Yönümüzü nereye çevirsek, neon ışıklarıyla tüm çekiciliğini kullanarak “tüket” diye haykırıyor. 

“Gelirini tüket”,

“Zamanını tüket”,

“Enerjini tüket”,

“İnsanları tüket”,

“Doğayı tüket”,

“Verimliliğini tüket”,

“Yaratıcılığını tüket”,

“Hayvanları tüket”,

“İlişkileri tüket”,

“Saygıyı tüket”,

“Vefayı tüket”,

“Sevgiyi / aşkı tüket”,

“Hizmeti tüket”!

Bütün bunlar tükendiğinde, Tanrı’nın nefesi insandan geriye ne kalıyor? 

Biz tükettikçe ne oluyor dersiniz, dönüp dolaşıp bir avuç insanın cebi doluyor. Sistemlerin çarkı daha güzel işliyor, etnik ve otantik olan silinip gidiyor, aynılaşıyoruz. Aynılaşan insana, çeşit ‘üretmeye’ gerek kalmayıp dünyanın her yerinde aynı ürünler tükettirilebiliyor ve kalıplaşıyoruz. Ruhlarımızla, özgünlüğümüzle bağlarımız koparılıyor, koyunlaşıyoruz. Böylelikle, yönetmek çok daha kolaylaşıyor. 

Doğayı tüketmekle örneğin, sadece besin kaynaklarımızı, ideal hava koşullarımızı, canlıları, toprağın verimliliğini yok etmiyoruz. Deneyin bir iki hafta: hiç doğada yürümemeyi, ağaçları, kuşları ya da denizi görmemeyi, derin bir nefes alıp gökyüzünün maviliğine bakmamayı ve ruh halinizi gözlemleyin. Doğaya dokunmayan insan, içeriden yavaş yavaş ölüyor. Çoğumuzun bu deneyi gerçekleştirmesine bile gerek yok. Var olan sistemler, zaten insanın doğayla temasını en alt düzeye ‘tesadüfen’ indirmiş, bunu da allayıp pullayıp bize övünerek yaşayacağımız bir hayat tarzı olarak satmış durumda. O halde, tersini yapın; bir iki hafta bir şekilde düzenli olarak doğayla bağlantıda kalın, değişimi gözlemleyin.

Seyahatler de bir diğer örnek olarak ele alınabilir. Artık herkes aynı yerleri ‘görmek’ istiyor. Aynı yerlerden aynı anıları, satıldığı şekliyle ‘tüketmek’ istiyor. Kim hangi kültürü tanıyıp geliyor, kim ufkunu genişletiyor, kim artık sadece yüreğinin götürdüğü yerlere gidiyor? Bitmek tükenmek bilmeyen, ‘buzdolabına başka bir mıknatıs daha’ konseptinde seyahatlere sorgulayarak bakıyorum. Her gidilen yerden kendimize bir şeyler katmış dönüyor muyuz gerçekten? Kültürleri tanıyacak türden mi bu seyahatler? 

Tüketmeye yöneltildiğimiz her alanı bu şekilde sorgulayabiliriz. Sorgulamak iyidir; bizi kendi gerçekliğimize götürür. Aklımız hep anti-tez üzerine çalışmaya eğitildiğinden, buradaki örnekleri okunurken dilerim ki seyahatin vs. eleştirildiği yönünde almayız. Konumuz sorgulamadan, kendimize hizmet etmeyen, topluma hizmet etmeyen, bir düzene/sisteme oturtulup gerçek gayenin yok olduğu, salt tüketim. 

Bir şeyleri oturduğumuz yerden eleştirmek her zaman kolaydır, sosyal medyada kısaltma isimlerin, rumuzların arkasına gizlenip bunu yapmak ise çok daha kolay (“klavye şövalyeliği/kahramanlığı”)… Tüketmemek adına emeği, eleştirdiklerimize çözüm de üretmek lazım. Çözümü henüz kendimiz de bilmiyorsak belki sorgulamayı -çözüme katkısı olabilmesi umuduyla- genişletmek lazım.

O halde tüketmeyelim de ne yapalım? Bir kere hiç tüketmeden yaşamak mümkün mü? Her alanda makul ihtiyaçlar düzeyinde tüketmeye çalışmak ve tükettiklerimizin yanında bir şeyler üretebilmek, iyi bir denge olabilir. Ne üretelim ve nasıl üretelim? Farkındalığımızın yettiğince, içine ruhumuzu, gönlümüzü, fikrimizi katabildiğimizce, yeteneğimiz ölçüsünde üretelim. Sorgulamadan, kendimizi tatmin eden cevaplar bulmadan ilerlediğimiz alanlarda muhakkak makulün üstünde ‘tüketim’ vardır. O halde konu dönüp dolaşıp bizi yeniden kendini tanımanın, insanlığı tanımanın ve yolculuğumuzda ilerlerken hep meraklı ve istekli bir öğrenci edasıyla sorgulamanın önemine getirir. Ruhumuzla dokunduğumuz her şey de – bir ağaç, bir kitap, bir yemek, bir buluş, bir fikir, bir hissiyat, bir paylaşım, bir bağış, bir ibadet, bir emek, bir kazanç, bir şiir, bir resim, bir şarkı- bir üretime dönüşebilir, kendimize katkı, insanlığa hizmet olabilir.

Ya siz?

Neleri, ne kadar tüketiyorsunuz? Neden?

Ya kendinizi? Ömrünüzü, enerjinizi, verimliliğinizi, nefesinizi, sözlerinizi, gününüzü neler için tüketiyorsunuz? Neden?

Üretimin hangi alanına, ruhunuzdan damlatarak sevgiyle, emekle katkıda bulunuyorsunuz? Neden?

Tükettiklerinizin ve ürettiklerinizin, kendinizden başka kimlere ne faydası ya da ne zararı var? Ve bunu fark etmek neden önemli olabilir?