Katoliklerin Ruhani Lideri Papa Francesco ile Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, dünya kamuoyunun dikkatini mülteci krizine çekmek amacıyla Yunanistan’ın Ege’deki Midilli adasındaki mültecilerle buluşması büyük yankı uyandırdı. Çünkü, Ortadoğu’da küresel aktörler arasında yaşanmakta olan enerji merkezli paylaşım kavgasının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan mülteci sorunu, giderek bir küresel soruna, bir insanlık dramına dönüşmektedir. Siyasetçilerin bu sorunu çözebileceklerine ilişkin umutların giderek azaldığı günümüzde gözler, dini liderlere dönmüştür. 

MARMARA GRUBU STARATEJİK ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI’nın gelenekselleşen  AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ etkinliklerinin bu yıl 19’uncusu gerçekleştirildi. Adı “ekonomi zirvesi” olmasına rağmen, küresel çapta katılımla gerçekleştirilen bu zirvelerde, ekonomiyle iligili sorunların yanı sıra, dünyamızı ilgilendiren sosyal ve kültürel sorunlar da konunun küresel çapta isim yapmış uzmanları tarafından dile getiriliyor, çözüm önerileri sunuluyor.

19. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ’nin en önemli oturumlarından birinin konusu, “ZORUNLU GÖÇ; MÜLTECİ SORUNU VE TERÖRİZM”di. Zirvenin bu oturumunda Türkiye’deki dini cemaatlerin önderleriyle dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmiş din ve bilim adamları terör ve terörün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan mülteci sorunu konusundaki düşüncelerini ve bu konunun çözümüne ilişkin önerilerini dile getirmişlerdi. 

Hıristiyanların iki dini  lideri, Katoliklerin Ruhani Lideri Papa Francesco ile Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, dünya kamuoyunun dikkatini mülteci krizine çekmek amacıyla Yunanistan’ın Ege’deki Midilli adasındaki mültecilerle buluşması büyük yankı uyandırdı. Çünkü, Ortadoğu’da küresel aktörler arasında yaşanmakta olan enerji merkezli paylaşım kavgasının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan mülteci sorunu, giderek bir küresel soruna, bir insanlık dramına dönüşmektedir. Siyasetçilerin bu sorunu çözebileceklerine ilişkin umutların giderek azaldığı günümüzde gözler, dini liderlere dönmüştür. Papa Francesco ile Patrik Bartholomeos’un Midilli buluşmasının İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul zirvesinin hemen sonrasına rastlaması da anlamlı bir rastlantıdır. 

Bütün dinler, siyasi baskılardan arındırıldığında, insanlara barış içinde yaşamalarını öğütler. Bunun için de yaşamı disipline eden kurallar getirmiştir. Fakat tarihte, dini duyguların bazı çıkar hesaplarına alet edildiğini, dinler arasında olduğu gibi, aynı dinin insanları arasında da derin çatışmalara neden olabildiğini de görüyoruz. Haçlı Seferleri, Otuzyıl Savaşları, Yüzyıl Savaşları bu  çatışmalara örnektir. 

Bugün bölgemizde, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirme bağlamında yaşanmakta olan çatışmalar, 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi hedeflemesinden dolayı, bir yönüyle dinler arası çatışmaya dönüşmüştür. Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyada yaşanan çatışmalarda öldürülenlerin, göçe zorlananların, ülkeleri parçalanıp zenginlikleri yağmalananların büyük çoğunluğu Müslümanlardır. Bu açıdan bakıldığında, Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar bir Haçlı Seferi görüntüsündedir. 

Giderek bir dünya savaşına dönüşmekte olan Ortadoğu’daki paylaşım kavgasının siyasetçilerin çabalarıyla çözülmesine ilişkin umutlar tükenmiştir. 

Bugün Ortadoğu’da yaşanmakta olan tarihin kaydettiği en büyük insanlık dramına çözüm konusunda gözler, son umut olarak, dini liderlere dönmüştür. Bu nedenle, Papa Françesko ile Fener Patriği Bartholomeos’un Midilli adasında mültecilerle buluşmaları bütün dünyada yankı uyandırmıştır. Midilli’de mültecilere seslenen Papa, “ Mülteciler her şeylerini geride bırakmanın acısını yaşıyorlar. Buraya sizin hikayeyelerinizi dinlemeye ve yanınızda olmaya geldik” diyordu. Bu insani krize tüm dünyanın dikkatini çekmek için buradayız ve bu krizin çözüme kavuşması için çağrıda bulunuyoruz” diyordu..     

Peki dini liderler mülteci sorununa çözüm üretebilirler mi?

Buyurun, ülkemizdeki dini cemaatlerin ve konuk dini liderlerin 19. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ’nde dile getirdikleri konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini birlikte okuyalım..

DİNİ LİDERLER NELER DEDİLER?

“SARSILAN MANEVİ DEĞERLER TERÖRÜN ARTMASINA NEDEN OLDU”

19. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ’nde “ZORUNLU GÖÇ; MÜLTECİ SORUNU ve TERÖRİZM” konulu oturumun açılış konuşmasını Kafkasya ve Azerbaycan Şeyhülislamı Allahşükür Paşazade yaptı. “Sarsılan manevi değerlerin etkisiyle artan terör olaylarının dünyada ilahi düzenin ve insanların manevi hayatlarının bozulmasına neden olduğunu” belirten Paşazade, “Tüm dünyada giderek artmakta olan terör olayları medeniyetler ve dinler arası diyalogun önemini ortaya koymuştur. … Arzu ederdim ki dünya birliği siyasi liderleri, teşkilatları, dini rehberler birleşerek çok kültürlü değerleri genel ölçekte temin etsinler, standartları belirlesinler” dedi.

“DİN ADINA İŞLENMİŞ HER SUÇ, DİNE KARŞI İŞLENMİŞ SUÇTUR”

Terörizm ve savaşların artık herkesin yüreğini korku ile doldurduğunu belirten   Ekümenlik Patrik Bartholomeos “Ne yazık ki bu gruplar, kökten dinciliği kullanıyor. Aslında, dinin yönetmesi gereken yegane korku, Tanrı korkusu olmalıdır. Çünkü Tanrı’nın karşısında hissedilen korku, bilgeliği sağlar. Ama onlar Tanrı’ya inanmazlar. Din adına işlenen her suç, dine karşı işlenmiş suçtur.” 

İnsanlığı ortak değerler üzerinde düşünmeye çağıran ve  insan onurunun her değerin üstünde olduğunu vurgulayan Bartholomeos, “insan bencilliği ile mücadele edilmesi ve toplumların özgürlüğe kavuşturulması gerektiğini” belirterek şöyle dedi: “Dayanışma olmadan özgürlük olmaz. Dayanışma ise hoşgörünün bir parçasıdır. Bugün savaştan kaçan mülteciler sorunu ile karşı karşıyayız. Bunların sorunlarına çare bulmak zorundayız. Bu bizim ulusal sınırların ötesine geçen bir mücadeledir. İllegal göç AB sınırları ile sınırlı kalmamalı, herkesin meselesi olmalıdır.”

“İSLAMDA RADİKALİZMİN YERİ YOKTUR”

Suriye’de dini ve etnik boyutu bulunan bir temizlik yapıldığını belirteren Sırbistan Müftüsü Muhammed Jusufspahic,  İslam’da radikalizmin yerinin bulunmadığını vurgulayarak şöyle dedi:  

“İslamist olanlar Müslüman değildir, Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir yerinde ‘İslamist’ kelimesine rastlayamazsınız. Müslüman selamileştirilmiştir, ‘yeryüzünde selamı yayan, selamet beldesi haline getiren’ anlamına gelir. Yeni Nemrutlar’a, firavunlara karşı selamet getirme çabası vardır, İslam’da… Şu an, hak dinlerin çizgisinden gidenlerle, onlara savaş açanların savaşı var ortada. Kurtarıcımızı seçmek durumundayız.”

“TEK DİLEĞİMİZ SAVAŞ VE GÖÇÜN SON BULMASI”

Ortadoğu coğrafyasını altüst eden çatışmalardan, terör ve savaştan etkilenen en fazla etkilenen Süryaniler’in evlerini ve yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını belirten Türk Süryani Kadim Cemaati Ruhani Reisi Yusuf Çetin, Suriye’deki kaostan ancak şanslı bir grubun kurtularak Batı’ya gidebildiğini söyledi:

 “Bu topraklarda doğduk ve bu topraklarda varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Nereye gidersek gidelim, 3-5 jenerasyondan sonra asimile olacağımızı biliyoruz. Tek dileğimiz, savaş ve göçün son bulması ve herkesin kendi evinde yaşaması. İnsanlık Allah’ın yarattığı büyük bir ailedir. Bu aileyi korumak erdemli insanlara düşer.”

“DİNLER BİRLEŞMEDİKÇE, DİN ADAMLARI BİRARAYA GELMEDİKÇE…”

İnsanların, tarihin hiçbir döneminde görülmedik bir hızla çevreyi tahrip ettiğini, bu nedenle, insanlığın bunun bedelini hep birlikte ödemek zorunda kalacağını belirten Türkiye Süryanileri Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ terör ve mülteci sorunu konusundaki görüş ve düşüncelerini şöyle özetledi:

“Bizi besleyen toprak ana ve hayat veren su baba… Bunlar yok oluyor. Kirletiliyor. 2015’te silahlanmaya 1.7 trilyon 700 milyar dolar harcanmış ve bu dünyada 500 milyon insan açlık sınırının içinde yaşıyor. Peki, bu paranın 100 milyar dolarını niçin ormana, suya veya toprağa harcamıyoruz? (…) Dinler barışmadıkça, din adamları biraraya gelmedikçe yalnız kilise, cami ve havrada konuşarak terörün önlenemeyecektir. (…) Dinler barışmalı. Dinler arası diyalog sağlanmalı.”

“ZORUNLU GÖÇ İNSANLIĞIN YÜZKARASIDIR”

Tarihinde zorunlu göçü defalarca yaşamış bir dinin mensubu olarak, bugün Ortadoğu’da, Akdeniz havzasında, Avrupa’da yaşananları yüreğinde hissettiğini belirten Türkiye Hahambaşısı İzak Haleva, terör ve zorunlu göç konusundaki görüş ve düşüncelerini şöyle dile getirdi: 

 “Can korkusuyla evlerini, barklarını, işlerini, güçlerini atalarının gömülü bulunduğu mezarlıkları yani köklerini terk edip bir meçhule doğru yola çıkanların veya çıkmak zorunda kalanların durumu insanlık için yüzkarası değil de nedir ki?” diye konuştu. “İnsanlığımdan utanıyorum” diyen Haleva, zorunlu göçte mültecilere kucak açmanın bir insanlık borcu olduğunu dile getirdi. Haleva, sorunun temelden çözülmesi gerektiğine işaret etti: “Bu insanlar nesiller boyunca kendilerini sığınmacı, sığıntı gibi hissedecektir. Esas olan bu insanların yurtlarında dönebilmesidir. Asıl hedef bu olmalıdır.”

Gagavuzya Yeri Özerk Bölgesi Eski Başkanı Mihail Formuzal, Ürdün eski Başbakanı Taher Al-Masri, Belçika Devlet eski Bakanı Emir Kır, Romanya Sosyal Demokrat Parti Ulusal Konseyi Başkanı Senatör Mihai Fifor, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Onursal Başkanı ve Hollandalı Senatör Rene Van Der LindenAvusturya eski Savunma Bakanı Werner Fasslabend, 

Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği ve Devlet eski Bakanı Egemen Bağış, İsviçre’den Reuss Alman Evi’nden Tasarımcı Letizia Reuss, 

Avrupa Enerji Politikaları Komisyonu Başkan Danışmanı Alina Barbulescu,

Bosna Hersek Parlamentosu Halklar Meclisi Birinci Başkan Yardımcısı Safet SofticRomanya Parlamentosu Milletvekili Ionut Vulpescu, Bosna Hersek Fedrasyonu Başkan Yardımcısı Melika Mahmutbegovic, Çin Halkı Barış ve Silahsızlanma Örgütü Başkan Yardımcısı Yu Hongjun, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Özlem Çuhadar, Karadağ İç İşleri eski Bakanı Jusuf Kalamperovic, Avrupa Mesleki Eğitim Enstitüleri Birliği Başkanı Thiemo Fojkar,  Senegal Enerji Bakan Yardımcısı Debbo Sow, Bosna Hersek Federasyonu Yerinden Edinmiş Kişiler ve Mülteciler Bakanı Edin Ramic Terör ve zorunlu göç konularına siyaset, bilim ve kültür açısından bakan konuşmalar yaptılar..