Coğrafya kitabındaki “Mavi Vatan” yunanı rahatsız etmiş. Haddini aşan açıklamalarında; “18 milyon çocuk Mavi Vatan’ı öğrenecek” korkusu yer aldı. Mavi Vatan’ın haritası da olmalıydı ders kitabında, olmadığı için de memnun oldu yunanlar! Çocuk sayımızı, nefes alışımızı saymaktalar. Bir Kıbrıs bir Türkiye üzerinden oynadıkları bir oyun var, bir de yunan çocuklarının beynini yıkayan uydurma bilgilerle gerçeği çarpıtmakta; ilkokul çocuklarının yaka içlerine yazdıkları “Türk nefreti”ni saklamaktalar.
Yunanistan Mavi Vatan’ımızın Sevr Paçavrası olan Sevvilla sözde haritasını bize sessizce dayatıp 4 yıldır itina ile uygulatıyor. 1951 ve 1957 tarihli Amerikan haritalarında adaların Türkiye’ye ait olarak gösterilen Ege’deki Koyun, Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık adacıkları ve İzmir önlerindeki Venedik Kayalıkları ile Girit Adası etrafındaki Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi adacıkları yunanistan tarafından işgal edildi.
Yunanistan son 20 yılda Lozan antlaşmasını delik deşik etti. Köhne silahlarının hiç birini kullanmadan, kurşun bile atmadan 2004-2009 arasında Yunanistan tarafından ilhak edilen Zürafa adası, Mercan ada, Bulamaç ada, Kara ada, Fener adası, gibi 20’den fazla ada ve kayalık Türk toprağıydı. 15 yıl önce haritada Türk adası olan yerde yunan bayrağı var.
Bir başka yanlış da Ege denizinde fır uçuş hattı; yunanistan'ın uluslararası hukuka aykırı olarak ulusal hava sahasının 10 deniz mili genişliğinde olduğunu iddia etmesi ve Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) sorumluluğunu istismar etmesidir. Ege kıyılarımızda Fır hattı da Mavi Vatan sınırlarımızla uyumlu olmalıdır. Yoksa Ege’de uçabilmek için yunanistandan izin mi alacağız! Yine günümüzde Batı Trakya’da zülüm gören Türkler; anlaşmaya rağmen müftülerini seçemiyor. Biz ise neden patrick seçimlerine karışmıyoruz!
Lozan’a aykırı olmasına rağmen 2004’te fener rum patrikhanesi kutsal meclisine Türk vatandaşı olmayan psikoposlar atandı. Dönemin başbakanı, buna “göz yumduklarını” açıklarken, ABD 2008 Dini Özgürlükler Raporu’nda söz konusu gelişme, “Ülkenin 80 yıllık tarihinde bir ilk” olarak nitelendirildi. Patrik bartholomeos’un Türkiye’ye hiç bilgi vermeden Meclis’e atadığı isimlerden birisi ABD rum ortodoks kilisesi başpiskoposu dimitrios’du.
İşte bu dimitrios 25 Mart 2009’da beyaz saraydaki yunan milli günü resepsiyonunda obama’ya, “fener rum patrikhanesi, Kıbrıs ve Makedonya konularında Büyük İskender gibi davranıp, Gordion Düğümü’nü kesmesi” tavsiyesinde bulundu. 2010’daki resepsiyonda ise Osmanlı’yı ve Osmanlı Ordusunu yerden yere vurdu. Bu konuşmasından dolayı papaza teşekkür eden obama da yunan’ın, Osmanlı’ya isyanını, “189 yıl önce bir başka piskopos, dağlardaki bir manastırda ağaya kalktı, yunan bayrağını eline alarak, bağımsızlık ilân etti ve demokrasinin beşiğinde yeniden demokrasiyi temin etmek için mücadeleye başladı. Burada sadece kısa bir anı kutlamayacağız, aynı zamanda Yunanistan ve halkını tanımlayan o ruhu da hatırlayacağız…” diye övdü.
2012 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Mardin’deki Süryani Manastırı davasında arazilerin Hazineye ait olduğu yönünde karar aldığı halde, daha sonra bu araziler iktidarın kararıyla manastıra verildi. AB ve ABD, özellikle 2002’den sonra “Dini özgürlükler” adı altında “Tarihin tekerrürü” niteliğinde taleplerde bulunmaya başladı:
– Protestanlar, Yehova Şahitleri, Bahailer, Aleviler, Kürtler, Yezidiler, Çerkezler’in de azınlık sayılması,
– Misyonerliğin serbest bırakılıp, yasal güvenceye kavuşturulması,
– Kaçak kiliselerin yasallaştırılması,
– Fener rum patrikhanesinin “ekümenikliğinin” tanınması,
– Ruhban okulunun devletimiz ve hukuk sistemimizin denetimi dışında uluslararası nitelikte açılması,
– Türk vatandaşı olmayan din adamlarının Türkiye’de serbestçe görev yapması,
– Nüfus cüzdanlarındaki din hanesinin kaldırılması,
– Azınlıkların geçmişte öne sürdüğü tüm mülklerin iadesi edilmesi gibi…
Bugünkü yunanistan’da yaşam 6 bin yıl öteye geçmez. Türkler ise 25 bin yıldan fazla Sibirya’dan Afrika’ya kadar bu topraklardaydı. Karahantepe, Göbeklitepe gerçekleri; avrupalı, amerikalı işgalcileri, Türkler hakkında yalan tarih yazanları utandırmış mıdır bilinmez ama gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır:
“Türklerin ataları, muhtemelen, yalnızca demiri, çeliği ve bilumum metalleri ilk defa işleyen millet değil, aynı zamanda yazıyı da bulan ve Asya'nın batısına götüren millettir. Bilinen en eski çiviyazısı tabletler Turanî bir dille yazılmıştır ve bunların ihtiva ettiği ilme komşu hükümdarlar o derece kıymet vermişler ki bunları Sami diline tercüme ettirmişlerdir. İşte o dönemde yunanlar ise henüz okumak yazmak nedir bilmezlerdi.” Redhouse sözlüğünün yazarı; Sir James William Redhouse, (1811 – 1892) Dil bilgini, mütercim, sözlük yazarı On the history, system, and varieties of Turkish poetry/Türk şiirinin tarihi ..., adlı eser. Sayfa:17
Sir James William, Redhouse'un yazdıklarının bir benzeri MÖ.V. YY'da yaşayan Tarihin Babası olarak anılan herodot'un Tarihinde; (İskit Saka Türklerinin menşei ile ilgili anlattığı efsanede) dünya medeniyetinin temellerinin İskitler tarafından atıldığı bir efsane ile anlatılmaktadır. (yahudi kıralı herodot ms 32’de roma imparatorluğunun işgalindeyken isa peygamberi çarmıha gerip kudüs’te öldürtmüştü.) Tarihin de hafızası var, bizler gibi unutmaz, unutturulmaz! Yunanın Türk soykırımını, işgallerini Türklerin hafızalarından silmek isteyenleri, ne bu gün ne de gelecek nesiller asla unutmaz. Türk özünü unutsa da düşman unutturmaz.