Milattan önce 427-347 yılları arasında Atina’da yaşamış, gerçek ismi Aristokles, felsefede Platon,  İslam dünyasında Eflatun olarak bilinen ünlü filozof bizlere kıymetli eserler bırakmıştır. Hepimiz ismini duymuşuzdur. Eserlerinde her zaman ilham alınacak, günümüze uyarlanabilecek, üzerinde tartışabileceğimiz konulara, kavramlara yer vermiş filozoftur.

“Alegori; bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme sanatıdır. ... Alegori, "yaygın açık eğretileme (metafor)" özelliği de gösterir. Türk Dil Kurumu'nun tanımına göre sembollerle anlatılan metinlere alegorik denir.”

Platon'un mağara alegorisi düşündürmeye devam ediyor.  Devlet adlı eserinin 7.kitabında yer alan alegorisi tüm zamanlara uyarlanabiliyor. İmge ve benzetmelerle filozofların anlatıldığı bir alegoridir.

Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarına dönen ve mağarada ömürlerini geçirmiş insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir. Gölgelerin gerçeklerini hiç görmeyen insanlar için tek gerçeklik bu gölgeler.  Sırtları mağaranın girişine dönük olduğu için, sadece mağarada gördükleri duvar ve duvara yansıyan gölgeler ve duyabildikleri yankılar dünyasında yaşıyorlar. Dünyada gölge ve yankıdan başka varlık olmadığını inanmışlar.   Tutsak olan birisi bir gün zincirini gevşetir, mağaradan çıkar ve mağaranın dışındaki dünya ile tanışır. Tamamen ışık ve gerçek ile tanışan kişinin gözleri acır ve geçici körlük yaşar.  Işığa alışınca körlük geçe. Bir yöne değil etrafına bakar. Bu zamana kadar inandığı gölge ve yankı gerçekliğin aslında arkalarındaki ateşin önünden geçen insanların taşıdığı nesnelerin gölgesi olduğunu anlar. 

Etrafındakilerin gerçek olduğu ve gölgelerin sadece yansıma olduğunu anladıktan sonra mağarada hala zincirli olan tutsaklara gördüklerini anlatmaya gider. 

Mağaraya girdiğinde artık mağaranın loş ortamında duvara yansıyan gölgeleri eskisi gibi net göremediğini fark eder. Tutsaklara durumu anlattığında kimse onu anlamaya çalışmaz, onun artık kör ve aptal olduğunu düşünürler.  Öfke ile karşı çıkarlar.

Onlar için duvara yansıyan gölgeler tek gerçekliktir.  Zincirlerini kırıp dış dünyayı görmüş olana inanmazlar hatta dış dünyanın onu yozlaştırdığını düşünürler ve mağaradan çıkmaya şiddetle karşı gelirler.

Platon’un Mağara Alegorisine göre ancak sorgulayan, zincirlerinden kurtulan kişiler gerçeğe ulaşabilir.

Mağaradaki tutsaklar sıradan; sorgulamayan, araştırmayan insanlar, çabaları sonucu zinciri gevşetebilen ve mağaradan çıkabilen kişiler ise filozoflardır. Mağaradan çıkmak güç ve sıkıntı verici bir süreçtir, bu süreç ancak iyi bir eğitimle tamamlanır ve böylelikle zincirlerimizden kurtuluruz. Zincirlerinden kurtulan, sahici bilgiye ulaşabilen filozof, insanları yönetebilir, halkı eğitebilir.  Eğer insanlar cehalete gömüldüyse onları aydınlatmak, hakikati göstermek çok zordur.   

Gerçek olan, hayatımızdaki beklentileri karşılamak ve tadını almak için konfor alanlarımız dışına çıkıp yeni alanlar oluşturmamız gerekiyor.  En zoru da insanlar cehaletin pençesinde, düşündüklerinin aksini söyleyenlere karşı nefret besleme eğilimindedirler.  Bu metafor ile filozofların halka anlatamayışını örneklemek istemiştir. 

****

Ne en zeki olan hayatta kalır, ne en güçlü olan; hayatta kalan, değişime adapte olabilen ve içinde bulunduğu çevredeki değişime en iyi uyum sağlayabilendir. Charles Darwin

Sarhoşlar arasında ayık bir adamın bulunması komik bir durumdur. Çünkü sarhoşlar topluluğunda sarhoşlar çoğunluktadır ve normalliğin ölçüsünü onlar koyar. Böyle bir toplulukta ayık bir adam anormal görülecektir.  Alija İzzetbegoviç

İnsanın gerçekliğe bakışını ortaya koyuyor. Cehalet Kolaydır.  Gün ışığına bakmak cesaret ister.

Dünya vazgeçenleri değil, azmedenleri konuşur.

Aydınlık günlere…