Malum olduğu gibi bir modanın, Türk milletine değerleriyle birlikte saldırma modasının bütün hızıyla devam ettiğini görmemek için sadece gözden değil akıl ve idrakten de yoksun olmak gerekir. Bu saldırı anlayışı tarihten beri böyle gelmiş ve hatta böyle sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Meseleyi bir cephesiyle anlamaya çalışıyorum. Onlar amaçlarının gereğini yapıyorlar. Tarihte de böyle yapmışlar şimdi de bu kültürel genetiklerini sürdürüyorlar.
Ancak sureti haktan görünerek, bu ülkenin havasını soluyup ekmeğini yiyerek, bu topraklara ve değerlerine saldırmayı alışkanlık haline getirenleri iyi niyetle anlayamıyorum. Dillerinin altındaki baklayı açıkça çıkarmadıkları sürece de anlamak mümkün değil.
Oysa yemek yediği kabı pisletme herhalde öncelikle “insan” olmayla pek bağdaştırılamayacaktır. Hangi kültürel genetik bunu onaylar ki…
Diğer yandan artık bütün insanlığın istese de inkâr edemeyeceği “Haçlı Seferleri” yamyamlığının ilk ateşlendiği Fransa’nın Sarkozy’si, atası Pierre L’Hermit gibi bir gafleti sürdürmeyi kendine rol olarak biçmiş durumdadır. Malum zatın atası P.L. ile başlatılan İslam ve Türk soykırımını Batı’nın yetiştirdikleri, birçok çalışmalarında alenen ilan etmişlerdir. Mesela bunlardan James C. David “İnsanın Hikâyesi’”nde (s.136) Müslüman Türk’ü yok etmenin “Tanrı’nın bir isteği” olduğunu yayan bu şahıs hakkında şu cümlelere yer vermiştir:
“Münzevi Pierre adıyla anılan, yalınayak, derbeder ama etkileyici bir hatip olan ateşli bir Fransız, hiç vakit kaybetmeden, şevkli Fransız ve Alman köylülerinden oluşan bir güruh topladı. Bu yabani ve kutsal ordu Batı Almanya’dan yola çıkıp yiyecek çalarak ve evleri yakarak, bir çekirge sürüsü gibi Orta Avrupa boyunca ilerledi. Bir kısım Küçük Asya’ya ulaştı, burada Türkler tarafından yok edildiler.”
Yazar ya bilerek ya da bilmeyerek meselenin daha ilerisini, esir Türklere neler yapıldığını ve bunun nasıl büyük bir kahramanlıkmış gibi destanlaştırıldıklarını yazmıyor. Herhalde yamyamlıklarından kendisi de utanmış olsa gerek diye düşünüyorum. Çünkü bunlar kelimenin tam anlamıyla yamyamlık yapmışlar, esir Türkleri kızartarak yemişler ve bunu da “Antakya Destanı” olarak bir övgü unsuru olarak tarihe geçirmişlerdir. Maalesef bizde bile ne hikmetse “Aslan Yürekli Rişar” diye anılan (bir tarihi mekânımızda resmi büyük bir yer işgal eden) Richard de Pelerin yani Haçlı Rişar’ın bu meşhur “Antakya Destanı”nda insanlık adına iğrenç, iğrenç olduğu kadar çok berbat bir tablo ortaya konuyor. Raşit Erer’in “Türklere Karşı Haçlı Seferleri” (s.38-39) adındaki eserinde adı geçen destanla ilgili şu alıntı yapılıyor:
“Asaletlü Piyer L’Hermit (Haçlı Seferlerinin Kışkırtıcısı. İ.K.) otağının önünde oturuyorlardı,/ Kral Tafur birçok adamları ile çıkageldi,/ Bunlar bin kişiden ziyade ve açlıktan şişmiştiler,/ Asaletmeab! Rahmeti Rahman adına bana yol göster,/ Zira açlıktan ve zayıflıktan ölüyoruz” dedi. / “Haydi, şurada ölmüş yatan Türkleri toplayınız,/ Tuzlar ve pişirirseniz pekâlâ yenir onlar. / Kral Tafur: Doğru söylüyorsunuz, dedi./ Otaktan ayrıldı, avanesini çağırdı. / Toplandıklarında onbin kişiden ziyade idiler. / Türkler yüzüldü, barsakları çıkarıldı, / Etlerinden haşlama ve kebap yapıldı. / Doyasıya yediler, ama ekmeksiz olarak. / Bunu gören Türkler pek korktular. / Et kokusundan hep duvarlara dayandılar. / Yirmibin putperest (Türkler kastedilmekte. İ.K.) bu avaneyi seyretti; / Ağlamadık Türk kalmadı”.
Adamların destanlarına ve destanlaştırdıklarına bakar mısınız? Övündükleri davranışlarını unutmayınız…
Elbette bu duruma Fransa’dan Sarkozy ve ülkemizden Sarkozylerin de iyice bakması, algılamaya çalışması, akılları dumura uğramamışsa da anlamaları gerekir.
Onlar başkalarına yönelik sözde soykırım yasaları da çıkarsalar tarihe kaydolmuş bu yamyamlıklarını unutturamayacaklardır.
Soykırımı dünyaya ilan ederek neredeyse bin yıl önce soykırımı kendileri başlatanlar tarihi bilinçaltlarını hala bastırmaya devam etmektedirler ki hep yansıtmayı başkaları üzerinde yapmaya çalışıyorlar. Özellikle de onmaz bir yaraları var ki bu kinlerini Türk Milletine yönelik olarak her fırsatta ilan ediyorlar.
İşte Demokles’in kılıcı gibi gündemden düşürülmeyen sözde soykırım gevelemelerini hem ataları Haçlı Seferlerini başlatanlar hem de bu zihniyete sahip olanlar yapıyor. Yani bizim Sarkozyler…
Boşa debelenip durmasınlar bu millet her ikisinin de farkındadır.