Günlerden bir gün, Devlet-i Al-i Osman’ın deli padişahlarından Deli İbrahim, Davutpaşa’da mukim üfürükçü bir imama, üfürüklenmeye gider. Rastlantı bu ya yolda giderken karşısına bir at arabası çıkar. Yolu kesildiği için fena halde kızan Deli İbrahim köpürür: Bu işin sorumlusu olarak gördüğü vezir-i azam Salih paşa’yı derhal oracıkta derdest edip, eyleyip üfürükçü imamı, evinde kuyu ipi ile boğdurtur. Bu talihsiz hikâyeyi de tarihin sonsuz belleği derkenar eyler. Tarihçinin anlattıklarının ‘gerçek’te olmuş olana tekabüliyeti sorunu hep konuşulur. Tarihe ilişkin belli bir algının eseri olması yönünden de okumaya devam edilir. Çok karmaşık olan insan bilinci ikiye ayrılır. Bunlar bütün bireylerde aynı olan toplumsal ve bireysel bilinçtir. Toplumsal bilinç görelidir, toplumdan topluma değişir. Bilim, hukuk, ahlak gibi zamanla değişen değerler; bireysel ve toplumsal bilinci farklı biçimlerde oluştururlar. Bireysel bilinçlerin farklılığından söz eden Ornstein’e göre, her insanın bireysel tarihi farklıdır. Bilincin biçimlenmesinde bireysel tarihin önemli bir yeri vardır. Bilinç, bireysel tarihin koşullarında oluşur ve gelişir. Birey olayların sonuçlarını kendince tahlil eder. Yaptığı tercihlerin hangisinin kendine faydalı, hangisinin zararlı olduğunu deneye-yanıla gözlemleri sonucunda öğrenir. Böylece bilinçaltında fark etmediği bir başvuru kaynağı oluşturur. Bir karar vermesi gerektiğinde, beyin eski tecrübelerine başvurur ve yaşadığı durumla kıyaslama yapar. Bu yüzden eskiye dönmeye gerek yok çünkü eski kendini dayatıyor. Geçmişte yaşanan hatalar bilincimizde içselleştirilemediği gibi, anlamasını da imkânsız kılıyor. Bu gün yenidünya düzenini tarihin tanıklığında yaşayan insanın tarihsel bilinci, dün gerçek olanların gerçekliğini de tartışıyor. Yeniçağ ile birlikte kökünden değişen eski koşullar insanlığın geleceğine ışık tutmasa dünyanın içinde bulunduğu durumu kim yadsıyabilirdi? O zaman hayatın yaşanılır bir yanı kalır mıydı? Sonsuz belleğe sahip tarihsel bilinç sorgulanmaktan kurtulamaz. Oysa şimdi zaman eskiyi deşmenin vakti değil. İleriyi görmenin zamanıdır.