"Dünyanın anlamı dünyanın dışındadır" der, Avsturyalı filozof Ludwig Wittgenstein. İnsanların gün içinde yaşadıklarına hayat denirse bu hayatın anlamına bir mana yüklenmediğinde anlamsızlık yaşanır. Öyleyse bu anlam dünyanın dışında mıdır?

Yaşam macerası içinde insan başından gecen olaylardan ders aldığı sürece yararlı bir deneyim yaşamış sayılır. Bu deneyim o an için "musibet" gibi görünse de uzun vadede yarar sağladığı söylenir. Zaten bu nedenden dolayıdır ki, bir musibetin bin nasihatten iyi olduğu söylenir.

Ancak "ders almak" ifadesini doğru değerlendirmek gerekir. Başından geçen olaylardan ders alan insan bu olayların hakikatine ulaşmış olan insandır. Yani, farkındalığı artmış ve olaya bütünsel bakmayı başarmış olan insan olaydan ders almış olur.

Yoksa kendi çıkarını daha iyi ve etkin korumayı öğrenmiş olmak, anlamına gelmez. Hem kendi hayrını hem de bütünün hayrını düşünen insan olaylara bütünsel bakmayı yerel neden-sonuç ilişkisini aşmayı becerebilir.

Buna rağmen insanlar hem iç hem de dış dünyayı aynı kavramlarla betimlemeye çalışarak kavram karmaşası içine düşer.

Farkında olan kişi için tesadüf yoktur. Tesadüfe inanmak farkında olmamak demektir. Karmaşa yasasızlık değildir. Evrende "karmaşa" vardır, ama her karmaşa içeren olayın altında farklı bir nedensellik bulunur. 

Tesadüf sanılan olayların ardındaki asıl nedenleri görebilenler farkındalık sahibi kişilerdir. Farkındalık düzeyini yükselterek farkında olmayı sürekli yaşarlar. Ufak hesapları, kişisel egosunu parlatacak planları bulunmaz.

Farkında olan insan, altta yatan nedenselliği sezdiğinde hata yapmaz. Bu sezgi insanda yaşadığı hayatı daha çekilebilir, daha katlanır kılar. 

Öyleyse yaşama anlam vermenin metodu, farkındalıkla başlar. Yaşamın anlamı küçük olaylara verilen önemde yatar. Yaşamın anlamı “an” denen o küçük zaman parçasında sezilen sonlu sonsuzluktadır. Yaşamın içindeki olayların önemini anlayan kişi onun anlamına da ulaşır.