DİLİ’MİZİN  TAHRİBİNİN  NETİCE’LERİ!...

Aziz   Milleti’mizi, “Millet,” olmaktan  çıkarıp, her   istediklerini  yaptırabilecekleri   bir  güruh- sürü haline  getirmek  için,  din  ve  ma’neviyyatından  sonra  dilini  de  tahrip  ettiler. “ Güneş  Dil  Teorisi,” dediler, “Dili’mizi  yabancı  kelimelerin  ist’lasından  kurtaracağız,” dediler, artık, Türçeleşmiş, Türk’ün ruh  köküne  uygun, “ Ses Bayrağımız,” Türkçemizdeki  muhteşem  kelimeleri  unutturdular,  Dilimizi iğd iş  ettiler, dünya’nın  en delaletli, en  latif  ve  nezaketli,  zengin  dilimizi üç yüz kelimeye  hapsettiler.  İyi  alıştırılmış  papağanlar  bile  günümüzde,  üç yüz  kelimeden  fazla  kelime bellemişlerdir. Aziz  Milleti’miz,  Orta  Asya’dan  kopup, Anadolu’nun  içlerine  gelirken, karşılaştığı kavim  ve  kabilelere  dilinden  kelimeler, terkipler, deyimler vermiş,  o  kavim  ve  kabilelerden  de kelimeler, terkipler  ve  deyimler almıştır. Ana  Dili’nin  yanında,   Dilimize  kazandırılan  kelime  ve terkipler  Arapça, İslâm   ve  Kur’ân dilinden  kelimeler  ve  bir nezaket  dili  olan,  Farsça’dan  keliume,   terkip  ve  deyimlerdier.

Mustafa Kemal Paşa, Ailesi  tarafından   kendisine  verilen, “Kemal,” ismini,  hiç  sevmemişti,  hep yadırgamıştı. Aslında, kendisi  de  bir Sabetayist  olan, Mustafa  Kemal  Paşa, Sabetayiest,  Şemsi  Efendii  Mektebine  kayd’edilirken,  Şemsi  Efendi  de  bu “ Kemal,” ismini  beğenmemişti.- Bilindiği üzere, Mustafa  Kemal  Paşa’nın  ilk  öğretmeni ,   Şemsi  Efendi, İstanbul, Üsküdar, Bülbülderesindeki, Sabetayist, Avdetî ( dönmeler(‘in  defnedildiği, Yahudî  Mezarlığında  medfundur

Mustafa  Kemal  Paşa’nın  Türk   Dil Cemi’yeti’nin- sonradan,  Türk  Dil  Kurumu’unun  başına  getirdiği, Agop  Martayan,  Soyadı  kanunu  çıkınca,  Mustafa  Kemal  Paşa’ya, “ Atatürk,” Soyadını  bulan  ve verendir.  Buna  mukabil, Mustafa  Kemal  Paşa da, Agop  Maratyan’a “ Dilaçar,” soyadını  vermiştir.. Ma’nasız, mantıksız,  uydurukça  kelimelerle, Rejim  adına,  Türk  Dili’nin  katili  işte  bu  Ermeni, Agop Maratyan  Dilaçar’dır.

ATATÜRK’ÜN UŞAĞI İDİM!...

Çankaya  Köşkün’de  uzun yıllar  Atatürk’ün  Rakı  Sofralarını  kuran,  hazırlayan, Cemal  Granada, 1970’li  yılların  ortalarında,  Devrin  Hürriyet  Gazetesi  Neşriyatı  arasında  neşredilen,” Atatürk’ün Uşağı idim,” adını  verdiği , Hatığratında, “ Bir  gece  yine,  mu’tad  misafirleri  Çankaya  Köşkünde idiler , her  zaman   olduğu  gibi,  sofrayı  donattım, Birinci  kadehleri,  yanına  koyduğum  meze  ve   leblebileri  bitirdiler. Boş  kadehleri  aldım,  içeri gittim,  kadehleri  yeniden  doldurdum, meze  ve               leblebileri  de  tazeledim, Maba’ya  döndüğümde,  Mustafa  Kemal  Paşa  biraz  çakırkeyf   hale  gelmişti.  Bana  döndü, “ Senin  adın  ne  çocuk! Dedi, ben de “Cemal,” Paşam! Dedim.Haliyle,  çakırkeyf  olduğu  için,  her  halde,”Cemal,”’i, “ Kemal,” olarak,  anladığı  için  olmalıdırki, “ Nerede Kemal  varsa,  eşektir,  bundan   böyle  Benim  adım, Kemal  değiel, “ Kamal,”’dır,” dedi. Sofrada kiler ve  biz  uşaklar  biribirimize  baktık, ama,  hiç  kimse  bir şeyler  söyleyemedi. Hepimiz  birden,  “ Hay hay!  Emriniz  olur,  Başüstüne,” dedik...

Cemal  Granada’nın  Hatıratında  anlattıklarını, bu  satırların  Muharriri, 1975 yılı’nın  Ağustos  ayında, Basın   İlan  Kurumu’nun,  Kocaeli- Darıcadaki,  Bayramoğlu  Tatil  Köyün’de  kendisiyle  yaptığı,  uzun sohbetler  sırasında, bizzat,  kendi  acğzından  dinlemiştir.

Mustafa  Kemal  Paşa  bu  tarih  i’tibariyile,   önüne  getirilen  Kanun  ve  Kararname’leri, Gazi  Mustafa Kamal  olarak  imzalamıştır.  Ayrıca.  Nüfus  Cüzdanındaki  Mustafa  Kemal  İsmini  de, Mustafa  Kamal olarak  değiştirmiştir.

12  Eylül  1980  Darbe-i  hükumetinden  sonra, Hükumet  ve  Devlet  Başkanı  olarak  Çankaya Köşküne çıkan,  Kenan  Evren  Çankaya Köşkü,  Cumhurbaşkanlığı   arşiv’lerinden,  Mustafa  Kamal   imzalı   belgeleri  imha ettirmiş,  fakat,  yine  de  tamamını yok ettirememiş, halen, Devletimizin  arşivlerinde  bilhassa, Cumhurbaşkanlığı  arşivlerinde, Mustafa Kamal   imzalı  pekçok  belge  ve  vesika bulunmaktadır

1935  Milletvekilliği   seçimlerinin  arafesinde, 02.03 Şubat  1935 tarihinde  Cumhuriyet  Halk  Fırkası Um^mî  Hey’eti  Cumhurreisi  Mustafa Kemal  Paşa  riyasetinde  toplanmıştı. Toplantı  sonrasında  Ulusa  bir Seçim  Beyannamesi   neşr’edildi. Bu  beyanname’yi,  devrin  Ulus G azetesi   72  punto, tam sahife,  Sekiz   sütun  üzerinden  verdi. “ Önder’imiz, Kamal Atatürk’ün  Ulusa  Seçim  Beyannamesi,”

Ulus Gazete’sinin  bu  manşeti   Bâb-ıâlî’de,  gazeteler  ve  gazeteciler tarafından  hayretle karşılandı. Önce  tashih hatası olduğu üzerinde duruldu, kısa zamanda  tashih hatası olmadığı, Anadolu Ajansının bir açıklamasıyla anlaşıldı. Aleleacele  yapılan ve gerçeği aksettirmeyen  bu açıklamada  “Kamâl,” Arapça, olgunluk, yetginlik, tamlık, eksiksiz, demek olup, kelimenin   sonundaki  (a)  harfine  şapka işareti  konulması  kelimeyi  yumuşatmak  için  konulmuştur,” denildi. Yapılan  i’tirazlar  üzerine, yeni bir izah  getirilmiş “ Atatürk’ün   taşıdığı,” KAMAL,” adı, bir Arapça  kelime  olmadığı  gibi, Arapça “ Kemal,”  Keyimesinin  delalet  ettiği  ma’na  da  değildir, denilmişti... “KAMAL,” Arapça değil, Türkçe  hiç  değil,  geriye  ne  kalıyor,  İbranîce,  Put... Tek  Parti  Mütegallibe,   C.H.P.’ nin  Edirne  Milletvekili,  Şeref  Aykut, 1936  yılında,  İstanbul  Muallim  Ahmed  Halid  Kitapevi  tarafından  neşr’edilen,  “KEMALİSTİN  DİLİNDEN  KAMALİZM   DİNİ,”  kitabında,” Kemalizm bir dindir ki, onun en büyüak ve an9a sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır.” Kemalizm dininin devcletçiliği”   “ Kemalizim ise, tam bir erişliğin bütün istediuklerini toplayarak  ulusu amacına yönelten bir din olmasına  göre ne savsacı bir siyasa ,  ne oportun  gündelik bir yönetge    gütmez ve güttürmez.”  “ Biz Kemalizmin inanlı tapkanları( tapıcıları  veya mü’minleri demek istiyor galiba) şunu çok  iyi anlaemak kadar inanmak  gerektiğini   gönlümüzde taşımalıyız. Ki Türk tarihini Atatürk’e gelinceye kadar kimse içinden eleyerek  onun büyük ulusayüksek bir terbiye kaynağı olduğunu  anlayamamıştır. Ortaya yeni bir din çıkmış olur dra onun bir kitabı olmaz mı?  Onu da Şeref  Aykut açıklasın; “ İşte bu tarihtir ki, bugün  kutsal bir kitap gibi önümüze açılarak, Yüce  Partimizin  kurucusu Atatürk’ün parti  prensiplerini şimdi çözelemeğe çalıştığım mushafını yapıyor. “ Gençlik Türklüğün dayangacı ve geleceğin biricim umududur. Gençlikte yaşayacak olan   her  şeyden  ve  hatta en  yüksek  uzmanlığa  kadar   bilgiden  bilginlikten önce  yalnız yşalnız  ülkü  ve kültür  ( İslam yok) işte bize böyle bir gençik gerektir. Gençlik ruhunun ihtiyacını  yerine  getirmek   onun inanını doldurmak  vicdanını doldurmak  ister.  Bu sebebledir ki, onuKemalizm dininin hiç şaşmayan,  şaşırmayan    orunçlu ve   çoşkun tapkanı ( mümini anlamıhda galiba) yapmak ona bu kutsal ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile  oydamlamak ister. TA Kİ, Kemalizm dinine inanı artsın iiştea disiplin altında  gençlik böyle  olacaktır.  Parti bunu amaçlamış, hazırlamıştır.” “Kamal’”ın ne ma’na’ya geldiği her halde anlaşılmış olmalıdır...

Dil Devriminin hangi maksadlarla yapıldığını bir kerre daha tespit etmekte fayda vardır; Şöyle ki, bakınız, İngiliz Tarihçi ne de güzel tahlil etmiş!..  “ Mustafa Kemal hedefini gerçekleştirmek için   en başarılı ve en akıllı yolu  seçmiştir. Bundan  sonra   Türk  Kütüphanelerini  yakmaya  lüzum  kalmamıştır. Çünkü  Harf  İnkılâbıylya  bu  hazineler örümceklerin yuva yaptığı  raflarda  kapanıp  kalmaktan başka bir  şeye  yaramayacaktır.”( Arnold J. Tyonbee)