Her şeyden önce, biraz havası kaçık olsa da, dünyanın çeşitli yörelerinde farklı kurbanlar olsa da, insan kanı aksa da, yine de Kurban Bayramınızı kutlayarak başlamak istiyorum. Dilerim, insanların öldürülüp kurban edilmediği, barışın egemen olduğu ve her anlamda güzelliklerin yaşandığı nice bayramlarda yine birlikte oluruz.
Evet kısaca günün anlam ve önemini belirten girişten sonra, sinirli hal ve tavrı, agresif davranışlarıyla insanı gayri ihtiyari irite eden Trabzonspor Teknik Direktörü Vahid Halilhodzic’e geçmek istiyorum. Bordo Mavililerin bu yıl takımın başına getirdiği Boşnak hocanın, son oynanan Kardemir Karabükspor yenilgisi sonrası tavır ve açıklamalarının nasıl açıklanacağını merak ettim doğrusu. Geldiğinden bu yana, ne oynattığı oyundan, ne maçlar sırasındaki sinirli tavırları nedeniyle hakemler tarafından sürekli tribüne gönderilen Halilhodzic, Karabük’te tribünler önündeki tavrı ve basın toplantısındaki konuşmalarıyla takımını, oyuncularını satmıştır. Kelimeyi biraz ağır bulabilirsiniz. Ancak, hiç evirip çevirmeye gerek yok. Boşnak hoca futbolcularını taraftar ve medya önünde SAT-MIŞ-TIR.
Sen maç bittikten sonra 18 dakika yedek kulübesinde oturup triplere gireceksin. Sonra tribünlere gidip, günah çıkartıp, futbolcularnı aslyanların önüne atıp yem edeceksin. Daha sonra basın toplantısında çıkıp, “Ben iki ay önce Avrupa’nın en iyi beş teknik adamından biriydim. Ancak şu sıralarda kariyerimin en kötü sürecini yaşıyorum” diyerek reklam kokan hareketler yapacaksın. Ondan sonra da o takımdan, o oyunculardan randıman bekleyeceksin.
Geç bunları Vahid efendi geç.
Kariyerin, karizman, işin ne olursa olsun. İnsan önce ‘insan’ olacak. Ancak maalesef bu konuda davranışlarınla sınıfta kaldın Vahid hoca. Kariyerine herhangi bir sözüm yok aslında. Futbolun önemli teknik adamlarından birisin. Buna ne bir itirazım, ne de karşıtlığım söz konusu. Benim lafım yalnızca karakter ve spor adamı kimliğinedir.
Ayrıca biz ne teknik adamlar ne isimler gördük. Bu ülkeden kimler geldi, kimler geçti. Ancak, hiçbir teknik adamın, oyuncu gurubunu taraftarın, basının önüne hedef tahtası misali böyle attığına tanık olmadık. Bu andan itibaren, Bordo Mavili takımın başında kalsan da o ekipten hayır bekleyemezsin. Zaten tecrübelerim doğrultusunda söyleyebilirim ki, o camia da seni kolay kolay artık barındırmaz ve biletini keser. Sen de böylece ikinci Trabzon seferini hayli erken bir süreçte tamamlar ve pılını pırtını toplayıp çekip gidersin…

*** *** ***

Futbolu burada noktalayıp, biraz da parkeye, basketbola, geçelim diyorum.
Buradan bize hoşluk yaşatan, 2014 FIBA Bayanlar Dünya Basketbol Şampiyonası’nda yarı finale kadar çok başarılı mücadeleler vererek hepimizi mutlu eden A Milli Bayan Basketbol Takımımıza teşekkür etmek istiyorum.
Grup karşılaşmalarında Fransa’yı 50-48, Kanada’yı 55-44, Mozambik’i 64-54 yenen ve ardından çeyrek finalde Sırbistan’ı 62-61’le geçip yarı finale yükselen ‘Potanın Perileri’ yarı final mücadelesinde İspanya karşısında başa baş mücadele ettiği rakibi önünde, son periyotta oyundan biraz düşünce finalden oldu ve ABD’ye kaybeden Avustralya ile üçüncülük maçı oynama hakkını elde etti. Periler, Avustralya’ya kaybederek, organizasyonu dördüncü tamamladı. Kızlarımızın sergilediği performans ve mücadele gücü her şekilde alkışı ve taktiri hak etti. Teşekkürler kızlar, ellerinize sağlık. Gururlandırdınız bizi.
Bu arada, finalde İspanya’yı 77-64 yenerek zafere uzanan ABD’nin kimseyi yanıltmadığını şampiyonanın neredeyse resmi favorisinin bekleneni gerçekleştirdiğini de vurgulayalım…