünyamda canlandırma aralarına kendi cümlelerimi iliştirme ile başladı. Okumayı çok sevdiğimden olsa gerek.  

Türkiye’de kitap yayımlamak zor mudur? Bu yolculuğa adım atacak lakin hiç bilmiyorum ne yapacağımı diyen genç kalemdaşılarımız için bir kitabı yayımlatmak için hangi süreçlerden geçmek gerekir?

-zor değil. Bazı yayınevleri ticarete döktüler. Kalemdaşlarıma tek tavsiyem ticari amaçla değil yüreği ile yazıp yayımlamalı.

 İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?

-hayatını roman olarak yaşayan çok ama bunu kaleme dökmek zor. Yazmak içten gelen bir şey herkesin farklı yeteneği var. Yazmak da bir yetenektir diye düşünüyorum

Neden şu an revaçta olan şiir, öykü ve deneme değil de roman yazarlığı?

-ben şiirler yazıyordum. Eğitim aldığım hocam “roman yazabilirsin kendine sınır çizme geniş düşün” demişti ve bir kare fotoğraf beni buralara getirdi.

Edebiyat dergileri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

-çok severim.  Kitabı okuyup bitiriyoruz. Ama kitaplarını, yüreğini severek okuduklarımın kısa kısa her hafta dergilerde okumayı isterim. Bu yüzden destekliyorum dergileri.

Peki, bu yolculukta ne zaman ben artık yazarım diyebildiniz?  Ya da kendinizi "yazar" olarak tanımlıyor musunuz?

-yazarım bile demedim şu ana kadar. Kitabım var diyorum. Tam anlamıyla yazar olmak için daha çok fırın ekmek yemem lazım.

Günümüzün gençliğine, bende yazmak istiyorum diyen genç yazarlara tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?

-eğer yazma aşkı var ise bunun üstüne yanan yüreği varsa yazmaktan vazgeçmesinler derim. İlla kitap çıkarmak için değil. Yazmak söyleyemediklerimizin imzasıdır. İmzanı at bırak evren dönüşünü veriyor.

Aslı Hanım, bana bu röportaj fırsatını verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Sevgilerle...

RÖPORTAJ: Aslı M. Sarı