Beyazı, kepeklisi, karası, çavdarlısı, kokusu, dokusu, çıtırtısı, lezzeti ile sofralarının sultanı.

Yeni fırından çıkmış sıcacık ekmek kadar güzel bir şey var mı bu dünyada?

Tanrılara en çok sunulan nimettir ekmek. Tüm insanlığın hakkını, emeğini temsil eder. Çocukken en yakın bakkala ekmeğe gider, ekmek soğumasın diye koştura koştura eve gelirdik.

 Kıyısı köşesi lezzet durağı olan un – su- fırın mucizesi.

Anadolu’da buğday kültürü vardır. Anadolu’nun özüdür ekmek. Annem, “Kapınıza geleni boş çevirmeyin, ekmeğinizi paylaşın.“ derdi.

Ekmeksiz sofra olmaz

Ekmek değirmenlerden geldi. Buğday yıllar içinde beyazlaştı beyazlaştı  beyazlaştı… Buğdaydan rüşeymi ayrıldı kepek ayrıldı. Şimdilerde tekrar rüşeymi ve kepek ekmeğe katıldı.   Ekmeğin hikâyesi Kuzey Mezotomya’dan başlar,  Maraş Kastamonu siyez buğdayına kadar gider.

Ekmek emekle kazanıldığında güzeldir. Atasözleri hep dilimizdedir.

Ekmek aslanın ağzında: Yaşam kavgasında bir iş bulmak ve para kazanmak güçtür.

Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır: Onun bunun kazancına engel olan, bir gün aynı durumla mutlaka karşılaşır.

Ekmeği ekmekçiye ver, bir ek de üste ver: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.

Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur: Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır.

Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil: Ekmekten koparılan ince lokmalar kaşık gibi kullanılarak yoğurt yenilebilir. Yoğurt yerine ayran getireceğinden istenen sonuç elde edilemeyecektir.

Deyimler

Yaşantımızın merkezinde olan deyim, Ekmek kavgası değil midir? 

Geçim için çalışıp uğraşma didinme.

Ekmek parası: Geçim parası kazanç.

Ekmeğine kuru, ayranına duru mu dedik? Sana dokunacak, seni küçük düşürecek bir söz mü söyledik.

Ekmek elden su gölden: Kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme, gereksinmelerinin başkasınca sağlanması durumu.

Ekmek kapısı: Geçim sağlanan yer, iş.

Ekmek çıkarmak:  Kazanç sağlamak. 

Ekmek düşmanı: Bir ailede geçimin sağlanmasına katılmayan tüketici durumundaki kişiler, kaşık düşmanı.İnsanoğlunun canını acıtan 

Ekmeğinden olmak:  Geçimini sağlayan işinden ayrılmak zorunda kalmak ya da bırakılmak.

Ekmeğinden etmek: İşinden çıkarmak, işinden atmak.

Ekmeğine kan doğramak: Birine acı verecek davranışta bulunmak.

Ekmeğine göz koymak: Birinin geçimini sağlayan işi elinden almaya çalışmak.

Ekmeğine mani olmak: Birinin kazancını ya da geçimini engelleyecek davranışta bulunmak.

Ekmeğini kana doğramak: Yaşamda acı  ve üzüntü içinde olmak.

Ekmeğiyle oynamak: Bir kimsenin geçimini sağladığı yerden atılmasına yol açabilecek kötü bir davranışta bulunmak.

Ekmeğine yağ sürmek: Farkında olmadan, istemediği halde birinin işine yarayacak davranışta bulunmak.

Ekmeği dizinde: Nankör, iyilik bilmez.

Ekmeğine kuru, ayranına duru mu dedik? Sana dokunacak, seni küçük düşürecek bir söz mü söyledik.

Düşmanın ekmeğine yağ sürmek: Zarar gördüğü birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek.

Ekmeğini çıkarmak: Geçimini sağlamak.

Ekmeğini eline almak: Kendi kazanç sağlayacak duruma gelmek, bir meslek sahibi olmak.

Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor koşullarda bile geçimin sağlamayı başarmak.

Ekmeğini yemek: Birinin yanında çalışarak geçimini sağlamak. 

Bir ekmek efsanesi

 “Orhan Gazi Bursa’yı fethettikten sonra Uludağ’ın eteklerindeki fırıncıları denetler. Fırının birinde ekmeklerin üzerindeki üç çizgi dikkatini çeker. Fırıncıya ekmeklerin üzerinde neden 3 çizgi olduğunu sorar. Fırıncı “biz Hristiyan’ız, yediğimiz ekmek tanrı, oğul ve kutsal ruhu hatırlatsın diye ekmeklerin üzerine 3 çizgi çekeriz” der. Orhan Gazi bu durumdan çok etkilenir ve bir ferman yayınlayarak ‘bundan sonra bütün fırıncılar, Allah’tan başka ilah olmadığına işaret etmek için ekmeğin üzerine 1 çizgi çeke” diye buyurur. Bu fermandan sonra bütün Müslüman fırıncılar ekmeklerin üstüne ‘tek’ çizgi çekmeye başlar. O gün bugündür ekmekler fırınlarda böyle pişer. ”

Yöresel ekmeklerde buğdayın önemi kadar o yörenin suyu da lezzet katmaktadır.

 Eskiden orakla biçiliyordu buğdaylar, boynuzlardan yapılan oraklar varmış. Biçer Dögerlerin alan girmesi ile teknolojinin gelişmesi ile soframızdaki ekmekler de değişti. Anadolu’nun her yöresinde çeşitli ekmeklerimiz var. Değirmenlerde buğdaylar öğütüldü. Değirmene dönmemiz mümkün değil.  Anadolu’da fırın kültürü vardır. Yufkamız, bazlamamız, gözlememiz, tandır ekmeğimiz harikadır.

Beyaz ekmekten şehir insanının vazgeçmesi çok zor. Kişi başına yediğimiz ekmek sayısında dünya rekortmeniyiz. 

(1942-1946) Ekmek Karnesi Uygulaması 

Ekmek karneleri,  kişilere ve mesleklere göre ayrı ayrı kalorilerin belirlendiği ve günde 2 defa ekmek alınmasını sağlayan bir sistemdi.

1942-1946 yılları arasında 4 yıl süreyle, savaşın yarattığı iaşe problemine yönelik olarak hububat ürünlerinde yapılması planlanan tasarrufu gerçekleştirmek amacıyla uygulanan karne ile ekmek dağıtılması, beraberinde bazı problemleri getirmişti. Fırıncı, tatlıcı gibi bazı meslek grupları ve fiyat şişliğine neden olan bakkallar uygulamanın önünde engel teşkil ettiler. Ekmeğin karneyle dağıtılmasını öngören uygulamalar 1946’ya kadar aksak da olsa sürdürüldü ve aynı yıl kaldırıldı.

Geleneğimizde ekmek kutsaldır. Askıda ekmeğe kimse muhtaç olmasın. Çöpten ekmek toplayan insanlar hiç ama hiç olmasın.

Ekmek yapmak da çok basit. Buğdayın yetiştirme anından ekmeğin soframıza gelene kadar dönüşümü muhteşem. Emeği geçen nasırlı ellere teşekkürler

Kimsenin evinden eksik olmasın, kimse açlığını çekmesin.

Ekmeğe saygımızı gösterelim.

Kaynak: https://www.tesadernegi.org/ekmek-karnesi-uygulamasi-1942-1946.html?0c86f0&0c86f0