Sanayi tesislerinden denize verilen atıklar, hava taşıtlarının bıraktıkları yağlı atıklar, termik ve nükleer enerji santralleri, insanların ve konutların yarattıkları kirlilik suyumuzu öldürüyor. Deniz kirliliğine neden olan akaryakıt, gemilerden kaçak olarak dökülüyor. Deniz kazaları sonucunda, büyük miktarda akaryakıtın denize dökülmesinden kaynaklanıyor. Hava taşıtlarının yağlı atıkları genelde açık denize dökülüyor. Sanayi ve konutlar tarafından oluşturulan hava kirliliği yüzünden atmosfere bırakılan zehirli gazlar ve moleküller ‘kükürt gibi’ asit yağmuru şeklinde deniz ve tatlı sularımıza karışıyor. Asit yağmuru, yağmurun atmosferden geçerken karşılaştığı gazlarla tepkimeye girerek zararlı olan molekülleri yeryüzüne geri indiriyor. Karadan denize atılan çöpler ve kanalizasyon suları organik madde içeriyor. Bu organik maddeler suda bakteriler tarafından kuşatılarak kararlı ve zararsız inorganik bileşik haline dönüştürürler. Bu işlemi yapan bakteriler çoğunlukla aerob bakteriler ve sudaki oksijeni kullanıyorlar. Ancak suda ne kadar çok organik madde varsa bu bakterilerin sayıları da o kadar artıyor ve sudaki oksijen miktarı da o kadar azalıyor. Böylece sudaki bütün oksijen tükenerek yaşayan bütün canlılar ölüyor. Günümüzde farklı nedenlerle denizlerde görülen kirliliklerin önemli boyutlara ulaşması, sadece denizlerde yaşayan canlılar için değil, tüm canlılar için büyük tehlikeler oluşturuyor. Ağır metaller deniz ortamında iz halinde bulunmalarına karşılık, organizmadaki doğal düzeyleri ve birikimleri farklı oluyor. Çok düşük yoğunluklarda bile deniz organizmalarına ve dolayısıyla insanoğluna zehirleyici etki gösterebiliyor. Çünkü birçok ağır metal, gerekli olsun veya olmasın canlı organizmalar için potansiyel birer toksik ajanlardır. Denizlerdeki ağır metal kirliliğinin artmasında, meydana gelen kazaların katkıları çok büyük. Endüstrileşme ve nüfus yoğunluğunun az olduğu bölgelerde bile kirlenme söz konusu olabiliyor. [email protected]