Şemdinli olaylarından sonra Genelkurmay Başkanlığı basında da geniş yer bulan açıklama ile bilinen olaylarla ilgili soruşturmaya gerek olmadığını gerekçeleri ile bildirdi ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yapılan haksız ve maksatlı suçlamalar konusunda anayasal sorumluluğu olanları göreve davet etti. Tabii hemen bir yorum furyası da başladı. Bize göre de, Sayın Genelkurmay Başkanı soruşturma izni vermemekle en doğru hareket tarzını seçti. Bunun dışındaki bütün hareket tarzları TSK'ni yıpratacak, TSK'nin itibarını sarsacak mahiyette olup, bu olumsuzluklar, yargılanma ve savcılık soruşturması gibi hukuki süreçlerin devamınca da sürüp gidecekti. İtibarını yitirmiş ve yıpranmış bir ordu hiç arzu edilir mi? Buna kimin hakkı vardır? Bu düşünce sahipleri unutmamalıdırlar ki; TC'ni ayakta tutan ordumuzdur. Onu göz bebeğimiz gibi, her türlü olumsuzluklardan korumalıyız. Ona, vazifesini en iyi yapacağı her türlü ortamı sağlamalıyız. Ona zarar veren değil, vereceğini değerlendirdiğimiz akımları, gelişmeleri derhal etkisiz hale getirmeliyiz. Zira, ordumuz güvenliğimizin, bekamızın teminatıdır. Ordumuzun çelik kanatları altında; bayrağımız, vatanımız, hür ve müstakil yaşamımız, dinimiz, diyanetimiz, tüm yüksek ve kutsal değerlerimizle halkımız huzur ve barış içinde refaha koşmaktadır. Hiç binilen dal kesilir mi? Eğer bu çatı çökerse hepimiz enkaz altında kalırız. 21 nci yüzyılın başında, AB yolunda, bölücü terörün ve bölgesel olayların, ağır baskısı altında ve ekonomik zorluklar içindeki Büyük Ulusumuz; TSK'ne her zaman olduğu gibi inandığını ve güvendiğini her vesile ile ortaya koymakta ve O'nunla gurur duymaktadır. Bu tablo ile oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Bu son olaylar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. TSK'ne sahip çıkmak, Onu daima yükseklerde tutmak artık görev haline gelmiştir.