ATATÜRK, “Bir Ordunun kudreti zabitan ve kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür” sözüyle subaylarımızın önemini belirtmiş ayrıca “Dünyanın hiç bir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir” sözüyle askerlerimize verdiği değeri ifade etmiştir.
Bulunduğumuz coğrafyada en etkili ve caydırıcılık yönünden en önemli unsurun, diğer milli güç unsurlarıyla desteklenen güçlü silahlı kuvvetler olduğu unutulmamalıdır. Şanlı tarihi, günümüzdeki ulusal ve uluslararası saygınlığı ile iftihar kaynağımız Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, devletimizin ve milletimizin yaşam sigortasıdır.
Bir zamanlar benim de mağduru ve şikayetçisi olduğum bazı yanlış uygulamalar olsa da genelde Ordumuz Türkiye’nin en sağlam ve düzgün kurumudur. Hatalar kişilere ait olup topyekun kurum suçlanmamalıdır. Yargılamalarda ast rütbelerden bu kadar insan muhatap alınacağına emir veren ve en üst makamda bulunanlar bu konuların muhatabı olmalıydı. Emir komuta münasebetleri nedeniyle bugün bile verilen emri yapmıyacak herhangi bir kişiyi bulabilirmisiniz acaba? “kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime” sözleriyle yemin eden ve “mutlak itaat” anlayışıyla disipline edilen askerleri çarşı-pazar mantığıyla değerlendirirsek yanlış yaparız.
Balyoz Davası’ndan 18 yıl hapis cezası alan Em. Org. Ergin Saygun’un ameliyatının ardından Başbakan Erdoğan’ın Saygun’un kızını telefonla araması akabinde hastanede ziyaret etmesinden sonra yaşanan tepkiler nedeniyle TSK ile ilgili düşüncelerimi yazmaya karar verdim.
Bazı insanlar, Başbakan’ın yaklaşımını günah çıkarmak amacına yönelik siyasi bir manevra olarak değerlendirip, timsah gözyaşları olarak niteledi ve ‘’yüce’’ makamlardan bu kadar yeter talimatı geldiğini düşündü. Diğer kesim ise insani bir davranış ve normalleşme yolunda atılmış önemli bir adım olarak nitelendirdi. Bir diğerin de “TSK ile açılan aranın bir şekilde uzlaşılarak iyileştirilmesine çalışıldığı, çünki bu faaliyetlerin resmen AK Parti tarafından startı verilen yeni anayasa ve özellikle başkanlık sistemi oluşturulması adına ortaya çıkacak engellerin yok edilmesi için çok önemli olduğu belirtilmektedir. (Ayhan Saltan)
Başbakan’ın paşayı ziyareti ve tutuklu komutanların tutukluluk eylem ve sürelerinin insafı aştığını açıklamasının ve Eski Genelkurmay Başkanımıza terörist diyenleri ‘tarihin affetmeyeceğini’ söylemesinin ardından kamuoyunda daha bir cesur eleştirilerin yapabildiğini görmeye başladık. Ne de olsa Sn. Başbakan bu kapıyı açmıştır. Yaşımız itibariyle insanlarımızın işini bildiğini ve rüzgara göre yelken açtığını 27 Mayıs, 12 Mart,12 Eylül 28 Şubat dönemlerinde bizzat gördüğümüz için bunları çok yadırgamıyorum.
Peygamber Ocağı olan Ordumuzun gerçek değerinin dalga dalga gelen operasyonlarla azalmayacağı ve kimliğinin değişmiyeceğini unutmamalıyız. Bu Ordu 2200 senelik geçmişi olduğu kadar, İstiklal Harbini yaparak işgalciyi İzmir’de denize döken, “düşmanı geldikleri gibi gönderen” ve Cumhuriyeti kuran ordudur. Burhan ÖZBEY’in 09 Şubat tarihli yazısında belirttiği “bu davalara bakan kimi savcı ve hakimlerin intikamcı hislerle hareket ederek, haksız kararlar verdikleri yönündeki ithamların, tabi ki ne derece doğru olduğunu bilemeyiz ama “ya doğruysa…” düşüncesine kendimizi kaptırdığımızda, doğrusu içeride haksız yere yattığı söylenen TSK mensupları, aileleri ve çocukları adına yüreğimizin sızım sızım sızladığını üzülerek belirtmek isteriz…” sözleri son derece düşündürücüdür.
CIA eski Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller’in 2008 yılında Türkçe’ye çevrilen “Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında, “Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Bunun karşısındaki tek güç, Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve tasfiye edilmeleri gerekir.”
The Economist dergisinde yer alan “Erdoğan ve generalleri” başlıklı haberde; onlarca üst rütbeli subay ve general tutuklanırken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) gücünün zayıfladığı iddia ediliyor. BBC Türkçe Servisi de Economist’in haberini ilginç bir yorumla veriyor: “Bir zamanlar her şeye muktedir olan Türk Silahlı Kuvvetleri, aciz durumda değilse, sindirildi.” deniliyor. Yani paşalar bir anlamda psikolojik savaş aracı olarak kullanılıyor.
Eğer şartlar böyleyse “askeri vesayeti tasfiye ediyoruz” gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen karalama kampanyaları kime ne kazandırmış olabilir? Hiç düşünülüyormu acaba!
Başbakan Sn. Erdoğan son günlerdeki açıklamaları ile uzun tutukluluk sürelerini eleştirmiş ve bu denli çok sayıda muvazzaf ve emekli askeri personelin kesin hüküm olmaksızın yıllardır cezaevlerinde bulundurulmalarının TSK’nin komuta kontrol yapısını ve moral düzeyini olumsuz yönde etkileyeceğine dair endişelerini belirtmişti.
Son günlerde özellikle Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarından alışılmadık bir şekilde çok sayıda istifalar olduğu, böyle giderse savaş gemilerimizi ve uçaklarımızı kullanacak, sevk ve idare edecek liyakat-ehliyet sahibi subay bulmakta sıkıntılar yaşanabileceği haberleri medyada yeraldı. Türk Ordusu isminden de anlaşılacağı üzere Türk Milletinin Ordusudur. Haksızlığa, iftiraya, hakarete uğradığı duygusunun maliyeti çok ağır olur, bedelini hep birlikte öderiz. O nedenle Başbakan Sn. Erdoğan’ın dediği gibi uzun yıllar süren tutukluluk halinin yaratacağı olumsuz sonuçlara yol açılmadan suçları varsa bir an evvel yargılamanın sonuçlandırılıp karara varılması gerekmektedir. Hukuk bir gün herkese gerekecektir. Vicdanlarda oluşmadıkça adaleti sadece yasayla tesis edemezsiniz.