Urfalının Urfa Romanı
İhsan KURT
Son yıllarda daha çok “popülist” bir yaklaşımla da olsa yayımlanmakta olan kitap sayısının artmış olduğunu kimse inkar edemez. Özellikle roman türü bunlar arasında daha çok yer almaktadır. Yazı hayatımızda yeterince eleştiri gelişmemiş olduğundan çoğu zaman bu çıkan eserler hakkında da doğru ve yeterli bilgiye ulaşamıyoruz. Ya reklamı ve tanıtımı iyi yapılan ya da özellikle “güncelin” peşinde giden yayınlar çok okunuyor mu bilemem ama çok satabiliyor. Bu durum ise edebiyatımızın geleceği açısından düşündürücü olabilmektedir. Maalesef bu curcuna arasında bazen sanat ve edebi değeri olan eserler de kaynayıp gidebiliyor. Edebiyat ve sanat adına görücüye çıkmadan kaderlerine terk ediliyor veya günün birinde fark edilmeyi bekliyor.
İşte bu eserlerden sadece birisi olan, sanat çevrelerinde görmezden gelinmiş bir roman bu yazının konusu olacaktır. Yazının başlığına “Urfalının Urfa Romanı” dedik ama yakın tarihimizin Urfa’da geçen bir kesitini sunması açısından önemli bir eser olduğunu da söylememiz gerekir.
“Gâvur Mahallesinde Aşk”ı yirmiden fazla esere imza atmış olan şair, yazar Mehmet Kurtoğlu kaleme almış. Romanın geçtiği dönem 1915 yıllarıdır. Yani hala başımızın üzerinde Demoklesin Kılıcı gibi sallandırılan Ermeni tehciri meselesinin geçtiği yıllar. Bu roman iki aşk etrafında kurgulanan olayları çekici bir üslupla ele almaktadır. Romanda aşk vardır ama işgal de vardır, mücadelede vardır. Yakın Urfa tarihinin küçük bir kesiti roman anlatımı içerisinde gayet başarılı bir şekilde kaynaştırılmıştır.
Yazarın önsözünde ifade ettiği gibi eser; “ Yarı kurgu yarı belgesel diye niteleyeceğimiz bu eser 1915 yılı üzerine yazılmış yerli ve yabancı okumalardan ve saha derlemelerinden hareketle kaleme alınmıştır… Unutulmaya yüz tutmuş türkü, gazel ve uzun hava ile zenginleştirilerek dönemin ruhu verilmeye çalışılmıştır.” Yazar bu düşüncesinde çok haklıdır. Romanda gerçekten folklorik unsurlar ve onun getirdiği yaşama tarzı gayet yerinde işlenmiştir. Kurtoğlu, eserinde kültürel köprü temellerini atmayı başarmış kalemlerden biridir. Fakat kitapta dönemin tarihi olaylarının pek fazla işlendiği söylenemez. Bu da yazarın bir tercihidir elbette.
Bir romanda olması gereken asgari müştereklerde bazen farklılıklar söz konusu olmaktadır. Ancak bu özelliklerin genelde ortak olanları dikkate alındığında kitapla ilgili şu tespitlerimizi söyleyebiliriz:
Kitap yakın tarihimizde hala dipdiri olan bir dönemin Urfa kesitini vermeye çalışması açısından düşündürücüdür. Bunun için önemli bir mesajı da içinde barındırmaktadır. Hatta düşündürücü olduğu kadar kitapta bu boyutun sorgulanması da gerekir. Yazarın tarihte geçtiği ifade edilmiş bazı olaylara bir ironi üslubu ile göndermeler yaptığı cümlelerde bazen okuyucuyu düşünceyle birlikte gülümsetebilmesi hoş bir anlayış olarak ortaya çıkmaktadır.
Aynı şehirde yaşamalarına rağmen iki ayrı dine, farklı dünyalara sahip roman kahramanlarından Nafiz ve Samira arasında geçen aşkı anlatması bakımından okuyucuyu duygulandırıyor elbette. Roman sürükleyiciliğini biraz da bu farklılık üzerine kurmuş görünüyor. Bu farklılıktaki çatışmalar, çekişmeler okuyucuyu sürüklüyor. Yazar bu aşkı anlatırken o zamanki yaşanmışlığı dönemin olaylarından soyutlamıyor. Zamanı içindeki toplumsal değişimi ve bakışı da yansıtmaya çalışıyor. Yazarın kuvvetli olarak işaret edilecek bir yanı da romanda geçen bazı olayların okuyucuya düşler kurdurma gücüne ulaşabilmesiyle ortaya çıkıyor. Esere her okuyanın kendince zenginleştiği bir kitap da denebilir.
Romanda aranan unsurlar açısından kitabı değerlendirdiğimizde de şunları görebiliyoruz:
Roman aynı zamanda bir hikâye, hikâyeler anlatmadır. Bu bakımdan yazar hikâyesini bazen çok az kopukluklar olsa da akıcı olarak anlatmayı başarmıştır. Üsluptaki akıcılık, aksiyon ve sürükleyicilik doğrudan bunu işaret etmektedir.
Romanın başkahramanları olarak görülen Nafiz ve Samira’nın dışındaki tiplemelerden bazılarının çok iyi tasvirleri ve tanıtımları yapılırken bazı kahramanların silik kaldığı söylenebilir. Bu durum da gelişen olayların bir özelliği olarak yorumlanabilir.
Yazarın olayların geçtiği mekânı anlatmada çok başarılı olduğu bir gerçektir. “Kültür Şehri Urfa” adındaki çalışmaya da imza atmış biri olan yazar olayların geçmiş olduğu Urfa’da yaşamış olmasının avantajlarını mükemmel bir şekilde kullanmıştır. Onun ayrıca “Şiir Şehir Urfa” ve “Bir Şehri Sevmek” adındaki eserleri de şehir üzerine birikimin delilleridir. Yazar bu birikimini romanında rahat bir şekilde yansıtmıştır.
Olayların geçtiği dönemdeki tarihi bilgilerin derinliğine işlenememiş olması bir eksiklik olarak gösterilse bile yazarın mekânları canlı bir tablo gibi kurgulayarak verme başarısını göstermesi bu eksikliğini hissettirmemektedir. Özellikle şehrin tarihi ruhunu aksettiren, hissettiren çeşmeleri, camileri, sokakları başarılı bir ressam edasıyla kelimelerle anlatan yazarı başarılı bulmamak mümkün değil.
Kitabın muhtevasını, olayların akışını, hatta kısa birkaç cümleyle de olsa özet vermeye yaklaşmayacağım. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu roman birçok “çok satandan” daha edebi, daha sanat kaygısı taşıdığı bir gerçektir. Eli kalem tutanlar tarafından görmezden gelme saldırganlığına uğramamasını dilerim.
Kitap, Kaldırım Yayınları, Çatalçeşme Sokak No:40/1 Torun Han Kat:1 Cağaloğlu-İstanbul adresinden temin edilebilir.
Yorumlar