Yarısı tam kapanmayla geçen bir Ramazanı idrak ettik bu yıl. Pandemi konusu ileride açıklığa kavuştuğu zaman tarihler ne yazacak bilemiyorum ama, biz tarihte ilk kez karşılaşılan bir olayın içindeyiz.

Korona virüsünün laboratuvarlarda üretilen insan yapımı biyolojik bir silah olduğu iddiaları var. İnanmak da inanmamak da zor. İki ihtimal de neredeyse denk gibi…

Bir de aşı spekülasyonu var şimdi. Çeşitli aşıların hangisi daha etkili veya hangisinin ne gibi yan tesiri var tartışmaları devam ederken, çok önceden virüsün kendisi planlandığı gibi, aşısı da hazırlanmıştı iddiaları dolaşıyor ortalıkta.

Bu yüzden aşıya karşı olan bir kesim de var. İleriye dönük nasıl bir tahribatı olacağı bilinmeyen aşının, insanlığa zarar vermek üzere planlanan bir yapının parçası olabileceği kuşkusu da insana olmazmış gibi gelmiyor.

Birbirine zıt bu görüşler internet ortamına öyle hızlı yayılıyor ki, olayı hep tek taraflı izlerseniz, bir kesimin âdeta militanı oluyorsunuz.

İki tarafı da birden izlemeye kalkınca da insan gerçekten ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü birbirine zıt öyle iddialar var ki, hangisi doğru hangisi yalan, sendelememek elde değil.

Eskiden de vardı gerçi bu tip şeyler ama, biz duymuyorduk, bilmiyorduk. Şimdi öyle mi ya? Ânında yalan yanlış da olsa her şey bütün dünyaya yayılıveriyor. Küçücük kar topunun yuvarlana yuvarlana bir çığ haline gelmesi gibi, abartılı haberler ve iddialar da aslından saparak altında ezilmekten kaçamayacağımız bir heyûlâ haline geliyorlar. 

Bu şartlarda geçirdiğimiz bir Ramazan, takdir edersiniz ki, kimseye eski tadı vermedi.

Oysa birkaç sene öncesi insanlar eski Ramazanların özlemiyle daha farklı beklentiler içindeydi. Şimdi o beğenmediğimiz son dönem Ramazanlarına bile hasret kaldık.

Ramaza’nın insanları en çok etkileyen teravihleri yaşanamadı bu yıl. Kadir gecesi dolup dolup taşan camilerimiz de boş kalacak bu sene de… 

Son yıllarda inançlarından hayli uzaklaşan yeni nesillere, iyi kötü bir cami havası soluyan orta yaşlılar da katılacak. Bizi nasıl bir gelecek bekliyor, doğrusu kestirebilmek zor.

Dini duyguların zayıflaması bazılarımızı pek de ilgilendirmeyebilir. Modern çağın bize pompaladığı değerler, farkındaysanız pek inançlarla bağlantılı değil. Tamamen materyalist özellikler ön planda. 

Kimileri bunun kapitalist anlayışın bir sonucu olduğunu savunuyor. Kapitalizm mi inançsızlığı körüklüyor, inançsızlık mı kapitalizmi besliyor o da açıkçası pek belli değil.

Ama bir gerçek varsa, ikisi de manevi dünyamızdan bizi uzaklaştırıyor. Hayrımıza mı şerrimize mi diye de hiç düşünmüyoruz.

Zaman zaman günün şartlarından ve bu şartların yeni kuşaklar üzerindeki olumsuz etkilerinden azıcık dem vurmaya kalkan birileri ortaya çıktığı zaman, onu geri kalmışlıkla suçlayıp sesini soluğunu kesiveriyorlar. Ya onlar doğru düşünüyorlarsa?..  Bir gün karşımıza dönemeyeceğimiz bir viraj çıktığında ya da bir çıkmaz sokakta sıkışıp kaldığımızda, bilemiyorum geri dönebilecek miyiz?...

İnançlarımızın ve geleneklerimizin aileye verdiği değeri biliyoruz. En azından X, Y, Z kuşağından olmayanlar biliyor. Ailenin en önemli ögesi de “Anne”dir. Çocuğu yetiştiren, ona insan olmanın değerini, millet olmanın bilincini, birey olarak yapması ve yapmaması gerekli bilgileri ilk elden veren annelerdir.

O yüzden bizim inançlarımızda da, geleneklerimizde de annenin yeri başkadır. “Bu şimdiki nesil laf dinlemiyor, zamane çocukları bir başka” diye yeni kuşaklardan şikâyet ederken, hiç birimizin aklına, “Acaba bu çocukları zamane(!) anneleri iyi yetiştiremiyor mu?” diye bir soru sormak gelmiyor.

O annelerin, anneannelere babaannelere göre çok daha iyi şartlarda yetiştikleri, çok daha iyi eğitim aldıkları kesin. Ama buna rağmen yerine göre cahil, eğitimsiz, mesleksiz, ev kadını diye küçümsediğimiz o annelerin, çocuklarını sanki daha iyi yetiştirdiklerini söylemek abartı olmayacaktır.

Bu arada Kadir gecesinin ertesi günü “Anneler Günü” biliyorsunuz. Eskiden başımızın üstünde yeri var diye her daim el üstünde tuttuğumuz annelerimize artık malum, senede bir gün zaman ayırıyoruz.

Alışveriş gibi “ekonomik” bir yönü olmasa, sanırım anneler kimsenin umurunda bile olmayacak. 

Pandemi yüzünden aile ilişkilerimiz de zayıfladı. İyi kötü zaman zaman mecburiyetten de olsa, anasına babasına gidip gelen evlatlar, bu zorunlu ziyaretlerini bile yapamaz oldular.

Bu belki çocukların işine bile gelmiş olabilir ama, bilin ki, evlat hasreti annelerin babaların gözünde tütmüştür

Üstüste gelen bu olayları arka arkaya bağlayınca, hayatımızda gerçekten çok değişik şeyler olduğunu fark etmemek mümkün değil. Sanki elimizin altından bir şeyler kayıp gidiyor mu ne?

Ardından bayram geliyor… 

İçinizde gerçekten bir bayram sevinci var mı merak ediyorum. 

Son yıllarda öyle pek de çok mutlu, çok huzurlu bayramlar yaşayamamıştık. Bundan da hep şikâyet ediyor, eski bayramların özleminden bahsediyorduk.

Hani beterin beteri vardır derler ya, gerçekten insan başına gelmeden anlamıyor bazı şeyleri... Bir gün sokakta maskelerle dolaşacağımızı, günlerce evimizde kapalı kalacağımızı, Ramazanları, Kadir gecelerini, Anneler Gününü, Bayramları böyle geçireceğimizi kim tahmin edebilirdi?

Bir gün bu zulümden kurtulursak, gerçi bu gidişle pek ümit varmış gibi de görünmüyor ama, yaşadığımız bu olağanüstü şeyleri unutup sanki hiç yaşamamışız gibi eski hayatımıza geri döneceğimizden de hiç kuşkum yok.

İnsanoğlu böylesine nankör ve balık hafızalı bir varlık işte.

Gerçi bazı şeyleri unutmasaydık da hayat çekilmez olurdu biliyorum. Ama gerçekten bu yaşadıklarımız da bize ders olmayacaksa, inanın bu insanoğlunu hiçbir şey durduramaz.

Zaten bu belayı başımıza saranların da durmaya pek niyetleri yok. Dünyanın sonunu getirinceye kadar sanki ellerinden gelen her şeyi yapacaklar.

Keşke bütün bunlar rüya olsa da, “bir kâbus gördük, uyandık” diyebilsek…

Ramazan’dan, Kadir Gecesi’nden, Anneler Günü’nden, Bayram’dan söz ettiğimiz bu yazıda, memleket meselelerine, siyasi çalkantılara hiç girmesek daha iyi olacak.

Nasıl olsa önümüzde günlerde bu konuda yazılacak çok şeyler olacak.

Şimdi bu duygularla hepinizin Kadir Gecesini, Anneler Gününü, Bayramınızı kutluyor, bu zor günlerde sağlığınıza dikkat ederek yaşamanızı, eğer gelirse o güzel günlere sağlıkla ulaşmanızı diliyorum.