Türkiye’nin etnik mozaiğinde en renkli parçası Hemşin’e dayanan aslına değinmeden doğduğu ve büyüdüğü yer Havza’ya geçmiyor.   Dünyaya, hayata pozitif bakan bir ressamımızın atölyesindeyim. Atölyede ne tarafa dönsem yüzyıllar öncesinden gelen, üzerinde küçükken en çok sevdiğim teneke levhaları bile resimlenmiş kapı tabloları. İnsanın yüzünü gülümseten nostalji resimleri var. Pencere önünde sakız sardunyalar teneke kutularda canlı gibi. Bir yanda olgunlaşan çiçekler dökülürken bir yanda canlı yeni açmış çiçekler var.  Nem pas hava şartları bu kadar mı güzel yansıtılır?

  

Kırmızı-mavi çiçekler ile rengârenk bir kompozisyon oluşturmuş. Renkli kapıları görünce “Kim bilir neler yaşandı bu kapılarda?” demekten kendimi alamadım.

  

Zengin bir kültüre sahip Hemşin’den çıktık yola. Az gittik uz gittik geldik Bodrum Azmakbaşı’na.

  

Resimlerinde sanatsal kaygı olmayan gönlü şen ressamımız Yusuf Tarım ile söyleşi yaptık.

  

Yolunuz sanattan geçerken atalarınız, çocukluğunuz ve takdir edilesi yeteneğinizi anlatın bize 

-13.01.1959 Rize/Hemşin doğumluyum resmi olarak, atalarımın toprakları. Babamın işi gereği 1958’de Samsun/Havza’da dünyaya gelmişim, Karadeniz’e göre çürük ayında doğduğum söylenir. Karadeniz’in Hemşin gibi ulaşımı zor ve şehirden uzak yörelerinde babamın, dedelerimin el becerileri çok üstündür, kaşığından giyeceğine, silahından, yoluna kadar her şeyi kendileri yapmışlar.

Benim de el becerilerimin iyi olmasını atalarıma bağlıyorum, zaman olsa iyi bir heykeltıraş da olabilirim sanırım. 32. Yıl önce başladığım bu yolda ruhumu buldum.  Renklerle tuvallerle birlikte yaşıyorum.  Evliyim.  Eşim en büyük destekçim fakat kendisi ticareti seçti.  Resimlerimin satışı ile ilgileniyor.( hafif gülümsedi)

   

Unutamadığınız bir anı

-Ortaokulda edebiyat öğretmenim ısrarla babamı çağırıyor. Ben suya sabuna dokunmayan bir öğrenciydim. Başarım orta düzeyde. Babam okula gittiğinde öğretmenim “ Bu çocuğun defterleri çok kirli.” Diye babama şikayet ediyor.   Öfkeyle eve gelen babam bana hiç bir şey söylemeden beni dövdü.  Bir yandan da “ Ne demek defteri pis…” diyordu.  Sadece onu duyuyordum. Suçum, yazarlarımız konusu işlendiğinde defterin sol üst köşesine yazarın resmini çizerdim. Öğretmenimin hoşuna gittiğini düşünürdüm. Bu konuda beni hiç ikaz etmemişti.  Babam uzun süre aklına geldikçe “Ne demek defteri pis !” diye beni döverdi.  32 yıldır resim benim ekmek teknem oldu.  Ama bu olaydan sonra portre çizmem. 

   

  

Neden kapı- pencere?

-İnsan ömrü sanat için çok kısa, eğer hedef en iyi olmaksa bir konuda ısrarcı olarak belki hedefe ulaşılabilir, daldan dala atlayarak asla.

   

İlk yaptığım kapı pencere resimleriyle önemli yarışmalarda sergilemeler, ödüller kazandım, ulusal ve uluslararası birçok koleksiyonlara alındı kapı pencerelerim. Aynı konudan çıkmadan yüzlerce çizmek fakat bunların birinin diğerine benzememesi zordur fakat çok çalışarak insanın ufku açılıyor.

Bu arada çok farklı resimler de çizdim, iki tane sergim sadece soyut resimlerden oluştu.

  ​​​​​​​

  

   

   

   

  

  

   

  

Bodrum Kalesinin sizdeki yeri ve değeri?

-1994’te Bodrum’a taşındık, Bodrum Kalesi’nde Yılanlı Kule içerisine duvar resmi yapmam istendi, o sürede kale müdürü olan Oğuz Alpözen “Sana ne maaş vereceğiz?” dedi. O yaşıma kadar emir altında hiç çalışmadım, “Yok, müdür bey bana bir köşe ver resimlerimi yapıp satayım.” Dedim. Hemen kabul etti, uzun süre bu şekilde çalıştım.

Bodrum Kalesi’nin yeri ve değeri bende ayrıdır, aynı zamanda yurt içinde sergiler de açmaya devam ettim. Atölyem olmalıydı, kısa zamanda bir atölye sahibi oldum, Bodrum içerisinde galeri olabilecek şekilde ikinci bir atölye daha açtım. Bodrum taş ev ve begonvil ikilisi vazgeçilmezimdir.

Bir de Bodrum Yel Değirmenleri var ki; 1850 yıllarına kadar dağların tepesine inşa edilen değirmenler, 1950 yıllarına kadar kullanıldı. Umuyorum ve diliyorum gereken ilgi ve alaka gösterilerek bu önemli eserler gelecek nesillere taşınır.

  

Son sergi Lefkoşa Sur içi Kapıları

-Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın “Bizim Sur içi Kapıları meşhurdur, bir gün yok olacaklar, bize bunları çizer misiniz?” diye çok da duygusal isteği üzerine zor fakat o kadar da zevkli işe koyuldum. Bu çok önem verdiğim, çizerken çok duygulandığım bir çalışma oldu çünkü kapı yanlarındaki duvarlarda Kıbrıs Savaşı’nın kurşun izleri halen durmakta, bunları çizmek film şeridi gibi o çatışmaları yaşamama sebep oldu, görsellerini çokça göreceksiniz. İçinde geçmiş zamanların, savaş görmüş insanların kokusunu barındıran nice incelikler sunan kapılar.

Yavru vatandan gelen bu duygusal istek açtığım son sergi oldu.

Bu zamana kadar 5 ödülüm oldu,26 kişisel sergi açtım, çok sayıda karma sergiye, yurtiçi ve yurtdışı sempozyuma katıldım. Resimlerim müzelere alındı. 

Bodrum’da bulunan Kubbeli Su Sarnıçları ve Yel Değirmenleri renkleriniz ve fırçanızla hayat buluyor.  Bu konuda neler söylemek istersiniz?

- 500 yıllık su depoları, Bodrum'a özgü bir yapıdır ve Bodrum'un en önemli simgesidir.7-10 metre çapında olurlar kubbeden süzülen yağmur sularıyla içlerini doldururlar, tam tepeye yerleştirilen kilit taşıyla yüzyıllarca ayakta kalmaktalar. Yüzyıllarca Bodrum'un su sorununu çözdüler. 1850 yıllarına kadar dağların tepesine inşa edilen değirmenler, 1950 yıllarına kadar kullanıldı. Umuyorum ve diliyorum gereken ilgi ve alaka gösterilerek bu önemli eserler gelecek nesillere taşınır. Korumaları dileklerimle.

  

  “Canımsın Özgün’üm Özgürlüksün Sanki” dediği biricik oğluna mektubu

“Yaş otuz beş. Oğlum Özgün doğdu, yer Manisa. İşyerim kapanıyor. Bir yıllık evliyim, bel ağrılarımın üzerine bir de ritim bozuklukları, göğüs ağrıları ve kulak çınlaması başlıyor. Gitmediğim doktor kalmadı. Sebep belli değil. Çocuğumun çakmak gibi gözlerine bakıp "Allah'ım bir yaşına geldiğini görebilecek miyim?" diye dua ediyorum...

O zamana kadar askıda ilerleyen resim sanatına sarılıyorum. Sergiler açıyorum, yarışmalara katılıyorum. Bir elimde diğer bileğim kalbim ne zaman duracak diye ritim dinleyip deli gibi resim yapıyorum... Çocuğum küçük, tutunmam lazım... Bodrum'a taşınıyoruz. Sokak, kale, sergiler, oteller, yarışmalar... Her yerde, ama her yerde resim yapıyorum ritim bozukluğumu duymamaya çalışarak. Sonradan anlıyorum ki gelecek kaygısı taşıyanlarda beliren "Panik atak" hastasıyım. Madem öyle daha da üzerine gidiyorum... Çocuğum küçük, tutunmam lazım...

  

Sergilerimin sayısını tam hesaplayamıyorum, ödüller alıyorum. Artık Alaska'dan,Yenizellanda'ya, Amerika'ya kadar satılan resimlerim duvarları süslemekte...Özgün'ün bugün doğum günü 26 yaşına girdi, iki dil biliyor. İyi okullarda okudu, okuyor. Ben çok iyiyim. Belim ağrımıyor, ritim fena değil, kulak çınlamasına alıştım…

Bugün Özgün'ümün doğum günü. Aslında birlikte geldik dünyaya... İyi ki doğmuşsun, iyi ki benim oğlumsun.  Hep iyi ol, seni çok seviyorum oğlum.”

*****

   

Atölyesinde kedileri var. Hayvanları çok seviyor.  Balık tutmak en büyük hobisi. Her gün kediler için balık tutmaya gidiyor. O canlar can bulsun diye. Suçluluk duyarak tuttuğu balıkları çocuklarından ayıramadığı kedilerle paylaştırıyor.  Balıkların yaşamına son vermek onu üzse de doğadaki besin zinciri geliyor aklına. Deniz ve rüzgar ile yürüyüş yaşam biçimi olmuş.

Bodrum’daki atölyesinde çalışmalarını sürdüren, tenekelerden gülümseyen sakız sardunyaları, ortanca tabloları numaralı ile tarihi kapıları ve en önemlisi Atatürk’ün ışığına açılan efsane kapıları ve pencereleri görmek için mutlaka uğrayın. Turkuaz penceredeki en son pencereyi bile çizmiş.

Yolunuz düşerse uğrayın: Kumbahçe Mahallesi ÜçKuyular Caddesi No: 4 Bodrum   

Yusuf Tarım Facebook --İnstagram : @galleryytarim - yusuftarim_art  

iletişim kurmak için Whatshap no: 05354655080