Kamu kurum ve kuruluşlarının hantal olduğu ve rantabl çalışmadığını çoğunlukla kabul ediliyor ve verimli çalışabilmeleri için özelleştirilmelerini destekliyoruz.

Ayrıca KİT'lerin siyasi iktidarlarca partilerin çiftliği olarak kullanıldığı da inkâr edilemez bir gerçek.

Ülkemizin ekonomisini uçuruma sürüklenmesi, iç ve dış borç stoğunun 300 milyar doları bulması, iç sermayenin tamamen tükendiğini, bundan sonra yapılacak özelleştirmelerin öz sermaye ile olamayacağının açık bir göstergesi.

Bu ortamı değerlendiren İş Bankası Yönetim kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman'ın basına verdiği beyanatta:

"Yani ortaklık payları da limitleri kanun tarafından belirlenmiş bir kavram. Sınırları iyi belirlediğiniz ve denetimini de doğru yaptığınız sürece sorun yok. Ayrıca İş Bankası bugüne kadar 300 tane iştirak oluşturmuş, bunların pek çoğunu satarak çıkmış. Şirketlerimizin durumu ve ekonomiye katkısı belli. Bankanın seksen yıllık tarihi bu misyonun hayata geçirilmesine yönelik örneklerle dolu. Türk sanayisinde kurduğu şirketler hep öncü olmuş. Şimdi bugüne kadar belirlenen yolda yürüyen ve kendisine yüklenen misyonu yerine getirme çabasında olan bu Cumhuriyet kurumuna, "bu misyonun ülkeye bir yararı yok, devam etme" diyeceksiniz. İş Bankası özelinde kanunun öngördüğü limitler hiçbir zaman ihlal edilmemiş, tam tersine her zaman mevzuatın öngördüğü sınırlar içerisinde çalışmış ve büyümüş bir banka bulunduğunun göz ardı edilmemesi gerekir.

Böyle bir virajı ülke ekonomisi açısından da iyi düşünmek lazım. Sadece İş Bankası özelinde söylemiyorum, ama bu yaklaşımın istenmeyen sonuçlara yol açabileceği ihtimalini göz ardı etmekte olduğunu düşünüyorum. Diğer bir ifadeyle, "bunlar satılsın düşüncesinin hayata geçirilmesi için söz konusu varlıkları alacak güçte yerli sermaye olmadığına göre, bunların ederinden düşük fiyatlarla yabancılara satılması mı amaçlanıyor" sorusunun cevabının da verilmesi gerektiğine inanıyorum."

Prof. Kırman'ın ifadesinden de anlaşılacağı gibi, 300 tane kuruluşlarını elden çıkarmak istiyorlar ama bunları alabilecek yerli sermayenin olmadığını beyan ediyor. Yerli sermaye yok diye de bu milli kuruluşların haraç mezat yabancılara satılmasına da karşı çıkıyor.

Devletin sırtına yük olmayan KİT'lerin mutlaka satılması, hele değerlerinin altına satılmasının hiçbir anlamı olamaz.

Cumhuriyet tarihi boyunca, kıt imkânlarla oluşturulan bu yatırımların, küreselleşme adına elden çıkarılması, yabancılara peşkeş çekilmesi ekonomimizi tamamen sıfırlamayla son bulabilir.

Kusurlar hiçten doğar, ama kusurlar "hiç" değildir.

Michaelangelo