Her akşam gözümüz kulağımız televizyonda, günlük Korona vakalarının açıklanmasını bekliyoruz ve maalesef giderek artan sayıda vatandaşımızın hayatını kaybettiğine şahit oluyoruz.

Sadece bizim ülkemize has olmayıp bütün dünyanın yaşadığı bu krizin henüz çaresi bulunmuş değil. İlk zamanlar hangi ülkede kaç kişi öldüğünü hepimiz bilirken, artık kanıksamaya başladık. Maskeli maskeli dolaşmayı da yadırgamaz olduk.

Bir akşam televizyonlarımızda, bu Korona ölümlerini andıran ama farklı sebeple meydana gelen toplu bir ölüm haberiyle karşılaştık. Sahte rakıdan şu kadar kişi öldü diyordu haberde... İşte bu tam bizim ülkemize mahsus bir olaydı.

İnancımıza göre alkollü içeceklerin tüketilmemesi gerekirken ülkemizde içki içenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Sebebi nedir, yeterli bir araştırma yapılmış mıdır bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa insanlar sevincini de üzüntüsünü de içkiyle paylaşmayı seviyorlar.

Şarkısı bile var biliyorsunuz. 

“Kimi dertten içermiş, kimi neşeden, 

Kimi yar elinden kimi şişeden. 

Kadehim kırıldı, şişem artık boş. 

Sormayın ben niye sarhoşum sarhoş!”

“RAKI AŞKTIR, ÂŞIK OLANA İLAÇTIR”

Böyle demiş Ömer Hayyam…. O yüzden mi bilmiyorum, ülkemizde en çok adı “Milli İçecek”e çıkan rakı tüketilir. Eskiden rakı denince İstanbul’da akla Kumkapı ve Balat gelirdi. En güzel mezeyi de Rumlar yaparlardı. Şimdilerde hemen her semtin rakı-balık yapan özel lokantaları var. Diğer şehirlerde de meraklıları nerde rakı içilir iyi bilir.

Bizde daha çok Trakya’da içki içildiği söylenir. Eskiden Anadolu’nun muhafazakâr insanları, herhalde dinî açıdan yasak olması dolayısıyla alkolle pek haşır neşir olmazlardı. Ama nedense düğünlerde rakı içmek de bir gelenek haline gelmişti. Sanki içki içilmezse düğünün tadı tuzu olmuyordu.

Sonra memleketimizde bir yılbaşı kutlama merakı başladı. Hayatında hiç içki içmeyen insanlar, yılbaşı gecesi mutlaka alkol almayı bir âdet haline getirdiler.

Derken devir değişti, devran değişti, şimdi birçok yerde düğünler “duâlı” denen bir dini törenle yapılıyor. Ama içki içmek de ülke çapında hayli yaygınlaştı, normalleşti.

ALKOLÜN ZARARI YARARINDAN FAZLA

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, alkolün insana verdiği zarar, yararından kesinlikle fazla. Hele ölçüyü kaçırdınız mı, artık bunu tartışmak bile gereksiz. Ancak bizim milletimiz ölçülü içki içmeye pek alışık değil. Bizde içki bir kültür olmaktan çok bir sarhoş olma merakı…

Belki de çok dertli bir milletiz. Acılarımızı unutmak için sarhoş olmamız gerekiyor. Gerçi sarhoşluk acıyı ne kadar unutturur, ayılınca her şey daha iyi mi, yoksa daha kötü mü olur tartışılır ama, yaşanan gerçek bu.

GENÇLERİ ALKOLDEN UZAKLAŞTIRMAK

Gençlerin alkole ve sigaraya alışmasını önlemek, onların hem sağlığına hem kazancına zarar veren bu illetlerden uzak tutmak gerekli ama, eğitim anlayışımız da kör gözüne parmak şeklinde devam ettiği için, siz de bilirsiniz ki sigara ve alkol konusunda küçük çocuklara söylenen en özlü sözümüz “Bu çocuklara göre bir şey değil, büyüyünce içersin”dir. 

Bu öğüt elbette çocukları bir an evvel sigara ve içki içmeye teşvikten başka bir işe yaramaz. Hatta birçok çocuk ufak yaşta sigara ve içki içmeye başlayarak büyüdüğünü, büyümüş kişi sınıfına girdiğini zannetmektedir.

Sonuçta çocuklar büyüklerini taklit ederek hayatı öğrenirler ve yaşarlar. Canın sıkılınca yak bir sigara, arkadaşlarla buluşunca aç bir bira… Mezun olunca kutlamayı içkiyle yap... Sevgilin terk ederse sabaha kadar kafayı çek… Hasılı sevindirici her olayın kutlaması, üzücü her olayın tesellisi alkolle olunca, hayatı gel-gitlerle dolu gençler ne yapsın, ister istemez alkol tuzağına düşüyorlar.

Sigara ve alkol, aynı zamanda bağımlılık yapan maddelerdir. Her ne kadar tiryakilerin hiçbiri bunu kabul etmese de “istesem ben anında bırakırım” edebiyatı yapsalar da, bilerek veya bilmeyerek cümlenin sonuna “ama istemiyorum ki” cümlesini de eklerler.

Onlar bu cümleyi, isterlerse kendi iradelerini kullanabilecekleri anlamında kurarlar ama, aslında bu, bağımlılığın itirafından başka bir şey değildir. Çünkü sigarayı da içkiyi de başlayanlar kolay kolay bırakamaz. 

Her iki madde de normal günlük ihtiyacımızı karşılayan yiyecek ve içeceklerden ne yazık ki daha pahalıdır. Ekonomik olarak kendimizi “gelişmekte olan ülkeler” arasında saysak da, toplumumuzun büyük bir kısmı, hele hele derdinin çaresini içmekte bulan kesimi, geri kalmış ülkeler sınıfındaki vatandaşların durumuna denk yoksullar arasındadır.

BİZDE İÇKİ SARHOŞ OLMAK İÇİN İÇİLİR

Gerçi çağdaş dünyada içki, üst seviyedeki insanların kullandığı bir eğlence aracıdır ve o yüzden de alkollü içecekler hayli pahalıdır. Genelde zengin ve kültürlü tabaka, bu tür içecekleri, daha çok evinde ve gerektiği kadar tüketir. Sarhoş olmayı da amaçlamaz.

Bizim insanımızın birincil amacı -her ne kadar inkâr etse de- sarhoş olmaktır.

Akıl gibi sadece insana has bir özelliğin, bilerek isteyerek devre dışı bırakılması, aklı başında bir insan için mantık dışı bir davranış gibi görünse de, geleneksel yapımızdaki yanlış eğitim veya uygulama, insanımızı bu şekilde yönlendirmektedir.

Zaten zar zor geçinen insanların sıkıntıları da çoktur. Bunu dağıtmak için artı olarak harcayacakları para da yoktur.  Eğer zor zamanlarında kendilerine sığınak yaptıkları rakı da piyasada vergiler dolayısıyla gerçekten fiyatının çok üstünde satılıyorsa, işte o zaman bu boşluktan yararlanmak isteyen sahtekârlar devreye girerler ve sonu ölümle biten facialara yol açacak şekilde sahte içki, sahte rakı üretirler.

İÇKİ VERGİ KAYNAĞI MI?

İçki fiyatları oldukça pahalı… Litrelik bir rakı marketlerde, tekel bayilerinde 230 lira... Bunun nedenlerinden biri de alkollü içeceklerden çok vergi alınması… On yılda rakıda ÖTV’nin %443 arttığı, toplanan vergilerin %11’inin içki ve sigaradan elde edildiği söyleniyor.

Şimdi birçoğunuzun aklına, “içki zaten günah, pahalı olsun da vatandaş da içmesin ve günaha da girmesin” gibi düşündüğü için alkollü içeceklere bu hükümetin fazla vergi yükü bindirmiş olduğu gelebilir. Belki böyle bir amaçları da vardır, bilemiyorum. Ama şunu biliyorum ki, geçmişte de her zaman sigara ve alkollü içecekler, en yüksek vergilendirilen tüketim malzemesi olmuştur.

İstatistiklere göre Maliyenin bir nevi vergi tahsilat aracı gibi gördüğü alkollü içkiler arasında rakının tüketiminde son yıllarda ciddi bir yavaşlama var. Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı (TAPDK) verilerine göre Türkiye'de 2011 yılında 45 milyon litrenin üzerinde yıllık rakı tüketimi gerçekleşirken 2018 yılında bu rakam 37 milyon litrenin altına inmiş bulunuyor. 

Bu durumda zaten yapılan zamlara rağmen alkollü içkilerden elde edilen vergi geliri de otomatikman azalmış oluyor. Nitekim 2019 yılında içki ve sigaralardan alınan vergilerin 1 buçuk milyar TL azaldığı belirtiliyor.

RAKI İÇENLER AZALDI MI?

Peki, sizce içenlerin sayısında gerçekten bir düşüş olmuş mudur? Hayır… Çünkü rakı fiyatları arttıkça merdiven altı üretim de artıyor. Aradaki fark bu şekilde kapanıyor.

Bunun en güzel kanıtı de geçmiş yıllarda da sık sık gündeme gelen sahte rakı üretilmesi ve bu yüzden birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesidir.

Haberlerde gördüğümüz toplu ölümün sebebi yine sahte rakı tüketimidir…230 liralık rakının sahtesi 80 liraya satılıyormuş. Ne yapsın vatandaş, aynı paraya bire üç daha fazla tüketim imkânı var diye sahte rakıya sarılıyor. En çok ölüm olayı da İzmir’de görülmüş.

Ekonomide “ikaame” diye bir kavram vardır. Bunu, daha pahalı bir mal yerine, yaklaşık aynı görevi gören daha ucuz bir malın kullanılması olarak anlatabiliriz. En klasik örneği de pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tüketmektir. Hatta “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” diye bununla ilgili bir deyimimiz bile var. 

Anlayana bu deyim, hayatımızın her alanında bir şeyler anlatır. Ama sahte rakıdan hayatını kaybedenlere ne yazık ki anlatamamış. Biraz ucuz rakı içeceğim diye insanın hayatından olması, inanılır gibi değil.

Kimyasal olarak rakının etil alkolden ya da metil alkolden yapılması değil mesele… Mesele, insanların azıcık daha ucuz diye hayatî bir riski göze alabilmesi…

Çözüm, rakı fiyatlarındaki vergiyi indirmek, dolayısıyla ucuzlatmak, onun herkes tarafından kolayca içilmesini sağlamak değil elbette… Devletin denetleme göreviyle bu tür kayıt dışı firmaların yasa dışı ürettiği her türlü sahte malzemeye karşı tedbir alması gerektiği konusunda şüphe yok.

Ancak vatandaşın da azıcık bilinçli olması, yasa dışı yollarla piyasa değerinin altında satılabilen bir malın mutlaka bir eksiği-gediği olduğunu bilmesi gerekmiyor mu?

Bu ilk defa karşılaşılan bir olay da değil. Benzer vakalar daha önce de yaşandı ve birçok vatandaş bu yüzden hayatını kaybetti.  İki kadeh sahte rakı yerine bir kadeh gerçek rakıyla da derdi veya neşeyi paylaşmak mümkün değil mi acaba? 

Zaten içkiden alınabilecek en iyi tat, ilk kadehlerdedir. Ondan sonrası hem farkında olmadan gereksiz yere tüketilmekte hem de kesemize ve sağlığımıza zarar vermektedir.

Bizim zamanımızda insanlar yorganını, ayaklarına göre uzatmasını bilirlerdi. Adam sigara müptelasıysa, maddi durumuna göre daha hesaplı bir sigara içerdi.

Mesela “Bafra” içemeyenler “Birinci”, onu alamayanlar, “İkinci”, ona da gücü yetmeyenler “Üçüncü” sigarası içerlerdi. Şimdiki gençler eminim bu sigaraların adını bile duymamışlardır. Onlar için bunların hiçbir anlamı yok, onu da biliyorum. 

Şimdi beş kuruş geliri olmayan, harçlığını babasından alan gençler, markası en iyi bilinen, en pahalı sigarayı içmeyi bir şey sanıyorlar. Sadece sigara mı? Doğru dürüst geliri olmayan, ya da asgari ücretle çalışan herkes “İphone = Ayfon” telefonun ısırıklı elmasını etrafa göstermeyi bir hüner zannediyor.

EN KÖTÜ GÜNÜMÜZ BÖYLE OLSUN

Bir kutlama sırasında kadeh tokuşturulurken söylenen “en kötü günümüz böyle olsun” dileği aslında o insanların masum bir isteklerini dile getirmektedir. Düşünsenize böylesine samimi bir ortamda dilenmiş dileklerden sonra kedehindekini içen herkes hayatını kaybediyor.

Eceli gelmeden kimse ölmez ama, kendi ecelimizi de kendi elimizle hazırlamayalım. 

Ne demiş atalarımız? 

Alkolün sahtesinden insanın kahpesinden uzak duracaksın…

Öyleyse, seçici olacağız, başka çaremiz yok.. Bizim dileğimiz herkesin rakısını ağız tadıyla içmesi,  Yoksa  bu hayatta rakının sahtesi, insanın kahpesi adamı çarpıyor işte...