NEZAHAT GÖÇMEN

Kartvizitlere önem verir oldum.  Her sabah efsane ritüelimiz vardır , kahve içmek gibi…  Ağustos aynın son haftasında, kırk yıllık hatır nesnesi  fincan tabağıma  sarı bir yaprak düştü. “ Sonbahar kartvizitini gönderdi.” dedim.  Kartvizit statü simgesidir, sahibini görmeden sadece kartta yazılanlara bakarak kim olduğunu bilir  insan.  

 Tanıdığınız birisinden gelmiştir.  Her eylül ayında yaşadıklarınız gözünüzün önüne gelir, duygulanır,  geçmişi özlersiniz. Ya da ben çok duygusalım bu mevsimde.


 Her yerden fışkıran  sarı ile bitişe hazırlık

 Tek bir mevsimde yaşama şansım olsaydı sonbaharı seçerdim.  En sevdiğim mevsim, yılın en güzel zaman dilimi. Sararan yapraklarla birlikte benim hevesim de sararır. Yapraklar hafif esen bir rüzgarla yere düşer sessiz ve yalnız.
Kurumuş savrulan  yapraklara söyleyeceklerim var. Hayattaki  umutlarıma, hayallerime benzetirim.  Bu döngüde "işte düştünüz, dayanamadınız gerçeklerin akışına, dünyanın sıkıntısına, rüzgar bahane mi ne?”

Hayatttan bizim payımıza kaç sonbahar düştü kim bilir?  Yeşilin her tonunun sergilendiği bir yerde sarıya aşık olmak

Müthiş bir görsele eşlik etmeye ne dersiniz? Güneş, biraz yeşil biraz sarı yaprakların arasından vuruyor , camdan içeriyi ısıtıyor. İçimdeki fırtına kadar olmasa da hava rüzgarlı, aklına göre esiyor . Yere düşmüş rengi  sarı, kırmızıya dönmüş yapraklar  nereye gittiklerini bilmeden savruluyor.  Düşündüm de rüya mı gördüm, ne zaman  yeşiller turuncuya sonra kırmızıya döndü. Elbette doğada herşeyin bir sebebi var. Mavi gökyüzüne bakarken, beyaz bulutlar arasından  güneş ve gözüme değen alaca kırmızısında sevdiklerim  vardı sanki.

Ve sonbaharda kapatılır kapılar.  Battaniyeme sarılmış izlediğim, gözlerimi kapayıp dinlediğim yağmurun sesi. Sıcak demlenmiş bir çay yağmura arkadaşlık eder her zaman. Lev Tolstoy’un 1886 yılında  yazdığı  ‘İvan İlyiç'in Ölümü’  kitabı başucumda.  Büyük anlam yüklediğimiz  eşyanın, paranın, servetin, şöhretin,  karşısında ölüm size geldiğinde duyacağımız acıyı hücrelerinize  kadar hissettiren bir kitap.

Sinema tarhinin, yaşam döngüsünün,  aşkların, şarkıların  özetidir sonbahar

 Sonbahar deyince,  eşsiz film gelir aklıma.

 Aklımdan hiç silinmeyecek uyumlu ve çarpıcı bir sahnesi var. Yusuf televizyon izlerken tv'de Çehov'un Vanya Dayı adlı eserinden bir uyarlama beliriyor ekranda.

" Ne yapalım, yaşamak zorundayız. yaşayacağız Vanya Dayı. Önümüzde ne uzun günler, ne uzun geceler var daha. Kaderin bize lâyık gördüğü tüm güçlüklere sabırla göğüs gereceğiz. Şimdi olduğu gibi yaşlılığımızda da durup dinlenmeden çalışacağız. Günü, saati gelince de ölüme boyun eğeceğiz. İşte ancak orada, mezarlarımızda, nice acı çektiğimizi, nice gözyaşı döktüğümüzü, nasıl zor bir yaşamımız olduğunu bir bir anlatacağız. tanrı işte o zaman bize acıyacak."


Düşen her yaprak ömrümüzden geçen gündür

45 sene önce Türk sanat müziğinin efsane sanatçısı  Handan Kara’nın söylediği  ‘Her sonbahar gelişinde’ şarkısında  annem kokar, babam kokar,  kuru yaprak misali sürüklenirim. Muhteşem bir ses muhteşem yorum plakta bütünleşmiş. Şarkının gerçek adı Sonbahar Rüzgarları, eski aşklar, eski şarkılar duygu yüklü. Hayatın acıların üzerine kurulduğunu, küçük mutluluklarla yaş aldığımızı anlatır bize.  

İçimizdeki yaşama heyecanı oldukça, sonbahar rüzgarları hiç eksilmeyecek.  Hüzzam makamının  sonbaharı en iyi  yansıtan eseri

“ Ömrümüzün son demi” 

insanın damarlarında dolaşır.

Boğazımda düğümlenir mazi. 

Neler neler bıraktık mazide.

 Bülent Ersoy mikrofunu eline aldığında; Gözleri kapalı  söyler bu miras  şarkıyı.

“Ömrümüzün son demi sonbaharıdır artık.

Maziye bir bakıver neler neler bıraktık.”

 Orta yaşta çok kıymetlidir sözleri. Müzeyyen Senar, Zeki Müren gibi üstadlarla anılara dalıp gitmeyen, dertlenmeyen yüreği cız etmeyen  var mıdır?  Alpay’ın Eylülde Gel şarkısı,  buram buram romantizm kokan muhteşem  bir şarkıdır.


Sonbaharda yaşanan yaz güzelliği Sarı Yaz

 Ege Bölgsinde  15 Eylül tarihinden sonra yaşanan döneme  ‘Sarı Yaz’derler. Bugünlerde yaşanıyor ne mutlu.  Pandemi öncesi adına festivaller yapılıyordu.  Deniz çarşaf gibi sakin, denizciler  “ Karıncalar gelir su içer.” derlermiş. Sarı Yaz Bodrum’un en güzel mevsimi,en huzurlu tatil günleridir. Gündüzleri şortla ve tişörtle gezer öğle üzeri denize girer,  akşamları ince bir kazak ve pantolonla  Bodrum’un daracık sokaklarında kaybolursunuz. Yerli turistlerin çoğu büyük şehirlerine gitmiş, okullar  açılmıştır. Koşuşturan kalabalık, çılgın müzikler yok artık. Köpekler, kuşlar çıkarır güneşin tadını.  Kitabınız, deniz , güneş ve siz…

Karadeniz yaylalarında   beyaz,lila ve pempe renk 'Vargitler' açmaya başlar.  Yaylacılara yol görünmüştür artık. Vargit çiçeği  yayla mevsiminin  bittiğini, kışın yaklaştığını, göç zamanı geldiğinin habercisidir. Göç  göçüren  çiçeği de derler.

 Üzümlerin toplanma , bağların bozulma zamanıdır.  Şarap üreticilerinin bayramıdır.Şarap fabrikası  yolunda, romörkleri  üzüm salkımlarıyla dolu traktörler geçer sırasını bozmadan.

Ata mutfağında, sonbaharda yapılan  " Zeytinyağlı yeşil domates yemeği" oldukça lezzetlidir. Kızarmadan toplanan yeşil ve sert domateslerle hazırlanan bu yemekte domateslerin olgunlaşmamış olmasından gelen, hoş bir ekşilik var.

 Sapsarı  yazı anlatan, okumalara, dinlemeler doyamadığım  ne çok hikaye ne çok şiir, ne çok şarkı  var.  Hüzün bu kadar mı yakışır bir mevsime?

Yüreğimden Dökülen Sonbahar

Toprağa giden son basamak sarıca  yazda,

Güneş utangaçlaştı

Söndü bitti  bahçemdeki  ağaçlarının coşkusu.

Bu döngüde hazırlanacak gelecek bahara

Doğumla dönecek renk baharıma

Hayallerimin yerini anılarımın  aldığı

Rengi başka tadı başka

Her yaz mevsiminin ardından

Gelsin sıradaki sonbahar