Güneybatı Anadolu’nun en ucunda yer alan, bir tarafında Akdeniz’in diğer tarafında Ege Denizi’nin bulunduğu bir yarımada olan Datça, coğrafi özelliği sebebiyle Anadolu’da baharı ilk yaşayan yer. Badem çiçekleri ile bahara “Merhaba” diyen Datça Yarımadası sakinleri, badem çiçeklerinin sunduğu bu görsel şöleni ve coşkuyu her Şubat ayında Badem Çiçeği Festivali ile kutluyor.  

Baharın habercisi Badem Çiçekleri açtığında Datça'da buluşmak için günler öncesinden haberleştik dostlarla. Datça’nın en harika zamanları, badem çiçekleriyle papatyaların buluştuğu zamanlarmış. Maksat bir olmak, rengârenk görüntüler ortaya çıkarmak, eğlenmek, Datça ruhu ile misafirler karşılandı.

Baharı kutlayan badem çiçekleri

Güzellikler başımı döndürdü. Şiir yazmak da bana düştü. 

Badem ve bahar /Yolculuğum erken gelen bahara/Badem ağaçlarına Datça’ya… 

Dallarında beyaz, pembe danteller/Belli ki mutlu bir kışın ardından gelmişler.

Çiçeklerinin arasında dolaştım. /Taçlarına dokundum. / İçinden geçtim Badem çiçeklerinin

Hiç yabancı değillerdi. /Suretimim yansımasıydı.  

Yukarıdan bakan kuşları, aşağıdan bakan papatyaları gördüm. 

Datça denilince badem, badem denilince Datça gelir akıllara…  Ne tarafa dönsem badem çiçeği. Ağaçlar bir bir süslenmiş.  Badem çiçeklerinin açmaları etkinliklerle kutlandı. “Hoş geldiniz!” naraları yükseldi.

Bu yıl 8-10 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen yarımadaya baharın gelişinin kutlandığı festival. Datça ve civarında yetişen, çok kaliteli, toprağından mıdır suyundan mıdır nedir? Nefis lezzetli badem çeşitleri bir araya toplanmış. Bahar ve çiçekler bizi de davet etti. Davete gidilmez mi? Elbette gidilir.

Eski Datça’nın girişinde Can babanın hatıraları

Eski Datça’nın girişinde Can babanın hatıraları yaşatılıyor. Dokusunu bozmamış evler ve dar sokaklar arasından geçerken badem çiçekleri süslemiş her yanı. Kediler pencerelerde, taş sokaklarda tüylerini kabartarak sizi karşılıyor. Eski Datça’daki Can Yücel’in çok yakın dostu olan Orhan’ın yerinde mutlaka dinlenin.  

     

Eski Datça mahallesinin tarihi dokusu ve taş döşeli sokaklarında yürürken, bahçelerinden begonvillerin sokaklara taştığı, taş evlerin güzelliğini hayran hayran seyrederken, Bambaşka bir ruhu olan Eski Datça, Can Yücel ile özdeşleşmiş. ‘Mekânım Datça olsun’ diyen şair Can Yücel’in yaşadığı ev Eski Datça’da.  

     

“Kibrit çakıyorsun karanlıkta/ Badem çiçeklerini görmek için

Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift sarnıç gemisi gözlerin

Bir iş açacaksın sen başımıza/Yangın mı olur artık bahar mı?”  Can Yücel’in dizeleri ile festivale yürüdüm. 

Datça Badem Çiçeği Festivali bu yıl ikinci kez düzenlendi! Üç gün süren bu festival, birbirinden güzel etkinliklerle, katılımcılara Datça doğasını ve yöresel ürünleri deneyimleme imkânı sundu. Yöre halkı ne ürettiyse pazara çıkarmış.

Şaşkınlığımdan, oranın şaşaalı daha da büyüktü.

 Datça,  Hem tarihin hem de coğrafi güzelliğin birleştiği ülkemizde eşsiz bir yer. Badem çiçeklerine ilk vardığımda,  gözlerimi çevremde gezdirdiğim zaman şaşkınlığım büyüktü.  Şaşkınlığımdan, oranın şaşaalı daha da büyüktü. 

Antik çağın ünlü coğrafyacısı Strabon”Tanrı sevdiği kullarını uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası’na bırakırmış.” der. Datça’nın temiz havasında yaşayan insanların ne kadarda uzun ömürlü yaşadıklarını vurgulanmaktadır.  Datça Yarımadasının MÖ 2000’li yılların öncesine kadar giden tarihinin içinde buldum kendimi. Festivalde panayır noktaları; merkezdeki Cumhuriyet Meydanı ve Palamutbükü'ndeydi.

    

Halikarnas Balıkçısı’nın Datça’nın havası hakkında şöyle bir sözü var. “İklimi tam insan boyundadır. Sıcağı da, soğuğu da insan tahammülünü aşmaz. İklimi paltoyla, sobayla ya da yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur.” Datça Yarımadası sahip olduğu hava, oksijen bakımından dünyanın en zengin ikinci yeridir. Tam da ortasındaydım o havanın, Datça’nın.

Datça'ya gelmişken belki çok sevdiğiniz bir yazarla karşılaşabilir ya da çok seveceğiniz bir yazarla tanışabilirsiniz...

      

Öyle ki antik çağda yaşanmış bir hikâyeye göre; İspanya’dan Mısır’a giden bir yolcu gemisinde cüzzam hastalığı baş göstermiş ve bu hastalar Datça açıklarından geçerken kaptanın emriyle Datça yarımadasına bırakılarak ölüme terk edilmiştir. Datça’nın havası, suyu, toprağı o denli sağlıklıymış ki iyileşmez denilen cüzzam hastalığını iyileştirmiş, ölüme terk edilen hastalar eskisinden daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmuştur.

Antik dönemde dünyanın dört bir yanından insanlar Knidos’a Afrodit heykelini görmeye gelmişler.

Yarımadanın en ucunda, Ege denizi ile Akdeniz’in birleştiği yerde bulunan Knidos antik kenti, antik çağın en önemli ticaret, sanat, kültür kentlerinden biridir. Sanatta ve felsefede öncülük etmiş, birçok sanatçı ve filozof yetiştirmiştir. Knidos’un ürettiği kaliteli şaraplar ve zeytinyağları kentin kalkınmasını sağlamış, özellikle Knidos amphoraları yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Akdeniz’in dört bir yanında bulunmuştur. Ünlü heykeltıraş Praksiteles’in yaptığı Knidoslu Afrodit heykeli kusursuz güzelliğin sembolü olmuş, antik dönemde dünyanın dört bir yanından insanlar Knidos’a Afrodit heykelini görmeye gelmiştir. 

    

Bahar gelip doğa uyanırken yeniye yer açmak için, müjdedir badem çiçekleri. Belediye, eski Datça-Palamut bükü kavşağına kocaman bir pankartla, “Duru! Buzlu bademinizi almayı unuttunuz.” yazdırmış. Unutmadım. Bademlerimi aldım. 

Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda 82 çeşit badem türü tespit edilmiştir ve bu türlerin birçoğu sadece Datça Yarışmamasında yetişmektedir. Bu türlerin içindeki en lezzetlisi ve en değerlisi Nurlu bademdir. 

Ülkenin en önemli badem üreticisi konumunda olan Datça Yarımadasında 13.000 dekar badem tarlası bulunmaktadır. Datça halkının önemli gelir kaynaklarından biri olan badem üreticiliği sayesinde Türkiye’nin badem üretiminin yaklaşık %10’u Datça’da gerçekleşmektedir. 

Datça’nın 3B’si

‘Badem, Bal, Balık’ kelimelerinin baş harflerinden oluşan meşhur 3B, Datça’nın yöresel lezzetleri içinde müthiş bir görsel ve damak tadı sunuyor. Kumluk ’ta badem kahvenizi içerken yanında mutlaka bal ikram ediliyor.  Datça bademinden yapılmış tatlılar, arıların dağ kekiklerinden topladığı polenlerle yaptığı kekik balı, Datça denizinden tutulmuş taze balıklar ile yapılmış yemekleri tatmadan Datça’dan dönmeyin.  Ballı keşkek, damat tatlısı, kabak çiçeği dolması Datça’nın önde gelen yöresel lezzetleri içinde. Datça’nın eşsiz harika doğasıyla, tertemiz havasıyla, el değmemiş bükleriyle, 3B’si yani balı-bademi-balığıyla ve Eski Datça’sıyla, geri kalan ömrümü burada doyasıya yaşamak ve uzatmak isterim.

Bu güzelliği yaşamak ve deneyimlemek isterseniz buyurunuz Datça’ya…