Bir haftadır üzerinde çalıştığım yazımı apar topar sildim bu sabah, anlatılması gereken bir hikâyeye yer açmam lazımdı.

***

Dün gece rüyamda; okul yıllarıma dönmüşüm ama sıra arkadaşlarım şu anki dostlarım. Bir proje hazırlamamız gerekiyor; önümde rengarenk kâğıtlar, pullar, simler, bembeyaz bir defter… Öğretmen kocaman bir kitabı yüzüne tutarak, sınıfın ortasında, okuyor.

Eğlence içinde renkli şeyleri kesip biçerek deftere yapıştırıyorum, heyecanlıyım. Öğretmen birden kitabı yüzünden indirip, “tamam arkadaşlar, süre bitti” diyor. Bu gülen, tatlı, tanıdık yüz, sıralar arası gezinirken nezaketle defterimi tutuyor, tahtaya doğru uzatıyor. Sevinçle tahtaya çıkıyorum, defterin sayfalarını açtıkça yüzü kararıyor öğretmenimin. Son sayfaların boş olduğunu göstererek diyorum ki “süremi yetiştiremedim, eve gidince tamamlayacağım. Bilirsiniz eksik bırakmam.” Sınıfta bir alkış kopuyor ancak öğretmenim susturuyor, “bu eserin hikayesi nerede” diyor, “bunu senden hiç beklemezdim”!  

Herkes birlikte ödevimi yargılarken, çantamı topluyorum, üzgün, telaşlı ve kırgınım. Öğretmenimle göz göze gelmek istiyorum sınıftan çıkmadan, yaptığının adil olmadığını hissetsin istiyorum. Gözlerime bakıyor, bana doğru yürüyor ve “senden daha iyisini beklerdim” diyor. Birden haksızlık eden benmişim gibi hissediyorum, kırgınlığım ve hüznüm, öfke ve motivasyona dönüşüyor. 

Kendimi kırtasiyede buluyorum, renk renk kâğıtlar, defterler, kalemler topluyorum. Kırtasiyeden çıkarken “daha iyisini başaracağım” diyorum ve öğretmenimin bana üst kattan bakmakta ve tatlı tatlı gülümsemekte olduğunu görüyorum.

*** 

Uyandım, sabahın 4’ü… Üzerimde bir ağırlık… Büyük resmi görmeye çalışıyorum, göremiyorum. Kendi kendime söyleniyorum; “hepi topu bir rüya”! Ağırlığı hissettiğim göğüs kafesime elimi koyup bir içsel çalışma ile ona bağlanıyorum. İçinden “senden daha iyisini beklerdim” çıkıyor. Tekrar ediyorum “Senden daha iyisini beklerdim”, tekrar, tekrar… Her söylediğimde, bu sözü duyduğum anıları ve söyleyen insanları hatırlıyorum. 

“Neden 95, 100 değil?”

“Yılın en yüksek performansı ödülü, başarısı takdir edilene değil gelecek yıl daha çok şey yapması beklenene verilir.”

“Ortadoğu’da ilk dört mü? Dört kişi mi katıldı?”

“Bunlar ne ki, sana global başarılar yakışırdı”

“Ben senden kitap beklerdim”

“Ne harika bir tablo, sergi açsaydın ya.”

“188 mi, biz senden Türkiye derecesi bekliyorduk.”

(…)

Üzerime onlarca insandan bitmek tükenmek bilmeyen beklentiler yağmaya başladı. Hep kendimle gurur duyduğum, bir şeyler başardığım anların, yeni beklentilerle doğru yitip gittiğini, kendimi kutlamalarımın hakkını veremediğimi, üzerinde bana yaşça çok büyük bir ‘mütevaziliği’ külçe gibi taşıdığımı fark ettim. Sonra resim biraz daha netlik kazandı, negatif seslerden ancak 36 yaşımda fark edip vedalaşabildiğim “fazlaca başaran” işte böyle doğmuş olmalıydı.  

Bunu fark ettiğimde, üzerime yığılan beklentilerin altından lüle lüle saçlarıyla hayat dolu dört yaşlarında bir kız çıktı; “ne kadar çok seviliyor ve inanılıyorsun, herkes potansiyelinin farkında”. Bu perspektifle, bütün beklentiler üzerimden uçuşmaya başladı, “ve ne kadar güzel ki hiçbirini de dinlemek zorunda değilsin, seçen sensin.” 

Bu küçük kız bendim ve birden öğretmenin yüzünü hatırladım, negatif sesleri tanıtan üzerinde çalıştığım programın kurucusuna aitti. Yanağımda gözyaşlarımın ıslaklığı ile içsel çalışmamdan ayrıldım. Yüreğimdeki ağırlıktan eser kalmamıştı. Fazlaca başaran, sanırım son vedasını yapmıştı.

***

Diyeceğim o ki değerli okur, gökten üç elma düşmüş biri de senin için.

Negatif sesler, bizlerden her zaman daha akıllı davranır. Öyle dost görünümlü bir yer tutarlar ki iç dünyamızda, varlıklarının gerekliliğine sorgulamadan inanır, onları kimliğimizin bir parçası sanıp içselleştir, bırak(a)mayız. Kendimden hep biraz daha iyisini beklemek, hayatım boyunca bana paha biçilmez başarılar kazandırdı diğer yandan çok yordu, ilişkilerimi yıprattı, anın tadını elimden aldı. Getirdiklerine o kadar odaklıydım ki götürdüklerinin farkındalığa rağmen, veda etmem zaman aldı.

Seni; özgürleştirici, hafifletici, olgunlaştırıcı ne gibi vedalar bekliyor? Hazır mısınız?