ÇOCUK HEMATOLOJİSİ VE ONKOLOJİSİ UZMANI, T.C. İSTANBUL YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ GAZİOSMANPAŞA HASTANESİ ÇOCUK KEMİK İLİĞİ NAKLİ ÜNİTESİ SORUMLU HEKİMİ

Bu hafta değerli bir ismi misafir ediyorum sayfalarıma. O hem yürek insanı, hem de sosyal sorumluluk bilincinde çok büyük işlere imza atan değerli bir insan.  Tanışmaktan onur duyduğum Sayın Prof Dr. Barış Malbora’nın çocuklarımızla ilgili yaptığı çalışmalar takdire şayan. Saygıdeğer Prof. Dr. Barış Malbora’yı size tanıtmak istiyorum ve çocukluk çağı lösemileri, kemik iliği nakli ve pandemi ile ilgili bilgilendirici satırlarını da buraya bırakıyorum.

Prof. Dr. Barış Malbora 2000 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Ardından Çocuk Sağlığı, Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi ihtisaslarını Başkent Üniversitesi’nde; Kemik İliği Nakli eğitimini ise Ege Üniversitesi’nde tamamladı. Çalışma yaptığı kurumlardan bazıları; Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi, İzmir Medicalpark Hastanesi, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve son olarak İstanbul Gaziosmanpaşa Hastanesi’dir. Halen bu hastanede görevine devam etmektedir.

Doçent unvanını Ankara Sami Ulus E. A Hastanesi’nden ve profesörlüğünü İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nden alan Prof. Dr. Malbora yurt içi ve yurt dışından birçok hastaya kemik iliği nakli gerçekleştirdi. Çalışmalarına halen İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde devam etmektedir. Bunun yanında ulusal ve uluslararası dergilerde 100’ün üzerinde bilimsel makalesi ve 600’e yakın uluslararası makale atfına sahiptir. Ulusal ve uluslararası birçok bilimsel toplantıda 150’ye yakın bildirisi bulunmaktadır.

Başta çocukluk çağı lösemileri olmak üzere, Akdeniz Anemisi (Talasemi) ve Orak Hücreli Anemi gibi kan hastalıklarında, doğumsal ve edinsel kemik iliği yetmezliklerinde, birçok doğumsal bağışıklık hastalıklarında, doğumsal metabolik hastalıklarda, ayrıca yüksek riskli ve nüks etmiş organ kanserlerinde başarı ile kemik iliği nakli yapmaktadır.

YAŞA ÇOCUK DERNEĞİ’NİN ONUR KURULU ÜYESİ VE İSTANBUL TEMSİLCİSİ

İzmir’de çalıştığı dönemde tohumları atılan ve 2019 yılında resmi kimliğine kavuşan Yaşa Çocuk Derneği’nin onur kurulu üyesi ve İstanbul temsilcisidir. Bu dernek çatısı altında başta onkolojik hastalığı olan ve uzak illerden merkezi illerde tedaviye gelen çocukların yoksul ailelerine maddi ve manevi yardımlar yapılmaktadır. Derneğimiz kısa süre önce kurulmuş olmasına rağmen birçok hasta ailesinin konaklama, erzak ve giyim ihtiyaçlarını karşıladı. Bununla da yetinmeyip hastalarımızın hayallerine kavuşmalarına yardımcı olduk. Ayrıca tedavi süreçlerinde ihtiyaçları olan kan ürünlerinin temininde aracı olduk. Ayrıca, dernek başkanımızın bir eğitimci olmasının verdiği motivasyon ile hastalarımızın eğitimlerinin devamlılığını sağlamaya çalıştık. Ailelerin moral ve motivasyonu için psikoterapi seminerleri düzenledik. İzmir depreminde de yardım için ön saflardaydık. 

ÇOCUKLUK ÇAĞI LÖSEMİLERİ, KEMİK İLİĞİ NAKLİ VE PANDEMİ

Günümüzde çocukluk çağı lösemileri (kemik iliği kanseri, kan kanseri) tanısı, teknik ve bilimsel gelişmeler sayesinde geçmiş yıllara kıyasla daha rahat konulmaktadır. Ülkemizde bu hastalıkların tanı ve tedavisini batı ülkeleri koşullarında yapılabilmektedir. Bizler çocuk kan hastalıkları ve kanser hekimleri olarak kendimizi şanslı hissediyoruz. Çünkü yetişkinlere kıyasla daha büyük sağ kalım oranına sahip çocuklarımız tedaviye daha iyi yanıt vermektedir. Çocuk yaşta görülen lösemilerin yaklaşık %85 kadarı sadece kemoterapi ile sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Geriye kalan %15-20’si hastalığın tekrarı sonrası veya nüks etmeye yatkınlık nedenleriyle, kemoterapi sonrasında kemik iliği nakline ihtiyaç duymaktadır.

İlk olarak 2019 yılının sonlarında Çin’de görülen ve ardından 2020 yılının bahar aylarında ülkemizde de büyük bir sağlık sorununa dönüşen Covid-19 pandemisi toplumun her kesimini büyük-küçük demeden etkiledi ve etkilemeye devam etmektedir. Bir yandan hastalıktan korunmaya çalışırken diğer yandan biz sağlık çalışanları lösemili ve kemik iliği nakline ihtiyacı olan hastalarımızın tedavilerini aksatmamaya çalışıyoruz. Hastalıklar ne yazık ki pandemi dinlemiyor. Bu hastalarımızın sayısı pandemi döneminde diğer yıllardan daha az değil.

Geriye dönüp baktığımızda son bir yıl hepimiz için çok zor geçti. Zorlu noktalardan birisi tedavi boyunca çok ihtiyaç duyduğumuz eritrosit, trombosit ve plazma gibi kan ürünlerine ulaşmamızdaki güçlüklerdi. Bu kan ürünlerinin tek kaynağı maalesef ve yalnızca sağlıklı gönüllülerdir. Pandemi döneminde gönüllü sayımızda çok belirgin azalma oldu. Toplum genelinde nadir bulunan kan grubuna sahip çocuklarımız bu durumdan çok daha fazla etkilendiler. Kan bağışçısı gönüllülerimizin bağışçı olmaktan vazgeçmesinin en büyük nedeni pandemi nedeniyle hastane ortamında bulunmak istememeleri ve “Virüs bana bulaşır mı?” korkusuydu. Aslında hepimizin artık çok iyi bildiği maske, mesafe ve hijyen koşullarına sıkı bir şekilde uyarak, endişelenmeden kan bağışçısı olmamız mümkün. Bu savaşın ön saflarında bulunan biz sağlık çalışanları, kurallar çerçevesinde sağlık hizmeti vermeye devam etmekteyiz. Yani hepimizin aşina olduğu önlemlerle hastanede bulunmak sağlığımıza zarar vermeyecektir.

 BURADAN TÜM GÖNÜLLÜLERİMİZE SESLENİYORUM:

“ÖZELLİKLE BU ZORLU PANDEMİ DÖNEMİNDE LÜTFEN KAN BAĞIŞLAMAKTAN VAZGEÇMEYİNİZ.”

 Lösemi, diğer kanserler ve yaşam için düzenli kan transfüzyonu gerektiren Akdeniz Anemisi (Talasemi) gibi kan hastalıkları pandemi nedeniyle mesaisine ara vermiş değil. Bu hastalarımızın yaşama şansı siz de, sizin yapacağınız kan bağışında gizli. Yaşanılan bir diğer sorun da tedavi sürecinde hastalarımızın veya hasta yakınlarımızın Covid-19 enfeksiyonu ile yüzleşmesi. Hepimizin bildiği üzere Covid-19 enfeksiyonunun hangi bireyde nasıl seyredeceğini kestirmek kolay değil. İleri yaş ve kronik bir hastalığa sahip olmak gibi bilinen durumlarda risk daha fazla. Kanser veya kemik iliği nakli için kullanılan kemoterapi ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır geçirilmesine hatta hastalarımızın yaşamlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Burada başta hasta yakınlarımız olmak üzere toplum olarak hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir. Hem kendimiz için hem de ağır hastalıklarla savaşan bu çocuklarımız için lütfen maske, mesafe ve temizlik kurallarına titizlikle uyalım.

Yaşadığımız sorunlardan bir diğeri ise kemik iliği nakli olması gereken hastalarımızla ilgili. Ülkemizde kök hücre nakillerinin yaklaşık dörtte biri kardeş, anne, baba veya akraba içi kişilerden temin

edilmektedir. Geriye kalanlar ise dünya ve ülkemizdeki gönüllü havuzundan oluşan kemik iliği bankalarından sağlanmaktadır. Ülkemizde Kızılay çatısı altında kurulan ve çok genç bir kurum

olmasına karşın hem ülkemiz hem de diğer dünya ülke insanlarına umut olan TÜRKÖK birçok hastaya şifa olmaya devam etmektedir.

TÜRKÖK ARACILIĞIYLA 1500’Ü AŞKIN HASTAYA KEMİK İLİĞİ BAĞIŞÇISI BULUNMUŞTUR

 Şu ana kadar TÜRKÖK aracılığıyla 1500’ü aşkın hastaya kemik iliği bağışçısı bulunmuştur. Pandemi döneminde ne yazık ki bu konuda da sorunlar yaşanmaktadır.

Sorunların başında hasta ile doku grubunun eşleştiği sağlıklı gönüllülerin bağışçı olmaktan vazgeçmesi gelmektedir. Bazı hastalarımızın akraba dışı bağışçı sayısı birden fazla olmaktadır. Bu hastalarımız pandemi döneminde şanslı olan gruptaydılar. Tüm dünyada sadece bir gönüllü bağışçısı olan hastalarımız ne yazık ki o kadar da şanslı değillerdi. Tek bağışçısı olup nakil süreci başlatılan ve bu dönemde pandemi mazereti ile donör olmaktan vazgeçen vatandaşlarımız da oldu. Maalesef bu bizim için en zor yönetilen durumlardan birisi. Bu durumda hastamızın sağlığı için yapabileceklerimiz maalesef çok sınırlı. Buradan tüm yurttaşlarımıza şunu söylemek istiyorum:

“Lütfen kök hücre bağışçısı olun ve bir hasta ile eşleştiğinizde bağışçı olmaktan vazgeçmeyin. Özellikle geçtiğimiz bu zorlu günlerde bu çocukların yaşamları sizlerin elinde.”

Prof. Dr. Barış MALBORA

İstanbul Yeni Yüzyıl University, Gaziosmanpasa Hospital

Department of Pediatric Hematology-Oncology and Bone Marrow Transplantation, İstanbul, Turkey

Röportaj: Aslı M. Sarı