Milli Futbol Takımımızın oynadığı iki özel maçla, Katar’da başlayan Dünya Futbol şampiyonası heyecanına bir anlamda hazırlık yaptık. İskoçya ve Çekya karşısındaki iki maçta da ‘Bizim Çocuklar’ iyi bir görüntü verdi.

İskoçya maçının ilk yarısında takımımız, rakibi önünde daha etkili ve rakibinden çok daha üstün bir futbol ortaya koydu. Önce direğe takılan Ozan Kabak, ikinci kez bulduğu pozisyonu kafayla sonuçlandırdı ve ilk golümüze imzasını attı. İkinci yarının hemen başlarında bu kez Cengiz Ünder’in ayağından gelen golle, Ay Yıldızlılar farkı ikiye çıkardı.

Ancak bu gol, takımımızı biraz da skoru koruma dürtüsüyle, topu rakibe verip oyunu soğutmak ve kontra ataklarla skoru arttırma anlayışına yöneltti.

Bu noktada Stefan Kuntz’u eleştiriyorum. Bir kere futbol, hiçbir zaman skoru koruyarak başarıya gidilecek bir oyun değildir. Günümüz futbol anlayışında, takımlar ardı ardına bulduğu fırsat ve gelen gollerle, iki üç farkı bile kapatarak öne geçebiliyorlar. Geçmiş yıllara oranla, muhteşem geri dönüşlere çok fazla tanık oluyoruz. Kuntz gibi bir futbol adamının bu gerçeği herkesten daha iyi bilmesi gerek diye düşünüyorum. Neyse ki, zaman zaman zorlansak da, maçı kazanmayı bildik.

Bu maçın sonucundan çok daha önemli olan tarafı, tarihimizde ilk kez Diyarbakır’da Milli maç oynanmasıydı. Buradan stadı dolduran Diyarbakır ve çevre illerden gelen taraftarımızın ortaya koyduğu muhteşem tabloya kocaman bir alkış göndermek istiyorum. İnanıyorum ki, Milli Takımımızı bundan sonra da aralıklarla Diyarbakır ve yurdumuzun hemen her şehrinde izleyebiliriz. Çünkü Ay Yıldızlı forma ve onu giyen her futbolcuyu yurdun her yöresinden insanımızın çıplak gözleme izleme hakkı vardır.

Gaziantep’te ağırladığımız Çekya karşısında da aynı skorla 2-1 kazandık. Enes Ünal ve bu son iki maçın tartışmasız en başarılı ismi Hakan Çalhanoğlu’nun golleriyle kazandığımız karşılaşmaya baktığımızda takımımızın aynı futbol anlayışında olduğunu gördük. Tam 21 yıl sonra Gaziantep’te bir maça çıkan Ay Yıldızlıların istekli ve takım halinde dayanışma içinde olması, zaman zaman hatalar yapsa da futbol olarak göze hoş geldi.

Tabi ki bu karşılaşmaın bir diğer önemli özelliği de, Türk futbol hakemliğinin tartışmasız en kariyerli ismi Cüneyt Çakır’ın maçın ilk beş dakikasını yöneterek, aktif hakemlik yaşamına nokta koymasıydı.

Evet, futbolumuzdan iyisiyle kötüsüyle bir Cüneyt Çakır geldi ve geçti. Kendisinin seveni olduğu kadar sevmeyeni de var kuşkusuz. Ancak dünya klasmanında kendisine çok üst düzeyde yer bulan Cüneyt hocanın hakemlik kariyerinin gelecek nesillere de örnek oluşturacağı kesin.

Sonuç itibarıyla özel de olsa, iki zorlu ve özel sınavı başarıyla veren Stefan Kuntz ve öğrencilerini kutluyor ve Cüneyt Çakır’a da bundan sonraki yaşamında başarılar diliyorum.

Hoççakalın…